Bir savaş delisiyle uçmuştum

Suriye’ye emperyal çullanmanın en azgın dönemlerinde Hatay’a gidiyordum. BM Genel Sekreterliği’nden sonra BM Suriye Özel Temsilciği’ne atanan Kofi Annan’ın basın toplantısını izleyeceğim. Uçakta yerime oturmaya çalışırken az ileride onu gördüm. Önce benzettiğimi sandığım kişi için, aklımda Suriye, Hatay, Annan sözcükleri biraraya gelince “o olabilir” dedim. Dikkatlice baktığımda yanındakilerin de yardımıyla bulduğu koltuğa oturan adam gerçekten de oydu: John McCain.

Bir gazetecinin başına çok sık gelmeyen bir rastlantıydı bu. Zatın kim olduğunu bir iki kelimeyle anlattığım hostesden, McCain’e gazeteci olduğumu söylemesini, kendisine birkaç soru sormak istediğimi, verdiğim kartımla birlikte, bildirmesini rica ettim. “Hatay’a inelim konuşuruz” yanıtı geldi McCain’den. 2008’de Barack Obama’nın karşısına Başkan adayı olarak çıkmış, savaş delisi, Kongre’deki Cumhuriyetçilerin en “şahini”, “Vietnam savaş kahramanlığı” ABD medyasında da dile getirildiği üzere bir palavradan ibaret olan adamdı bu.

Dakikalar geçmek bilmedi. “Bir an önce insek de adamı yakalamışken bir iki soru sorabilsem” diye içim içimi yedi. Uçağın tekerleği Hatay Havalimanı’na değer değmez, uçuş kurallarını da hiçe sayarak tabii, hemen yerimden kalkıp yanına gittim. Kibar karşıladı, sorularıma yanıt verdi. (Yaptığım haber o sıralarda çalıştığım Cumhuriyet’te yayınlandı). Bir ara, “Obama Suriye’ye saldırmayacağız dedi ne diyorsunuz” diyecek oldum, anında “ o öyle söyler ancak ne yapılacağına biz karar veririz” oldu yanıtı. Obama’nın Beyaz Saray’da “yapayalnız bir siyah adam” ya da “zihniyeti beyaz bir siyah adam” olduğuna olan inancım bu yanıtla da pekişti haliyle. Doğruydu, McCain gibiler karar verirdi bu tür şeylere. Güçlüydüler elbette.

Lübnan, Grenada, Panama, Irak, Somali, Bosna, Kosova, Afganistan, Libya, Suriye ABD’nin “teröre karşı olma” bahanesiyle savaş açtığı ülkelerdi. Bu savaşın önde gelen tamtamcısı, kışkırtıcısı idi McCain. Bu ülkelere açılan savaşların tümünü onaylamış, kırk yıla yakın bulunduğu Kongre’de karşı çıktığı tek bir savaş olmamıştı. Bu savaşlarda ölen milyonlarca insanın kanı bu adamın ellerine bulaşmıştı. Uçtuğum adam buydu.

Savaş kışkırtıcılığı yapmadığı zamanlarda (ki çok kısa zamanlardır) Kongre’de lobicisi olduğu şirketler yararına çalıştı hep. Tüm “politikacılığını” askeri operasyonlar ile finans üzerine bina etmiş bir Kongre Üyesi’ydi.

Obama ile girdiği yarışta hep bir Vietnam gazisi, kahramanı olduğu öne çıkarıldı destekleyenlerince. 1973’de Kuzey Vietnam’lı yurtseverlerin eline esir düşmüş 2000’e yakın ABD askerinin arasında bu da vardı. Kuzey Vietnam’da siviller üzerine bomba yağdıran bir pilottu. Bir santralı bombaladıktan sonra uçağı düşürüldüğünde, Vietnamlı bir sivil tarafından kurtarıldı. “Esir tutuldum vs” demesine rağmen herkes biliyor ki, bir zamanlar ABD’nin Pasifik Filosu’na komuta eden önemli bir Amiral’in oğlu olduğu anlaşılınca Kuzey Vietnam için “değerli” bir savaş esiri olmuştu. Canının yandığını ondan başka iddia eden de olmadı. Özellikle onunla beraber esir olanların bu konudaki tanıklıkları biliniyor. “Esaret”ten kurtulduktan sonra “kahramanlara” bayılan ABD’de devlet tarafından Gümüş Yıldız, Uçan Haç, Bronz Yıldız ve Mor Kalp ödüllerine layık görüldü.

Faith of My Fathers adlı bir kitabı var, bulup okunsun isterim, orada nasıl işkence gördüğünü anlatır ama birçok esir ABD’li asker tam tersine McCain’in Kuzey Vietnam’la işbirliği yaptığını bu nedenle çok rahat bir “esrilik” yaşadığını dile getirdiler. Earl Hopper adlı bir albay “McCain Kuzey Vietnamlılara çok gizli bilgiler verdi, bunların en önemlisi uçuş rotalarımızdı” dedi örneğin. Verdiği bilgiler sayesinde ABD Vietnam savaşında çok fazla uçak kaybetti, nihayet Kuzey Vietnamın bombalanmasını durdurmak zorunda kaldı. Burada anında ülkesini satan biri olmasına rağmen, Kuzey Vietnam’ın zaferinde böylesi bir rolü olduğu için inceden bir teşekkür yolluyorum McCain’e.

Vietnam savaş esirleri konusunda yazdığı haberleriyle dikkat çeken Pulitzer Ödüllü gazeteci Sydney Schanberg, 1980’lerin sonlarından başlayarak bu savaş delisi sahte kahramanın hikayesini takip etmeye başladı. Araştırmalarını yaparken hem McCain’in hem de geçen dönemin Dışişleri Bakanı John Kerry’nin engellemeleri ile karşılaştı. Bu iki kafadar Pentagon dosyalarına erişimini engellediler Schanberg’in. McCain’in Vietnam’da ne berbat işler yaptığını bilenler de zamanla öldüler. Ama ABD’de hatırı sayılır bir kesim bu vahşi adamın ne menem biri olduğu konusunda kesin bir yargıya sahipler.

Benimle aynı uçakta bulunmasının nedeni Suriye’deki cihatçıları ziyaret etmekti. O kadar başına buyruk bir adamdı ki, bu ziyaret yürütme organına mensup olmayanların dış politika girişiminde bulunmasını yasaklayan Logan Yasası’na da aykırıydı.

Vatanseverlik istismarı konusunda eline su dökülemez biri olan McCain’in savaş tutkusu siyasi kişiliğinin en belirgin özelliğiydi. Kongre’nin en militarist kafalı adamı buydu. Yakınlarda CIA’in başına getirilecek kişiye “işkenceci” diyerek itiraz etmesine bakıp, onda insansever bir yan görenler yanılıyorlar. Çünkü Vietnam’da işkence görmüş bir adam olarak bir işkenceciye karşı çıktığını söylemiş olması, “Vietnam Kahramanı” istismarcılığının gereğiydi sadece. Kimse de yutmadı zaten.

Şimdi öldü. “İran’ı bombala bombala” şarkısını söylerkenki videosunu bulup izleyin, sesi kötüydü. Bütün savaş çığırtkanlarının olduğu gibi.

İyi ki sustu.