Fotoğraf makinesi, bir tek noktayı veya objektifin görüş alanına giren yerleri görüntüleyebilir sadece, arkasında kalan diğer mekânlarda yaşanmakta olan belki de daha önemli olayları izleyicinin gözünden kaçırmış olur. Bu teknik yetersizliğin; fotoğrafçının tercih ettiği kadrajla çözülebileceğini var sayıyoruz. Bunun için ise kültürel, sezgisel, teknik yeterlilik gibi bir dizi donanım gerektiği üzerinde hiç kuşku yok. Ancak ülkemiz görüntü üreticilerinin -ki çoğunluğundan bahsedebiliriz- yaptıkları işin asal niteliğini (görsel olanın dilini/kuramını)  bilmedikleri ya da öğrenme çabası içinde olmadıkları için ülkemizde fotoğraf asılı bir yerlerde öylece durur ve kimi zaman evlerimizin, işyerlerimizin duvarlarını kimi zaman da internet ortamını renklendirir. 

Fotoğraf söz konusu olduğunda, “çok bakan mı bilir, çok okuyan mı?” sorusunun muhatabı, çelişik yanıtlar verir. Başından beridir görsel olanla, yazılı olan arasına gerili ipin üzerinde bir yerlere asılı duran fotoğraf, işin içine hem metni hem gösterimi mercek altına alan kuram da girince bir bilgi nesnesi olarak iyice çetrefilleşir.

Bu anlamda ülkemizde yazarların fotoğraf üzerine yayınlanan kitaplarının çoğu fotoğraf tarihine ve tekniğine eğilirken ya da albüm-kitap niteliğindeyken kurama hak ettiği yeri vermez, bazıları Batı merkezli bilgi tekrarlarıyla yetinir. Oysa çevirileri elimizin altındadır zaten. Üstelik kitaplıkları süsleyen bu kitapların yazarları; 12 Eylül’den sonra ülkemizde antiemperyalist mücadelenin güç kaybetmesiyle birlikte akademi ve sanat çevrelerinde iyice benimsenip pratiğe dökülen post modernizm gibi küçük burjuva akımının fotoğraf üzerine yarattığı etkilerinden metinlerinde hiç bahsetmez.
Metin deyince, fotoğrafın keşfiyle tarihsel belleğe ağırlığını koyan Belgesel Fotoğraf ise yazılı olsun olmasın bir metin fikrini hep içinde barındırmıştır. Bu çoğu zaman fotoğrafçı merkezli iyi kurulu sıkı örülü bir metin analizine tekabül eder.

Son dönemlerde kimi yayınevlerinin fotoğraf üzerine bolca yayın yaptıklarını görmekteyiz. Çoğu çeviri yazıları olmakla birlikte iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda ülke fotoğrafçısı ya da görselle ilgilenen farklı disiplinlerdeki insanlar da bu anlamda ürünler vermeye başladı. İçlerinde fotoğrafçıların yazdığı kitapların birçoğu daha çok teknik bilgileri içeren kitaplar olduğundan kuramsal üretimlerde bizimkilerin katkısı için azdır ya da yetersizdir diyebiliriz kanımca.

Bu kısa girişten sonra son zamanlarda çıkan ve yazarı Ali İhsan Ökten tarafından imzalama inceliği göstererek bana gönderilen bir kitaptan söz edeceğim. Çoğunluğu Fotoritim’de yazmış olduğu yazılarından derlediği "Fotoğraf Yazıları", Alter Yayınları’ndan çıkmış. Her yazının sonunda kaynakça belirterek yararlandığı bilgilere kendi yorumunu da katıyor ki bu da kitabı okumamızda önemli bir neden oluyor. Çünkü yaralanılan düşüncelere yeni bir şeyler katmadıkça, bir teziniz yoksa yazılan tekrar bir kitaptan öteye gitmez. Ali İhsan Ökten kitabındaki; “Bilim ve Fotoğrafın Buluşması; Charles Darwin ve Oscar G. Rejlander”, “Digital Fotoğraf Çağı”, “Dinin Sanat Üzerine Etkisi”, “Fotoğraf, Sanat, Sanatçı, Estetik ve Güzellik Üzerine” başlıklı yazılarıyla okunmayı hak ediyor. Ali İhsan Ökten tıp bilimiyle uğraşan bir hekim. Beyin Sinir Omurilik Cerrahisi ihtisası yapmış ve şu an Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışıyor. AFAD (Adana Fotoğraf Amatörleri Derneği) üyesi. Kitabının son sayfalarında yazan özgeçmişinde şöyle yazıyor; “… fotoğrafın sadece çekilerek değil, okunarak yapılacağını kavradığı için fotoğraf tekniği, sanatı ve kültürü üzerine yazılmış kuramsal veya kavramsal kitap, dergi ve yazıları okumaya, araştırmaya yöneldi. Araştırmalarını kendi düşünce süzgecinden geçirdikten sonra, fotoğraf ve sanatı üzerinde farklı konularda yazmaya başladı.”
Ali İhsan Ökten’in yazın alanında sunduğu/sunacağı yeni çalışmalarıyla fotoğraf kütüphanemizi zenginleştireceğine inanıyorum.