‘Büyük’ kitapçıların kendilerini oyuncak ve kırtasiyeye, kitap faslından da hayat hocalığı yapar gibi görünen kitaplara, sosyal medya magazinlerine, birtakım araştırmalara ve elbette sonuna kadar popülarizme adamış gibi göründüğü günümüzde, bağımsız kitapçılar ağırlığınca altın ediyor. Sadece kitap satmakla kalmıyor, kitabı da tutkun okurları, kıdemli ziyaretçileri kadar seviyorlar. Kıymetlerini gün geçtikçe daha fazla bilir olduk.

PEN Türkiye Merkezi nicedir Ayın Kitabı’nı seçer. Hem gündemi kollar hem de gözden kaçmış değerli kitaplara dikkati çeker. Bu ay ise bir kitabevini seçtik. Çünkü bağımsız yayınevleri ile bağımsız kitapçıların da iyi edebiyatı desteklemek konusunda yazanlar kadar rolü var. Kitaba aşkla bağlanmak yazarlığın da ‘olmazsa olmaz’ıdır elbette.

Kitabevimiz, İzmir Alsancak’taki Yerdeniz. PEN’in onları seçme gerekçesi ise, Radikal’deki sabık sayfa komşum, şimdi de PEN YK arkadaşım Haydar Ergülen’den:

“Orda bir kitapçı var, İzmir’de, Alsancak’ta. Orda iki insan var, şiir gibi.

Orda Nuray var, Ergun var. Vitrinde çok satanlar değil, çok okunması gereken kitaplar var. Okurlarının desteğiyle yeri göğü kitapla doldurmak isteyen bir kitapçı var. Kitabı koklayanlar, gözleriyle okşayanlar, kalpleriyle dokunanlar için kitap dostu iki sevgili insanın Yerdeniz Kitapçısı var. PEN Türkiye Ocak 2020’de Yerdeniz’i ayın kitapçısı olarak duyurmaktan gurur, mutluluk, sevinç duyar.”

İzmir Kitap Fuarı’na Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan “Ara Sıra ve Daima”nın imza günü için gittiğimde, Müren Beykan götürmüştü beni Yerdeniz’e. Nuray’la ve daha önce adını duymadığım bazı yayınevleriyle, çıkardıkları kitaplar ve Yerdeniz’in onları sergilerken yarattığı özel bölümler sayesinde orada tanışmıştım. Eve bir kucak kitapla ve Nuray’ın ne istersem hemen temin edip yollama vaadiyle döndüm. İnsanın içini hem ısıtan hem ferahlatan bir karşılaşmaydı.

Ama ben bağımsız kitapçı olayına yabancı değildim zaten. Sevgili Tarık Bey, dostu Enis Batur’un onayıyla hem vaktiyle çalıştığımız bu eşsiz derginin adını hem de Albrecht Dürer çizimi logosunu devralmış, Caddebostan’daki evimizin burnunun dibine gördüğüm en sevimli kitapçıyı açmıştı. Sonra Rüyam Yıldız emaneti devraldı, Göztepe yakınına, Bağdat Caddesi üstüne taşıdı. Böylece biz de çok sevdiğimiz bir bağımsız kitabevini kaybetmemiş olduk.

Gergedan’ın gelenekleri devam ediyor. Rüyam ve Eylem, onlarda olmayan kitabı isterseniz çabucak getirirler. ‘Muadil’lerini de tavsiye ederler. Kendisi de okumayı, kitabı seven kitapçının hali bir başka oluyor. Zaten biz de oraya ille kitap almaya değil, söyleşi izlemeye, hatta bazen sadece sohbete gidiyoruz ama sohbetle yetinmek mümkün olmuyor. Okurun gözbebeğini parlatan yeni kitaplar gelmiştir elbette, almadan çıkılır mı?

Kitapçılar, özellikle de küçük kitapçılar kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Oyuncakçıların eline kalmak istemiyorsanız, siz de bir arayışa çıkın derim. Civarınızda vardır mutlaka. Okuma zevkiniz geri dönecek, duyurularını / eleştirilerini görüp okuduğunuz bu kitaplar sahiden var mı acaba yoksa şehir efsanesi mi diye merak etmekten kurtulacaksınız. PEN’deki arkadaşlarım İzmir’de “Yakın” kitapçısından da söz etmişti örneğin, ama ben İzmir çocuğu değilim ki kısa bir ziyarette yolum kapılarına dayansın… Arayın, bulun ve bu bilgileri lütfen paylaşın. Hepimizin tutkusu kitap mademki, ona ulaşmak için gerekeni yapmaya çalışalım. Çorbada tuzumuz olsun!