Bir şampiyonu asla küçümsemeyin

Vakıfbank, Şampiyonlar Ligi yarı finalinde, kendi evinde 3-0 kaybettiği maçın rövanşını, altın set sonucu 3(4)-0 kazanarak, 20 Mayıs’taki Türk finalinin 2. takımı oldu ve neden bu sporun en büyüklerinden birisi olduğunu bir kez daha kanıtladı.

İstatistiklere geçmeden önce şunu söylemek lazım. Fenerbahçe’nin mevcut formu, onlarla oynayan rakiplerinin neyle karşılaştıkları hakkında övgü dolu sözleri ve Vakıfbank’ın bu sezon geçtiğimiz yıl ile karşılaştırılamayacak şekilde giden form durumuna bakıldığında, bırakın turu geçmeyi, Fenerbahçe’nin kupanın kalanında rakiplerine set verecek olmasına bile şüphe ile bakıyordum. Ancak spor neden içinden en güzel hikayelerin çıktığı bir aktivite ve voleybol neden birileri “bitti” demeden asla bitmeyen maçlara sahne olan bir spor, Vakıfbanklı oyuncular ve Guidetti başta olmak üzere tüm teknik ekip, bize bir kez daha gösterdiler. Rocky 4 filmini izleyenler bilirler. Rocky Balboa ile Ivan Drago arasında Sovyetler Birliği’ndeki maçta, Rocky, adeta bir makine gibi duran Drago’nun kaşını açtığında, köşesine gelip antrenörlerinden “demek insanmış” sözünü duyar. Vakıfbank’ın aldığı o ilk set adeta herkese, mağlup edilmesinin söz konusu bile olmayacağının düşünüldüğü Fenerbahçe’nin de yıkılabileceğini ve karşıdakinin bir makine olmadığını herkese gösterdi. Ondan sonrasında Vakıfbank maçta çekişmenin biraz arttığı ve Fenerbahçe’nin öne geçmeye yeltendiği her andaki psikolojik savaştan galip çıktı. Altın sete 2-0 mağlup başladıklarında, Vargas’tan Fenerbahçe adına maçın ilk blok sayısı gelmişti ve bu maçın yönünü bir anda değiştirebilirdi, ancak sarı-siyahlılar arkalarına öyle bir rüzgar almışlardı ki, rakip blokları 1,5 metre kendi blok-smaç yüksekliklerini de 4 metre görüyorlardı adeta. Bu seviyeleri defalarca oynamış bir antrenör ve oyuncu grubunun da, bu rüzgarı yakalamışken maçı vermesi adeta imkansızdı. 

İlk 3 set boyunca Fenerbahçe’nin blok hanesinde 0 yazarken, Vakıfbank hanesinde 13 yazıyordu. Sadece bunu yazıp bıraksanız dahi, maçta olup biteni anlayabilirsiniz. Vakıfbank’ta 2 smaçör ve pasör çaprazı minimum yüzde 50’lik bir hücum yüzdesi ile oynarken ona 4 hücumda tek bir hata yapmayan ve maçı 6 blokla tamamlayan orta oyuncu Chiaka Ogbogu’nun da performansı eklendiğinde, rakiplerine büyük bir üstünlük sağlamışlardı. Fenerbahçe’nin maça başlayan ilk 6’sında ise hücumda yüzde 50’yi geçebilen oyuncu yoktu. Bir de önemli not düşelim, bu tür stresi yüksek maçlarda sıkça gördüğümüzün aksine kaptan Gabi yaptığı 32 hücumla bu alanda, 28 hücum yapan Egonu’nun önündeydi. Yani smaçör, pasör çaprazından daha fazla hücum yapmıştı. Şöyle bir çarpıcı kıyaslama yapalım. Vakıfbank, geçen sezon da Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Fenerbahçe’yi altın set sonucunda saf dışı edebilmiş ve o maçlarda Gabi, çapraz Isabelle Haak’ın 4’te 3’ü kadar hücum yapabilmişti. Tam 4 oyuncusunu 10’lu sayıların üzerine çıkartabilen Guidetti’nin takımının aksine, ev sahibinde Vargas dışında çift haneli sayıları gören oyuncu yoktu.

Fenerbahçe camiasının gördüğü, harika bir sezonu rüyası beklenmedik bir darbe almış durumda. Üstelik onları rüyadan uyandıran da Sultanlar Ligi play-off serisi yarı finali ve (muhtemel) Kupa Voley finalindeki rakipleri. Geçtiğimiz sezon sonu, onların elinden 3 kupayı birden alan takımın, nisan ayında yine onların önüne çıkmaya başlaması, sezonun kalanında psikolojik bir üstünlük de getirecektir. Bakalım, bu sefer, en azından yerel kupalarda bu gidişe dur diyebilecekler mi?

Şampiyonlar Ligi’nde finalin adı El Clasico, Eczacıbaşı - Vakıfbank. Ülkemiz açısından tarihte bir ilki böyle klasik bir maç ile yaşamak voleybolseverler için harika bir olay. 20 Mayıs’ta Torino’da ülkemiz spor tarihi açısından gurur verici bir günü yaşayacağız.

Yazıyı, dün akşamki ilk yarı final maçından sonra, elim bir olay sonucunda hayatını kaybeden Novara takımının 18 yaşındaki oyuncusu Julia Ituma’ya saygı duruşu ile kapayalım.

*Roger Federer’in uzun süreli sakatlık sonrasında sahalara dönüp Avustralya Açık şampiyonu olan Rafael Nadal için söylediği söz.