Masallarla büyüyen ve büyüten, masalların varlığına inanan herkesin kalbine dokunacak bir masal kitabı olmuş Ada Masalları

Bir Masal Adası ya da Ada Masalları

Gizem Biçer

Levent Turhan Gümüş’ün maviliklerle örülü hikâyesine Çiçek Köse’nin de çizimleriyle hayat verdiği Ada Masalları, bir süre önce Dinozor Çocuk’tan çıktı.

Kötülük yok Ada Masalları’nda. Kızılsakal korsanın zalimlikleri dışında şiddet yok, melankoli yok, karanlık yok; aydınlık bir atmosfer kurmuş Levent Turhan. Çocuk psikolojisi için sakıncalı olabilecek herhangi bir ifadenin metinde yer almasından bilinçli bir şekilde kaçınılmış. En çok bu hissi sevdim ben de. Arkasında mutlaka bir dramın gizli olduğu klasiklerden bir farkla oyunun, doğanın, düşün, adanın hikâyesi, dramdan ve hüzünden uzak.

Kahramanımız Alaz. Adı gibi güzel, güçlü, iyi huylu. Adanın keyifli, hareketli günlerinden birinde tesadüfen çıktığı düşsel yolculuğuna hızla çekiyor okuru.

Bir haziran günü, yavru martı Benekli’nin tehlikeye düşmesi ve Alaz’ın ona yardım etmesiyle başlayan serüven, Zümrüdüanka’ya atıfta bulunarak sürüyor. Ada Masalları’nın dikkat çekici yönlerinden biri de bu: Zümrüdüanka gibi çeşitli mitolojik karakterin hikâyenin içinde eritilmesi. Zümrüdüanka, Benekli aracılığıyla şöyle fısıldıyor Alaz’a: “Sakın korkma yalnız kaldığında/ Sensin Zümrüdüanka aslında.” Asıl aradığının kendi özünde olduğu mesajı veriliyor.
Kahramanımızın ismi bile mitolojiyle ilintili. Zira Alaz, ateş demek. İncelikle örülmüş ve edebî zenginlik yaratan bu tercihler metni bambaşka bir boyuta taşımış.

Kitabın ikinci masalı olan “Taç Yapraklı Dondurma” bölümündeki Anne Martı’nın Benekli’ye anlattığı büyülü toplar hikâyesinin içeriği de çarpıcı. Asli karakterlerden birini Uçurumgöz adlı bir şamanın oluşturduğu hikâyedeki baskın mitler Zümrüdüanka’yı ve diğer mitleri besleyici nitelikte. Bu bölümü takip eden ve kitaptaki son masal olan “Kayıp Anahtar”dan itibaren Alaz aktif bir konuma geçiyor. Mitolojik atıflardan sonra işin içine korsanlar, zalimler, denizkızları, hazine odaları, olağanüstülükler, aşırılıklar, “açıl susam açıl”lar giriyor. Her karakter temsilî nitelikte. Benekli yavru olmasına rağmen cesaretin, Denizkızı bitmeyecek gibi duran tutsaklığın, Kızılsakal korsan zalimliğin, Alaz da düşün ve merakın temsilcisi. Bu alegorik yapı taşlarının varlığı metnin özünden uzaklaşmasına da engel oluyor. Bu sebeplerle diyebiliriz ki, her şey yerli yerinde Ada Masalları’nda.

“Kayıp Anahtar” masalı, yazarın“Düşle Gerçek Arasında” diye adlandırdığı bir bölümle bitiyor. Anlatının sonuna doğru Alaz annesi tarafından uyandırılıyor. Böylece tüm bu yaşananların bir rüyadan ibaret olduğu fikri yaratılmış oluyor. Düşle gerçek arasında bir yerde asılı kalıyoruz. Aslında bu da tam olması gerektiği gibi.

Kitabın sonuna eklenen “Açıl Susam Açıl” başlıklı kısımsa küçük bir sözlük niteliğinde. Metinde geçen mitolojik unsurlar ve bazı yer adlarıyla ilgili kısa bilgiler verilmiş.

İyimser bir hikâye kurgusu yaratan yazar, dili tüm olanaklarıyla kullanmış. Akıcı, özenli, bir üslup yakalamış; çocuk kitabı olmasının arkasına sığınarak vasat ve özensiz bir dil kullanma yoluna gitmemiş. Özellikle, ışık huzmesi, burgazlanmak gibi sözcük seçimleriyle çocukların sözcük dağarcığına katkı sağlayacak bir dilsel tercihte bulunmuş.

Ada Masalları, masala düşkün yetişkinler ve masallara ihtiyacı olan çocuklar için yaz akşamlarında keyifle okunacak iyi bir tercih olabilir.