Beylikdüzü’nün ‘Da Vinci’ olarak tarif ediliyor. Sanatın her dalını profesyonelce icra ediyor, romanları, şiir kitapları, yaptığı resimleri çektiği fotoğrafları ve müzisyen kimliğiyle herkesi kendine hayran bırakan Erhan Bayladı, Beylikdüzü Belediyesi’nde gönüllü olarak başkan danışmanlığı yapıyor

Bir kenti  sanatla güzelleştirdi

bir-kenti-sanatla-guzellestirdi-56891-1.> GÜLŞEN İŞERİ

Sıradışı insanlar, sıradışlılığıyla pek görünür olmaktan hoşlanmazlar. Bir kahramandırlar aslında ama bu kahramanlık sadece kendileri içindir. Tıpkı Erhan Bayladı gibi. Erhan Bayladı Beylikdüzü Belediyesi’nde başkan danışmanlığı yapıyor, sadece danışmanlık demek pek doğru bir tanımlama değil; onu herkes Beylikdüzü’nde “Da Vinci” olarak biliyor. Bugünlerde kendi hayatını anlattığı Gitarist adlı romanı yayımlandı. 1970’li yıllardan başlayan uzun bir hayat hikayesi... O eski İstanbul sokaklarının, gece klüplerinin, gazinoların olduğu yıllarda neler yaşadığını ve yaşandığını anlatıyor ve tabii ki, 25 yaşlarında gitarist olma hevesiyle ilk eline aldığı gitarlı günleri...

Beylikdüzü Belediyesi’nde kendisini ziyaret ediyorum, bu kadar çok iş yapmak; resim, fotoğraf, şiir, roman, öykü, müzik... Diğer yandan da arka planda olmayı başarmak... Bayladı çok güzel özetliyor: “Benim esas amacım saygı görmek tanınmaktan ziyade işimin bilinmesi. Beni bulup bu kentin çehresi değişti diye yanıma gelen insanlar beni daha çok mutlu ediyor.”

Erhan Bayladı siyasetçi değil ama sanatla siyasetin güzelleşeceğine inanlardan. Siyaset ona göre yalan ve kirli ama sanat bir kenti ve dünyayı güzelleştirme gücüne sahip.

Nasıl mı? Bayladı, “Dünyada yeri olmayan insanlardan biriyim... Bunun adına idealistlik deyin ya da başka bir şey. Nereden baktığınıza bağlı. Mesela 17 Aralık olmuştu. Düşündüm, bununla ilgili bir şey yapmak lazımdı ve o günlerde herkes ne kadar çok konuştu, ama pratiğe gelince ortada kimse yoktu. Siyaset böyle bir şey işte. Ama ben burada buranın devam etmesi için uğraşıyorum, siyasetçi değilim ama insan olarak buradayım. Herkese eşit davranıp sorunları çözmeye çalışıyorum; adı idealizimse, evet idealistim” diyor.

Bayladı, “idealler peşinde koşarak yapıyorum işimi, maaşı ödenen bir memur benimle yarışmaz... Genel olarak belediyelere bakarsak kültür müdürleri sanat anlamında yetersiz, bazı yerlerin sanat danışmanı var ama o da kültür müdürlüğüne bağlı ve çok da bir şey yapamıyorlar” diyerek belediyelerin sanat konusunda yetersizliklerini ifade ediyor.

Gelelim Gitarist’e... “Gitarist benim hayatımı anlatıyor. Düşünüyorum da içimdeki çocuğu kaybetmediğim için bunca şeyi yapmayı becerebiliyorum. Farklı kılan da bu beni.”

Ayrıca iş adamı Bayladı... Makina icat eden bayladı için için ruhunun o yanı fazla analitik, duyguya yer yok. Nerede mutlu olduğuna gelince, “güzel yaptığım her işte mutluyum” diyor.

Şimdi bir fabrikası var ama atölyeyle başlayan, azim eden, hedefine ulaşmak için çalışan ve ulaşan biri... Tek derdi yaptıklarının görünür olması... Gerisi hikâye diyor.

Gitarist romanında 70’li yıllara uzanıyor ve biz Bayladı’yı o yıllarda Türkan Şoray filmlerinde görüyoruz, hem de gitarist olarak!

Ve kendisi şöyle özetliyor: “İşin eğitimini almadım... Kendim öğrendim, notaları kendim öğrendim. 1970’lerde Türkan Şoray filmin arkasında gitar çalıyordum. Çok hareketli bir yaşamım vardı. Beyoğlu’nda 70’lerde Asmalı Mescit’ten Kervansaray’a çalışmadığım yer kalmadı. O yüzden çok şey biriktirdim ve anlattım.”

Sanatla iç içe yaşayan Bayladı, Those were 1960’s albümünü Kalan Müzik’ten çıkardı.

Erhan Bayladı bugüne dek 29 farklı makamda 70 tane sözlü eser bestelemiş ve bu eserlerin 19 tanesini “Kırçiçeği” adlı albümünde piyasaya çıkartmıştır. Sanatçı ayrıca 19 farklı makamda 16 tane Saz Semaisi, 2 tane Saz Eseri, 2 Tane Sirto ve 1 tane Oyun Havası bestelemiştir. Bu eserlerin 7 tanesi 2009 yılında Kalan Müzik’ten “Geçmişten Yansımalar” adlı albümü ile piyasaya çıkmıştır. Sanatçı aynı zamanda bu albümünde ud çalmış, kendisine çok değerli saz üstadları eşlik etmiştir. Ud haricinde Tambur, Kanun, Bağlama gibi enstrümanlarda icra etmektedir.