ALİ BULUNMAZ Afrika’ya dair kalem oynatanların ya da kıta edebiyatına emek veren yazarların metinlerinde hâkim iki tema var: Sömürgecilik ve savaş. Birbirinden ağır bu iki olay, Afrika’daki acıların, sancılı geçiş dönemlerinin, özgürlük mücadelelerinin, zafer ve yenilgilerin belirleyicisiydi yıllarca. Bunların hâlâ bir şekilde kıtadaki yaşama yön verdiğini söyleyebiliriz. Kenyalı Ngũgĩ wa Thiong’o, edebİ söylemini büyük oranda […]

Bir Kenya hikâyesi

ALİ BULUNMAZ

Afrika’ya dair kalem oynatanların ya da kıta edebiyatına emek veren yazarların metinlerinde hâkim iki tema var: Sömürgecilik ve savaş.

Birbirinden ağır bu iki olay, Afrika’daki acıların, sancılı geçiş dönemlerinin, özgürlük mücadelelerinin, zafer ve yenilgilerin belirleyicisiydi yıllarca. Bunların hâlâ bir şekilde kıtadaki yaşama yön verdiğini söyleyebiliriz.

Kenyalı Ngũgĩ wa Thiong’o, edebİ söylemini büyük oranda belirleyen bu iki gerçeğin bedel ödettiği bir yazar. Ülkesinde verdiği mücadele, onu önce hapse ve ardından sürgüne gönderdi. 1982’de Kenya’dan ayrılıp ABD’ye yerleşen Ngũgĩ, ülkesindeki sömürgecilik faaliyetlerini ve buna karşı örgütlenen direniş hareketlerini romanlaştırırken 1963’te kazanılan bağımsızlık da kitaplarında kendisine yer buldu.

Romanlarında ‘Beyaz Adam’ metaforuna sık sık rastladığımız Ngũgĩ, sömürgeciliğin yarattığı gerilimleri, kimi zaman aşk kimi zaman da halkın günlük yaşamı gibi temalarla birlikte sunuyor okura.

Bireylerin kendi arasındaki uyumu bozarak farklı bir dille toprağı ele geçirmeye çalışan ‘Beyaz Adam’a karşı verilen mücadele, bazen bir nehrin bazen de Türkçeye Seda Ağar tarafından çevrilen Kan Çiçekleri’nde olduğu gibi Ilmorog benzeri bir köyde karşımıza çıkıyor Ngũgĩ’nin romanlarında.

BİRBİRİNE PARALEL İKİ KURGU

Saflığın ve kimsesizliğin simgesi ve Kan Çiçekleri’nin ana mekânı Ilmorog köyü, Ngũgĩ’nin Kenya ve Afrika’yla özdeşleştirdiği bir yer: Sıcak, kurak, yoksul, yalnız ve dışarıya biraz yabancı.

Buraya gelen dört kişi; Abdulla, Wanja, Munira ve Karega ise her şeye yeniden başlamak isteyen, eksik hikâyeleri olan, hayalleri suya düşmüş Kenyalılardan. Sömürgecileri kovup bağımsızlığını kazanan ülkede bu dört isim, herkese ve her yere yabancı hissediyor kendisini. Ilmorog, onlar için beyaz bir sayfa olduğu kadar güvenli bir bölge gibi görünüyor.

Kenya’nın sömürgecilik dönemi sonrası karşılaştığı bir başka sorun ise yağmalayan, insanları bölen ve zihinleri bulandıran yeni dünya düzeninin lokomotifi ve formel sömürgeciliğin yerini alan kapitalizm. İşte bu yıkıcı düzen Ilmorog’un kapılarını zorlamaya başladığında, hem köydeki huzurlu ortam tarihe karışıyor hem de cinayet hayatın olağan akışının parçası oluyor. Yağma düzeninin önündeki engelleri kaldıran Kenya’nın nüfuzlu üç ismi Ilmorog’da öldürülünce köye gelen Abdulla, Wanja, Munira ve Karega meseleye bir şekilde dahil oluyor.

Ngũgĩ, bu noktadan sonra romanı birbiriyle paralel iki kurguyla ilerletiyor: Cinai bir vaka ile Kenya tarihinden bir kesit, edebiyat potasında eriyor. Ngũgĩ, kurbanların ve dörtlünün yaşamını iç içe geçirirken ilginç ve sürprizli tesadüfler ise okuru şaşırtıyor.

KARANLIKTAN UMUDA

Diğer kitaplarında olduğu gibi Kan Çiçekleri’nde de Ngũgĩ’nin kişisel mücadelesinden, çektiği yabancılıktan ve gönüllü sürgünlüğünden izlere rastlıyoruz. Kitabın ana karakterleri, yazarın Türkçeye çevrilen diğer romanları Bir Buğday Tanesi ve Aşağı Nehir’dekinden biraz daha politize ve sert. Yorgun Kenya’nın bir yansıması olan Ilmorog, çiftçilikle ve hayvancılıkla uğraşanların kendi halinde yaşayıp gittiği, tarumar edilmek için adeta biçilmiş kaftan olarak resmedilmiş yazar tarafından. Ngũgĩ, toprağa basan ahali ile o toprağı her şeyi göze alarak köylülerin ayağının altından çekmek isteyenlerin mücadele sahasına dönüşen Ilmorog’da okuru dolaştırdığı anlarda kimlik sorunu, hayaller, hayal kırıklıkları, şiddet, onur ve kişiliğin paspas hâaine getirilişi giriyor işin içine.

Ngũgĩ’nin hikâyeyi genişletip birkaç yüzyıl geri götürürken romana kattığı cinayetin doğurduğu sorular, hem okuru hem de karakterleri, Kenya’nın kanlı tarihine itiyor ve bir noktada anlatının emek-sermaye çelişkisi ile sınıf çatışmasına dümen kırmasını sağlıyor. Düşünce, eylem ve geçmişin ağırlığı Ilmorog’da buluşuyor böylece.

Ngũgĩ’nin Abdulla, Wanja, Munira ve Karega’nın karakter çözümlemelerine girmesi ve olup bitenler karşısındaki tavırlarını ayrıntılarıyla okura yansıtması, hem Kenya hem de Afrika’daki sömürgecilik tarihiyle bağ kurması için bir yol açıyor. Ilmorog’un dönüşümü ve kişilere musallat olan yıkıcı düzen, kurulan bu bağı kuvvetlendiren bir diğer öğe.

Romanın başlığı ‘Kan Çiçekleri’, karanlıktan umuda geçişi temsil eden metaforlar barındırıyor. Bunu, Karega karakteriyle ete kemiğe büründüren Ngũgĩ, Kan Çiçekleri’nde bir Kenya hikâyesi anlatıyor; içinde sınıf çelişkileri ve mücadelesi olan, cinayet bulunan, bazen sislerle çevrelenen bazen de her şeyin açık seçik ortalığa saçıldığı bir roman bu.

Zorlu bir süreçten sonra kanın yerini umudun aldığı ama bu zaman diliminde büyük kayıplar verilen bir hikâyeye itilen okur, kurgunun ve gerçeğin kesiştiği bir anlatımın içinde buluyor kendisini. Her şeyin olağan şekilde devam ettiği ve sonra başka bir dünyanın mümkün olduğunu muştuluyor Kan Çiçekleri. Tıpkı Kenya ve Afrika tarihi gibi.