Otuz yıl önceydi, ayını anımsıyorum, şubattı. Yarıyıl tatilinden sonraki ilk haftanın cuma günü ve akşama doğru pencerenin önüne dikilmiş ikinci gününde bir saat ara verdikten sonra tekrar başlayan karın yağışını izliyordum. Köyden bir gencin lojmana doğru geldiğini gördüm, telaşı dizini aşan karda bıraktığı izinden anlaşılıyordu. Kapıya gelmeden karşıladım onu. Sormadan söyledi "Hocam, ormancılar seni çağırıyor." Dertleri neymiş dedim "Şahin'i yakaladılar, muhtar yok, her halde onun için" dedi. Geliyorum demeden parkamı sırtıma geçirip habercinin peşine takıldım.

Köyün tüm erkekleri bir tarafa toplanmış jiplerinde ısınan üç ormancıya bakıyordu. Şahin de devletin gözaltına aldığı ve hâlâ kağnıda koşulu mandaların terini siliyordu. Ormancıların insafa gelmeyeceğini bildiği halde. Orman kanunu, kesilen ağaçlarla birlikte onu taşıyan araçları da suç aleti sayıyor. Haliyle ormancılar, ağaçların yanısıra kağnı ve onu çeken mandalara da el koyuyor.

Şahin, ormancının gelemeyeceğini düşündüğü kış günlerinde, altı ahır üstü iki göz ev olacak dam için kestiği ağaçları kar yolları kapattığında taşırdı. İki yılda çatıya ancak çıkabildi. Şahin, kağnısı ve kağnısını çekecek mandası olmayacak kadar köyün yoksullarından biriydi. Emanet aldığı kağnının teker gıcırtısı o gün onu ele verdi. Kağnı gıcırtısı alarm gibidir. Gıcırtıyı kesecek sabun olsa yanında ve ormancılar Ilısu (Çamiçi-Niksar) civarından geçerken duydukları sesi ihbar kabul edip Çalca'ya dönmese Şahin yakayı ele vermeyecekti.

Ormancılarla selamlaşıp tokalaştıktan sonra onlara konunun benimle ilgisini ya da benim konuyla ilgimi sordum. Muhtar ve imam köyde olmadıkları, ben de köy ihtiyar heyetindeki seçilmemiş devlet temsilcisi olduğum için yakaladıkları kesilmiş ağaçları, kağnıyı ve kağnıya koşulu iki camızı yediemin olarak bana teslim edeceklerini söylediler. Olur, ama bir gelin dedim; ekip başı olduğunu tahmin ettiğim, elinde çanta olan ormancının kolundan tutarak duvararları ve bölmeleri bitmiş, çatısı yapılmayı bekleyen odun evi göstererek yakaladığınız ağaçlar bu evin çatısında kullanılacak dedim. Demek istediğimi anlamadı, devam ettim: Bakın, burası bir orman köyü ve evler ormandan kesilen ağaçlarla yapılıyor. Bu ev iki yılda bu aşamaya geldi. Duvarlarını bilmem ama evin çatısını bu orman yapacak. Görmezden gelip ağaçlarını vermezseniz yarın, bilemedin öbür gün bu kadar ağaç daha kesilecek. Her yakaladığınızda o kadar ağacı siz kesmiş olacaksınız. Yakaladığınız adam köyün hem en yoksulu hem en garibanı, bu gün kendinizi bu köye gelmemiş sayın!

Çantalı ormancı anlamadı ya da dinlemedi; tutanağı hazırlamak için arabaya bindi. Diğerlerinden biri "Hocam, benim için sorun yok, ama onu ikna etmelisin" dedi. O dediği ekip başı ikna olacak biri gibi gelmedi bana. Tutanağı imzaladım ve ikinci nüshasını aldım. Artık ağaçlar, kağnı ve iki manda benim değil mi diye sorup onayını aldıktan sonra Şahin'i çağırdım. Ormancıların yanında Şahin'e ağaçları evine götür çatını yapmaya başla, kağnıyı ve hayvanları da sahibine ver dedim. Otoritesi sarsılan, inadı bir köy öğretmeni tarafından köylülerin önünde kırılan ormancı "Hocam bunlar devletin artık, sen emanetçisin; mahkeme sizden ister bunları, devletin şakası yok!" diyerek beni caydırmaya çalıştı. O benim sorunum, bunların tasarruf hakkı bana geçti; eğer hakim laftan anlayan biriyse 'Be ormancı, yakaladığın ağaçları ve kağnıyı teslim ettin, bunu anlarım ama be kardeşim davası ne zaman görüleceği belli olmayan ve her biri günde en az seksen kilo ot yiyen iki mandayı otuz beş metre karelik köy lojmanında yaşayan birine hangi akılla teslim ettin!' demez mi sana. Daha bir sürü şey söyledim, hiçbirini anlamadan araçlarına atlayıp gittiler.

O yılın sonunda Çalca'dan tayin oldum. Ben köyden ayrılmadan Şahin evini bitirdi. Şahin'in mahkemeye çağırıldığını, 52 lira para cezası aldığını, hayvanların ve ağaçların mahkemede söz konusu edilmediğini dört-beş yıl sonraki sonraki ziyaretimde öğrendim.

Bazen öğretmenlik anılarımızı anlatırız. Sıra bana geldiğinde bunu anlattım. Bir arkadaşım yaz bunu dedi. Ben de muammaya dönen 'Okullar ne zaman açılacak' sorusuna ahkâm keseceğime arkadaşımın tavsiyesine uyup yazdım. İmamlarla da çok anım var, belki birgün birini anlatırım. İyi tatiller diliyorum.