Protestonun direnişe evrilmesine tanık olduk Gezi’de. #yeşiliçalmakornaçal’dan #boyuneğme’ye uzanan bir süreçti bu. Gezi’nin yıldönümünde aktif ve pasif direnişin izini taşıyan kitaplardan örnekler seçtim

27 Mayıs 2013 gecesi Gezi Parkı’ndaki yaprakların feryadını herkesten önce duyan bir grup çevreci, yıkıma hazırlanan iştahlı dozerleri durdurdu. Parkın bir bölümünde ağaçlar devrilmişti. Doğanın cömert iradesine şükran duyanlar sessiz kalamazdı. Protestocular çadırlar kurup fidanlar diktiler. 30 Mayıs’taki müdahaleyle çadırlar dağıtıldı. Bu olaydan sonra sanatçı, akademisyen, politikacı ve sivil inisiyatiflerden destek geldi. Protestonun direnişe evrilmesine tanık olduk. #yeşiliçalmakornaçal’dan #boyuneğme’ye uzanan bir süreçti bu. Doğa için savunmaya geçmişken birden en çok yara aldığımız, baskılandığımız yerlerimiz sızladı. Siyasi görüş, ırk, din, yaş, cinsiyet farkı gözetmeksizin ifade ve yaşam özgürlüğü için birleşildi. İtirazlarımızı ortak adalet terazisine yerleştirdik. 19 gün süren direniş dünya halk direnişleri tarihinde yerini aldı. Bir kitap okuduk, bir şarkı söyledik, kuşatıldık, dağıtıldık, yeniden kenetlenip çoğaldık. Direnirken ayrıştırıcı özensiz dilin üstünü karaladık. Beş yaşındaki oğlumu parktaki Çocuk Kitaplığı’na götürmüştüm. Gezi Parkı bize bir direniş armağan etmişti, kitaplığına kitaplarımızı yerleştirerek biz de ona teşekkür etmiştik. Çocuğumuzun çatışmalara tanık olmasını istemedik ama sükunetin hakim olduğu günlerde onunla birlikte barikatlar arasında dolaşmaktan da çekinmedik. Eşit söz hakkını gözeten forumları, Taksim Dayanışması çatısı altında toplanan uzlaşıyı unutmadık. Gezi Parkı ağladı, güldü.15 Haziran’da sessizliğe büründü. Gezi’yi hatırlayınca aktif ve pasif direnişin izini taşıyan kitaplardan örnekler seçtim.

KAVGA İLE AYRIŞTIRMAYA YABANCI DEĞİLİZbir-kitap-okuduk-bir-sarki-soyledik-direndik-740116-1.

Gonzaga Hanedanlık Sarayı’nda kendileri için belirlenen sınırlar dahilinde yaşayan ve öfkelerini baskıcı iradeye değil kendi yetersizliklerine doğrultan cücelerin masalı. Hiçbir baskılanmış grup yoktur ki içinden özgürlük arayışını ateşleyen cesur bireyler çıkmasın. Masalda cüce Fasulyecik Olimpos’a tırmanıyor. Tanrılara iri yarı olmanın sırrını soruyor. Cevap basit fakat beklediği gibi değil? Dönüş yolunda cevabı anlamaya çalışan cücenin karşısına Yüzbaşı Bombardo dikiliyor. Her uyanışın maalesef sinsi bir gözcüsü oluyor. Hükümdarlar eğlensin diye cüceleri kendi aralarında savaştırmak istiyorlar. Sarayın soytarısının alayına maruz kalıyorlar. Sorunları ortak olan cüceleri kavga ile ayrıştırmak yabancısı olmadığımız bir yöntem değil mi? Cüceler bu yaptırımı kabul edecekler mi? En kritik zamanda onlara yadım eden kişi kim? Kitabı okurken Verdi’nin Rigoletto operasını araştırmak isteyebilirsiniz. Cücelerin zamanla önemini keşfettikleri şey ne? Yoldaşları kimler? Sorular, sorular! Terzi Kız’ın şarkısı eşliğinde ‘iyi bir insan’ olsun istediğimiz çocuklarımıza defalarca okuyabiliriz.

CHE VE ARKADAŞLARININ TEHLİKELİ YOLCULUĞUbir-kitap-okuduk-bir-sarki-soyledik-direndik-740117-1.

