Bir Marksistin ölümü

VIJAY PRASHAD

12 Ağustos, Pazar günü Samir Amin öldü. Onunla birlikte, Nasırizm çağında kendini ispat eden ve lime lime olan dünyayla ayrılan Mısırlı Marksistler nesli de gitti. Amin, 1931’de Kahire’de doğdu. Cemal Abdünnasır ve Hür Subaylar, 1952’de Mısır’daki İngiliz boyunduruğu altındaki monarşiyi yıkıp ülkelerini bağlantısızlar yoluna doğru yönlendirdiklerinde, Paris’te doktorasını yapıyordu. Amin’in -ekonomi üzerine- tezi, Fransız Komünist Partisi’nde aktif olduğu yıllarda yazıldı. Tezinde, sömürgeci tehditle yağmalanan anayurdu ve diğer ülkeler üzerine iyice düşünmüştü. Diğer bağımlılık teorisyenleri gibi, Amin’e göre de Üçüncü Dünya; hırsızlık, yağma, aynı zamanda sanayisizleşme ve eşitsiz takas nedeniyle mağdur olmuştu. Yeni Üçüncü Dünya devletleri için politika alanı - Abdünnasır’ın Mısır’ı da bunların arasında- dardı. Özgürleşme zor olacaktı. Tekelci kapitalizmin boyunduruğunu kırmak, sömürgeciliğin götürülerinden kurtulmak ve sosyalist bir geleceğe doğru ilerlemek cesaret ister.

Amin, kendi neslindeki Ashok Mitra (Hindistan), Celso Furtado (Brezilya) gibi, hemen akademiye girmedi. Evi olan Kahire’ye gitti, orada Abdülnasır’ın Ekonomi Yönetimi Enstitüsü’nde çalıştı (1957-1960) sonra Bamako’ya (Mali) gidip Planlama Bakanlığı’nda danışmanlık yaptı. (1960-1963). Amin, kendi ülkesinin ve diğer Afrika ülkelerinin gelişim ajandasındaki ilerleme için çalışma deneyimiyle geçirdiği o günlerden, sevgiyle bahsedecekti. Dünyanın güçlü ülkelerince -ABD’nin başını çektiği emperyalist blok- ve tekelci kapitalizm ile belirlenen sınırlamalar Mısır, Mali gibi devletler için her çeşit ilerlemeyi önledi. Amin’in 1960’ta basılan ilk kitabı, Mali, Gine ve Gana tarafından üstlenilen gelişme deneyimi üzerineydi. İlerleme içindeki herhangi göstermelik inanışa karşı uyardı. Dünyadaki eşitsiz sistem, güçlü için kâr, güçsüz içinse yoksulluk üretti.

Onu bağımlılık teorisinde önlere çıkaran en önemli kitabı Dünya Ölçeğinde Birikim’de (1970), Amin, kaynakların nasıl merkezdeki ülkeleri daha da zengin etmek için çevredeki ülkelerden aktığını gösterdi. 1970’lerde sistem değiştiğinde, Amin deneysel ve teorik olarak bu değişikliklerin izini sürdü. Kopma: Çok merkezli bir dünyaya doğru (Delinking: Towards a Polycentric World, 1985) kitabını bu süreçte yazdı. Bu kitapta, çevredeki ülkelere gelişme ajandalarından ve merkezdeki ülkelerden gelen baskıdan kopma çağrısı yaptı.

SSCB’nin çöküşü ve ABD’nin alternatifsiz bir güç olma yönünde yükselmesiyle, Amin ‘kaos imparatorluğu’ hakkında yazdı. Bu büyük bir eşitsizlik, istikrarsız emek, tarımın yok edilmesi ve siyasal dinin tehlikesiyle sonuçlanacak yeni bir dönemdi. Amin’in 1992’de izini sürdüğü şey, 20 yıl sonra. Yayınlanan “Çağdaş Kapitalizmin İçten Patlaması” (The Implosion of Contemporary Capitalism, 2013) kitabında aynı konulara temas ettiğinde netleşecekti. Tekelci firmalar, sistem dışındaki hayatı emerek, iş insanlarını ‘maaşlı kölelere’, gazetecileri ‘medya ruhbanına’ çevirdiler. Finans egemenliğindeki ve insanların istikrarsızlaşan bir işten diğerine kırbaçlandığı sürdürülemez bir dünya sistemi, insanlığın geleceğini tehdit eder görünüyordu. Dünyayı araştırdı ve bir vampir gibi dünyanın kanını emen tekelci sisteme fiili bir alternatif görmedi. Fakat bu, tarihin uçurumun kenarına geldiği anlamına gelmiyordu. Diğer seçenekler önümüzde serili.

Amin son 40 yıldır yaşadığı ve Üçüncü Dünya Forumu’nu yönettiği Dakar’da (Senegal) penceresinden baktı ve şu andaki dünyanın tehlikelerini gözlemledi, ama aynı zamanda onun olasılıklarını da… Bu yıl Karl Marks’ın doğumunun 200’üncü yıl dönümüydü.

Son metinlerinden birinde, Amin, Komünist Manifesto’dan alıntı yaparak, sınıf savaşı “ya tüm toplum yapısının devrimci bir dönüşümüyle, ya da mücadele eden sınıfların hep birlikte çöküşüyle sonuçlanmıştır” diye yazmıştı. Bu cümle için “uzun zamandır düşüncemin ön planında” diyordu. Yenilgiyle ilgilenmiyordu: “Kesintisiz devrim, hâlâ çevrenin ajandasında. Sosyalist geçiş sırasındaki restorasyonlar değiştirilemez değildir. Emperyalist cephedeki kırılmalar, merkezin zayıf bağlarında kavranılamaz değildir.”

Durum ne kadar kötü olursa olsun, her yerde acımasızlık ve çirkinlik olsa da mücadelelerimiz kırılmamış ve geleceklerimiz henüz keşfedilmemişti. Direndiğimiz sürece, derdi Samir Amin, özgürüz.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif