Google Play Store
App Store
Bir nehir: Ruhi Su Dostlar Korosu

Gökmen Gül - RSDK Koristi

Bu yıl 50. sanat yılını kutlayan Ruhi Su Dostlar Korosu, 50. yılın ilk konserini ocak ayının ilk günlerinde salona sığmayan çoşkulu bir kalabalık eşliğinde Kadıköy Barış Manço Kültür Sanat Merkezi'nde gerçekleştirdi. Ve yine, bu yıl Nâzım Hikmet'in doğumunun 123. yılına ithâfen Cadde Bostan Kültür Sanat Merkezi'nde sahne aldı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde ise tüm kadınların sesi olarak Kırşehir'de bir konser verecek.

Ruhi Su Kültür Sanat Derneği çatısı altında çalışmalarını büyük bir özveri ve titizlikle yürüten Koro, Ruhi Su'nun 1975'te 50 yıl önce ilk temellerini attığı Ruhi Su Korosu ve akabinde Ruhi Su'nun ölümünden sonra onun mirası olarak kabul edilen, Ruhi Su Dostlar Korosu adıyla o günden bu güne Ruhi Su izleğinde çalışmalarına devam ediyor.

Benim henüz yeni üyesi olduğum Koro, binbir emekle ve titizlikle yapılan çalışmalar ile kültür sanat alanında harika işler çıkarıyor. Ruhi Su Dostlar Korosu, kısa adıyla RSDK, sadece müzikâl anlama bağlı kalmamak üzere; kültürel ve sosyal sorumluluk ruhuna sahip, Ruhi Su felsefesi ve müzikâlitesi üzerine  temellenmiş yarım asırlık bir kültür sanat kolektifi.

Ruhi Su'nun izlediği ve kendi disiplini ile bizlere de bırakmış olduğu bu kültürel miras, geçmişten bugüne değin bu topraklar üzerinde yaşayan toplulukların, kimliklerin ve kültürlerin bir nevi kadim sesi ve nefesi olmaya da devam ediyor. O ses, kuruluşundan bugüne değin Dostlar Korosu'nun sesleriyle direnerek hayat buluyor. Bu direniş, Ruhi Su'nun seslendirdiği türkülerde de olduğu gibi; Pir Sultan'dan Karacaoğlan'a, Dadaloğlu'ndan Yunus Emre'ye ve Nâzım'a, Erzurum dağlarından güneye, oradan tââ Toroslara Hasan Dağı'na ve oradan Şişli Meydanı'ndaki Üç Kız'a kadar uzayıp giden uzun bir nehir yolculuğu gibi.

Ruhi Su Dostlar Korosu, Ruhi Su diskografisi ile yürümüş olduğu bu izlekte, bu topraklar üzerinde yaşamış olan tüm kadim ve kültürel değerlere çağdaş bir sanat perspektifi ile ses ve hayat verme gayreti içinde.

Kabul edilir ki, bugün kültürel ve sosyal anlamda toplum olarak gelmiş olduğumuz bu süreç, yozlaşmış ve her gün biraz daha çürümeye yüz tutan, kendi değerleri ve kültürüyle alakası olmayan, kendi karanlığını sürekli kendi üzerine katlayan anlamsız bir hezeyanlar manzumesi ile büyümeye devam ediyor. Korkutucu bulduğum bu karanlığı, geçenlerde okuduğum bir metinden referansla açıklamak istiyorum. Kaliforniya Berkeley Üniversitesi'nden Emeritus Profösör Maxine Hong Kingston şöyle diyordu bu metinde:

"Aidiyet duygumuz, dilimiz ve içimizde taşıdığımız mitler hâlâ varlıklarını koruyor; ancak bunlar artık hayatlarımızın anlamını garanti etme kapasitesine sahip olan "kökenler" ya da "otantiklik" işaretleri değiller. Şimdi artık öteki tarihlerle, epizotlarla ve karşılaşmalarla harmanlanan izler, sesler, hatıralar ve mırıltılar olarak can çekişiyorlar."¹

Bahsini ettiğim kültürel disiplini, Kingston'un altını özellikle çizdiği "varlıklarını koruyan mitler" ile düşününce, buradan iz düşerek tasavvur edebiliriz. Ve nasıl can çekiştiklerini..

Ruhi Dostlar Korosu, bu mitlerden mülhemle, bu değerleri korumaya çalışan ve bunu yaparken de bir dünya görüşü olan, kendini sürekli geliştiren kaliteli bir sanat anlayışı ve müzikâlite ile yoluna devam eden bir kolektif.

Öte yandan, Norveçli yazar Jon Fosse, geçen yıl "Sanat Barıştır" başlığı ile yazmış olduğu bir metinde sanata dair şu sözlere dikkat çekmişti:

"Hangi dili konuşursak konuşalım, ten rengimiz, saç rengimiz ne olursa olsun, dünyanın her yerindeki insanlar temelde birbirine benzer.

