Bir molekülün sınırsız evreni

Suna TÜZÜN

Bilimsel içerikli yazıları okumanın nispeten daha fazla odaklanma, zaman ve sabır gerektirmesinden olsa gerek, zaman içinde “bilim”, uzak durduğumuz ve biraz da korktuğumuz alanlardan biri haline geldi. Aslında popüler bilim kitapları, sahip olduğumuz ve özünde biraz korku barındıran bu önyargılarımızı yıkmayı hedefleyen kitaplardır. Birincil hedef kitlesinde konunun uzmanları yoktur. En yalın ifadeyle, herkes içindir. Bunun son örneklerinden biri de geçtiğimiz ay Say Yayınları tarafından dilimize kazandırılan “Çöp DNA, İnsan Genomunun Karanlık Maddesine Bir Yolculuk”. Bu kitapta Nessa Carey, sahip olduğumuz genetik kodun belki de en gizemli kısmına, gündelik hayattan örneklerle ışık tutuyor.


2000 yılı, genetikçiler için insan genomuna dair o güne kadarki sahip oldukları tüm bilgileri yerinden sarsan bir yıl oldu. İnsanın her bir hücresinde yer alan genetik şifre dizilenmiş ve tüm genetik hastalıkların çözümünün bulunabileceği umudu ekilmişti. Fakat açıklamayı yapan bilim insanlarının sevinçleri biraz buruktu. Zira DNA dizisinde o zamanki bilgiler ışığında asıl işlevi olan kısımlar, tüm dizinin sadece yüzde 2’sine denk geliyordu. Geri kalan yüzde 98, tam bir bilinmezdi. Yazar kitabın, “Tatlım, genleri kaybettim” bölümünde, zaman zaman protein sayısı üzerine iddialaşan bilim insanlarının, ortaya çıkan sonuçlar karşısında kafalarının neden karıştığını anlatıyor. Şimdiye kadar çöp denilip geçilen tüm bu kısımlar ne ve ne işe yarıyor? Gerçekten çöpler mi?

SADE BİR ANLATIM

Nessa Carey, genomda süregiden bu olayı, bir araba fabrikasında araba üreten her iki kişiye karşılık 98 kişinin hiçbir iş yapmadan oturmasına benzetiyor ve genomun karanlık maddesine olan yolculuğumuz da böylelikle başlamış oluyor. Gerçekten de boş boş oturuyor mu o 98 kişi? Ya bütün fabrika aslında o 98 kişi sayesinde aktif bir şekilde işleyebiliyorsa?

Yazarın ikinci kitabı olan Çöp DNA, geçtiğimiz son on yıl içinde genetik bilimcileri hayretler içinde bırakan bir alandaki gelişmeleri, gündelik hayatımızda sürekli karşımıza çıkabilecek unsurlarla ele alıyor. Kitabı okurken yaptığınız tren yolculukları da gözünüzün önünden geçiyor, yediğiniz makarna da izlediğiniz film, dinlediğiniz müzik ya da okuduğunuz şiir de.

Dünyanın her tarafındaki bilim insanları tarafından elde edilen ve özellikle de genetik gibi hem heyecanlı hem de anlaşılması zor olabilecek bir alandan gelen bilimsel bilgileri en basit haliyle anlatabilmek, kabul edelim ki hiç kolay bir eylem değil. Üstelik bunu bir de eğlenceli hale getirdiğinizi düşünün. Nessa Carey’nin yaptığı tam olarak bu, karmaşık görünen konuları her an karşımıza çıkan basit örnekler üzerinden anlatmak.

MİHENK TAŞI BİLGİLER

Çöp DNA’da yazar her ne kadar genomun gizemli kısmına odaklansa da kitabı okumak için genetik terimlere hâkim olmak ya da biyoloji, tıp ve benzeri bölümlerde okumuş ya da okuyor olmak da gerekmiyor. Kitabın başında yazar, ihtiyaç duyulabilecek temel genetik bilgileri hap haline getirerek okuyucuya sunuyor. Böylece, sadece yeni ve güncel bilgileri değil ama aynı zamanda genetiğin temel bilgileri de özümsenebiliyor.
Öte yandan kitabı okudukça anlıyoruz ki günümüze kadar olan kısımda ortaya çıkan bilgiler, aslında birer mihenk taşı. Çöp DNA hakkında bilinmeyenler, bilinenlerden çok daha fazla. Bununla birlikte yazarın da bahsettiği gibi “Asıl şaşırtıcı olan zafer, tüm bu bahsettiklerimizden herhangi birini anlayabilmemizdir.”

Aslına bakarsanız sadece anlaşılamadığı ve bir işlevi olmadığı düşünüldüğü için “çöp” deyip geçilen bölgeler, genetiğe dair bütün bilgileri değiştirirken; geçtiğimiz son on yıla damgasını vuran “Çöp DNA” geleceğimizi de şekillendiriyor. Nadir genetik hastalıklardan yaşlanmaya kadar pek çok biyolojik süreçte rol oynayan genomun çöp bölgelerine dair gizemleri önümüze seren kitap, yazarın da dediği gibi karanlığın içinde bile her zaman öğrenilecek yeni bilgilerin olduğunu ortaya koyuyor. “Bir molekülün sınırsız evreni içindeyiz” ve bu evren tüm ihtişamıyla ellerimizin arasındaki bu kitapta.

cukurda-defineci-avi-540867-1.