Yıl 2005. Askerliğin ilk günleri. Kısa dönem erler olarak içtimaya çıkmışız. Acemilikte çarşı izni olmadığı için herkes bunalmış. Komutan güne bir soruyla başlıyor: “Araba kullanmayı bilen, isteyen varsa bir adım öne çıksın?” Bu cümle herkeste, araba kullanarak hiç olmazsa bir müddet bölüğün dışına çıkma umudu yaratıyor. Çünkü kısa dönemlerin askerliğini şöför olarak yapma şansı yok. Olsa olsa geçici bir görev bu. Bir adım öne çıkan çıkana. İlk çıkan 7-8 kişi seçiliyor. Hemen ardından uzaktan yaklaşan el arabaları görünüyor. Bölüğün içindeki bir inşaat için el arabasıyla kum taşınacakmış. Araba kullanmayı bilen, isteyen hevesli arkadaşlar Ağustos sıcağında biraz terliyor.

Bu askerlik anımı aklıma getiren, bu köşede de işlediğimiz meşhur ‘Termik santrallere baca filtresi’ haberini (manipülasyonunu) hevesle sunan Beste Uyanık’ın CnnTürk’ten ayrılma haberiydi. “Kovulmadım, ben istifa ettim” diyor ama zehir zemberek imalarda bulunuyordu: “Televizyonlarda hiç bir şey habersiz olmaz. Bilinir ve hazırlanır. Günah keçisi bugün ben olurum, yarın bir başkası. Hayatta her şey bir ders. Buyrun ekranınızı #cnntürk. Seve seve kullanın.” Belli ki canı yanmıştı. Tıpkı bizim ‘çarşıya çıkarım heveslisi uyanık erler’ gibi bir adım öne çıkmış ve tıpkı onlar gibi bir bedel ödemişti. Uzun lafın kısası, buradaki keçi tabirinden aldığım ilhamla, haftaki Köşe Vuruşu’nda gazetecilikteki keçi türlerine biraz yakından bakmak istiyorum.

AHFEŞ’İN KEÇİSİ

‘Ahfeş’in keçisi gibi baş sallamak’ tabirini duyanlar vardır. Duymayanlar için kısaca anlatmak gerekirse, Ahfeş ünlü bir Arap Grameri Hocası (birkaç kişinin ortak ismi olduğu da rivayet edilir). Ahfeş’in derslerinin zorluğu nedeniyle, devamsızlık çok olur, öyle ki bazen boş sınıfa ders anlatmak zorunda kalırmış. Ahfeş, böyle zamanlarda hem dersi boş geçirmemek hem de aldığı ders ücretini hak etmek için keçisini karşısına alır ders anlatırmış. Tabii dersi dinleyip anladığını tasdik etmek için yularını çeker, böylece keçinin başını sallamasını sağlarmış. Ahfeş’in keçisi gibi baş sallamak tabiri buradan gelmiş. Şimdi biliyoruz ki gazetecilik soru sorma işi. Peki soru sormak yerine, sürekli muhatabını dinleyip başını sallayan gazeteciler var mı? Var. İşte kimisinin kaderine Ahfeş’in keçisi gibi baş sallamak, kimisinin kaderine de Beste Uyanık gibi günah keçiliği düşüyor. Görev sonuçta. Baca filtrelerinin dev maliyeti gibi her görevin de bir maliyeti var.

İNATÇI KEÇİ

Aslında keçilere yakıştırılan en yaygın sıfat inatçı. Bir köprüde karşılaşan iki inatçı keçinin çekişmesi çocuk şarkılarına bile geçmiş. Aslında gazeteciye en çok yakışan sıfat da inatçılık. Ancak inat edenler iyi gazetecilik yapıyor. Hatta buna ‘fikri takip’ gibi bir teknik terim bile yakıştırılmış. Tabii bu inatçılığın bedelleri oluyor. İşsiz kalmak gibi, kötü şartlarda çalışmak gibi, bazen okurun/izleyicinin bile anlamaması gibi. Yine de gazeteciye en çok yakışan keçilik türü bu. İnatçı keçilik. O zaten keçinin doğasında var ama keçi doğasından uzaklaşınca başka sıfatlar çıkıyor işte. Gazeteci doğasından çıkınca da öyle olduğunu görüyoruz.

KAÇAN KEÇİ

Bir de biliyorsunuz kaçan keçiler var. Normal yazı tarzımın dışında keçili meçili bir yazı yazdığım için kimi okur da benim hakkımda “Bu da keçileri kaçırdı galiba” diye düşünebilir şimdi. Düşünür düşünmesine de açıklamam var. Son birkaç yıldır yeni iletişim teknolojileri ve sosyal medya kullanım pratikleri üzerine bir miktar bilgi yükü bol yazılar yazmam üzerine, bir süredir “Eskiden mizahlı, ironili yazıyordun, ne oldu da böyle ciddi yazmaya başladın?” diyen bazı okurlarımı bir selamlamak istedim bu hafta. Yoksa keçiler yerinde. Kaçırırsak ileride hep birlikte temiz temiz kaçıralım diye bekliyorum. Hem ne diyordu Hakan Taşıyan: “İyi biri olarak kalmaya çalışıyorum, zorluk çıkarmayın.”

cukurda-defineci-avi-540867-1.