Aynı anda hem birbirimize benzemek hem de birbirimizden tamamen farklı olmak bir paradoks olabilir. Belki de insan, beden ve ruh arasında köprü kurması açısından doğası gereği paradoksaldır; biz hem en dünyevi, somut varoluşu hem de bu maddi dünyaya bağlı sınırları aşan bir şeyi kapsarız. 

Sanat bunu farklılıkları eşitleyerek ve her şeyi aynı hale getirerek değil, tam tersine bize bizden farklı olanı, uzak ya da yabancı olanı göstererek yapar. Tüm iyi sanatlar tam da bunu, yabancı bir şeyi, tam olarak anlayamadığımız ama aynı zamanda bir bakıma da anladığımız bir şeyi içerir. Deyim yerindeyse bir gizem içerir. Bizi büyüleyip sınırlarımızın ötesine iten ve bunu yaparken de tüm sanatların hem kendi içinde barındırması hem de bizi yönlendirmesi gereken aşkınlığı yaratan bir şeydir bu..."²

Ruhi Su Dostlar Korosu'nun sanat anlayışını ve disiplinini anlatmaya çalışırken, Fosse'nin bahsini ettiği "tam olarak anlayamadığımız ama aynı zamanda bir bakıma anladığımız" o gizemi anlamanın da önemli olduğunu düşünüyorum. Ve aslında onu anlatmaya çalıştığımı.

Ayrıca, 50'nci sanat yılına ulaşmanın gururu ve onurunu yaşayan RSDK, bu elli yıl yarım asırlık süreçte binden fazla koristi sirkülasyonlar halinde kendi bünyesinde eğitip konuk etti. Ülkenin ve RSDK'nın bu elli yılda kat ettiği müzik ve sanat yolculuğunda, ilk defa Ruhi Su tarafından söylenen türkülerin bir sirkülasyonlar hâli ile değişiklik göstererek yüzlerce yorumcu tarafından yeniden söylenmesi, Ruhi Su Dostlar Korosu'na bir farkındalık alanı da yaratmakta.

Ve yine, RSDK'nın bu uzun süreçte sadece kendi imkânları ve iç dinamikleriyle yarım asırdır hayat bulması, zor koşulları ve imkânları aşarak kendini bugünlere taşıması meselesi de ayrı bir direniş örneği.

Fakat ne yazık ki, tüm bu kültür sanat nosyonu ve değerlere sahip olan Koro, Ruhi Su'nun adının olduğu ve çalışmalarını rahatlıkla yürütebileceği bir salona halen sahip değil.

Ülkedeki belediyelerin, Ruhi Su’nun kültür mirasına saygı adına toplum yaşamına denk düşen odaklarda onun adını kültür merkezlerine, sokaklara vermesi ve yaşatması Ruhi Su Dostlar Korosu'nun tüm gelmiş geçmiş üyelerinin, emekçilerinin ve sevenlerinin bir temennisi olduğu gibi, bu kurumların da kültür sanat alanında böyle bir girişimde bulunması, Ruhi Su'nun adını bir kültür merkezi çatısı altında yaşatması gayet olağan diye düşünüyorum. Hafıza-i beşer nisyan ile malûl, ve evet, insan denilen varlık da unutkan ise güzel olanı hatırlatmak gerekir.

Bir yazar, "Yazmak bir vadiye seslenmek gibidir. Oradan bir ses gelince yazdığınıza inanırsınız" demişti. Ben de tüm bu duygular ile, yazdığıma inanabilmek için o vadiye seslenmek istiyorum. Ve üstelik kendi adıma değil; Karacaoğlan adına, Pir Sultan, Dadaloğlu, Yunus Emre, Nâzım Hikmet ve onlara ses veren Ruhi Su adına, bu ülkede karanlığın karşısında aydınlıktan yana güneşli günleri bekleyenler adına ve o vadide çağlayan, direnen bir nehir gibi akan Ruhi Su Dostlar Korosu'na elli yıldır emek vermiş tüm korist arkadaşlar adına sesleniyorum:

Çatısı olan, çalışmalarımızı yapabileceğimiz, hocamız Ruhi Su'nun adının verildiği ve onun şu an muhafaza edilen kişisel eşyalarının da sergilenebileceği bir müze kültür merkezi istiyoruz sizden. Ve vadiye bıraktığım sesime, sesimize ses vermenizi!..

Kaynak, 1: Maxine Hong Kingston, China Men, New York: Vintage, 1990. s: 110

2: Jon Fosse, 2024 Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi.

Not: Bu yazıyı yazmamda görüş ve fikirlerinden yararlandığım, Ruhi Su Kültür Sanat Derneği yönetim kuruluna teşekkür ederim.