Gençler için kitap önerileri bekleyen dostlarım oldu. Latin Amerika edebiyatından Cortazar’ın BULUŞMA’sını seçtim. Che’nin ağzından kaleme alınmış bir öykü. Küba Devrimi öncesi, Che ve arkadaşlarının “Granma” adlı tekneyle Küba’ya ayak basışları ve diğer direnişçilerle buluşma için çıktıkları tehlikeli yolculuğu anlatıyor. Che’nin yüksek ateşi ve kronik astımının etkileri sayıklamalar şeklinde metinde karşımıza çıkıyor. Direnişçilerdeki hakim duygunun öfke ve izahı mümkün olmayan bir coşku karışımı olduğunu görüyoruz. Seksen iki kişi başladıkları yolculukları boyunca kayıplar veriyorlar. Che’nin içinde yükselen sızıyı “dünyayı tersinden kavrama huyu” sayesinde hangi duyguya dönüştürdüğünü öğreniyoruz. Abartısız ve dirençli! Che doğanın değişen ritmini yakalarken, sonu devrime dönüşecek kararlılığa Mozart’ın Av quarteti eşlik ediyor. Yazar, kitap boyunca okuru eserin adagio safhasında tutuyor. Yavaşlık, olgunluk! Sierra Maestra eteklerinde onları bekleyen ne? “İradenin kendi keşmekeşini düzene dönüştürdüğünü görme” fırsatını kaçırmayın. Devrim hazırlığını edebiyat sihriyle okuyun. Kitabın sonunda beliren yıldızı anlamlandırın. Adagionun allegroya dönüşmesine şahit olun. Kitaptaki Havana 1961 tarihli notta “…kahraman bir ağacın gövdesine yaslanmış onurlu bir şekilde ölmeye hazırlanıyor.” yazıyor. Ağacın varlığı ve temsil ettiği yoldaşlık her koşulda ihtişamını koruyor. Yıldız demişken Che’nin kültleşmiş bereli fotoğrafının hikayesini usta bir Haberci’den dinlemek isterseniz ‘Coşkun Aral Anlatıyor’ youtube kanalında konu ile ilgili bölümü izleyebilirsiniz.

DÜNYANIN EN DERİN SESSİZLİĞİbir-kitap-okuduk-bir-sarki-soyledik-direndik-740115-1.

Suların Sessizliği ile devam edelim. Pandemide yazarın Körlük kitabı hatırlandı, üzerine yeni konuşmalar yapıldı. Konuya kulak misafiri olmuş çocuklarınız varsa onlara yazarı tanıtmak için iyi bir fırsat. Saramago’nun çocukluk anısından esinlenerek yazdığı, Tijo Nehri kıyısında balık tutmaya çalışan çocuğun hikayesi. Oltaya takılan büyük bıyıklı sazan ne yapıp edip kurtuluyor. Oltanın iğnesini de beraberinde götürüyor. Çocuğun o an hissettiklerini ve aldığı kararı öğrenmek ister misiniz? Düşüncesini anlattığında yaşlı ninesinin yorumu ne oluyor? “Dünyada suyun sessizliğinden daha derin bir sessizlik olduğunu sanmıyorum” diyen yazarın, yaşama dair direngen bakışını ve yücelttiği deneyimi son sayfada zihninize yerleştireceksiniz.

BALIĞI KİM TUTARSA TUTSUN İĞNE BİZİM

Saramago’nun metninden yola çıkarak yazımı sonlandırayım. Bizler sözcüklerimizi, şarkılarımızı bir oltanın ucuna taktık. Özgürlüğün kıyısında dayanışma sözü verdik, suya bıraktık. Uykusuz kaldık. Uzuvlar ve canlar kaybettik. Sular şimdi sessiz. Balığı kim tutarsa tutsun yüzgeçlerindeki iğne bizim oltamıza ait. Üstünde bizlerin izi var! Öyleyse bu emek ve direniş bizlerindir. 7 yaşındaki direnişimizin adı da Gezi’dir. Danko gibi yüreklerini bir mücadelenin meşalesi yapma cesaretini gösterenler, Nazım gibi çınarın, insanın, kedinin, güneşin, bir ömrün şiirini yazarak yaşamı güzelleştirenler eksik olmasın! İyilikle kalın.