200, 300 metreden halkı selamlıyorum. Kimseyi dinlemiyorum. Konvoyum geçerken say say bitmiyor. Ekonominin kitabını yazdım ama okumam yok. Pek okumayı da sevmiyorum. Yıllardır yurt dışındayım ama yabancı dilim yok. Bir şirkette işe başlasam, başlayamam. Alanım ekonomi. Bir tek şu saatim var servet olacak ama onun dışında da baya bi bişeyler var galiba. Yol yabdık ama insan yabamadık. Kültür yabamadık. Kültür bize uzak galiba. O sırada da tüm akçeli işlere bulaşmış olduk o şekilde ya da bu şekilde. Başladığımız yolda değiliz ama yolun da farkında değiliz zaten. Daha önceki yolumuzdan zaten kandırıldıydık. Neyse ki kandırıldık dedik mi insanlarımız çok sağ olsun, kandırılma noktasında, aç kalma noktasında, işsizlik noktasında, biber gazı noktasında çok anlayışlı.

Şöyle bir teknik geliştirdik. Sevmediğimiz şeyleri yasaklıyoruz. Mesela ülkenin internet erişiminin büyük bir kısmı yasaklı. Çünkü herkes düşmanımız. Herkes bizim üzerimizde oyun oynayabiliyor. Neden? Çünkü bizim kendi irademiz yok. Sanki dünyada diğer ülkelerin hepsi birbirinin iyiliğini düşünüyor? Güçlü değiliz o kadar galiba ama soran olursa mangalda kül yok. Bizce her şey yolunda. En büyük biziz, bizden sonrası ful vatan hayini, teröriz ya da genç öğrenci, LGBTislx… Olmayana da güzel örgütlerimiz var, onlara yerleştiririz.

***

Güzel bir sistem kurduk. Vakıf noktasında… Eğer bir işiniz varsa, işiniz görülsün diye bize geliyorsunuz. Yok önce vakıflara gidiyorsunuz. Güzel bağışınızı yapıyorsunuz. Sevap points. Caiz coin… Sonra bize geliyorsunuz, bağışınızı görüyoruz, sonra biz de sizi görüyoruz. Zaten memlekete hizmet sevdası noktasında yaşıyoruz. Ne yapsak bu hizmetten, derelerden, şeker fabrikalarından, ormanlardan avantaj noktasında komisyon alma gibi de düşünmeyelim de, maksat sizin işiniz olsun noktasında sakalımıza bakıyoruz. Sonuçta biz sizi yaşatalım ki siz de bizi görün. Biz sizi dünyada kamudan en fazla ihale alan şirket yapalım ki, siz de bizim bir işimiz olursa bizi görün.

***

Yalnız çok büyüdük. Çok yedik, güzel şeyler yedik. Ne yediysek altınla kaplamadık. Nusret gibi görgüsüz değiliz. Bir yediysek 100 ödedik, faturalandık. Adalet gibi. Adalet sadece adımızda kaldı. Zaten Demoktarik Kongo Cumhuriyeti diye ülke var. Orası da adına koydu diye en demokratik Kongo olmuyor. Çünkü biliyor musunuz? Bir şeyin adında ne varsa, içinde o yoktur.

***

Neyse konvoyumuz ambülansa yol veriyor ya inanabiliyor musunuz? Ne hakla hayati sıkıntısı olan bir insan bizi yolumuzdan edebilir. Neyse ki bizim gönlümüz ve ceplerimiz geniş. Sadece kendi inandığımız şeylere inanıyoruz. Yabancı dilimiz de yok, başkası ne der bizim için zaten yok hükmündedir. Adalet dedik ama en süpersonik mahkeme de gelse gerekirse tanımayız. Gerek AYM noktasında, gerek AİHM noktasında, gerek AP noktasında herkes bizim için yok hükmündedir. Şimdilik böyle çok güzel gidiyor. Çünkü bir hayal dünyası içinde Ailece Harikalar Diyarınca kitabındaki gibi takılıyoruz.

***

Öyle paralar elimizden geçiyor ki, dünyanın en acayip filmleri, en büyük aksiyon filmlerinin üzerine döndüğü paralar bizim için elimizin kiri noktasında. 20 milyon, 30 milyon dolar nedir ki? Neredeyse evimizde duran para bile değil yani. O derece…

Hayat pahalılığı yok. Market alışverişi çok uygun. Kendi tohumumuza bile düşmanız. Komple yurt dışına bağımlı harika bir hayatımız var. İş gücü ucuz, insan hayatı daha da ucuz.

Daha ne ister insan bir kere yaşadığı hayatında?