31 Mart’ta Millet ittifakının adayı Ekrem İmamoğlu’nun 13 bin oy farkıyla kazandığı İstanbul seçimi, YSK’nin hukuka aykırı olarak verdiği kararla 23 Haziran’da tekrarlandı. İmamoğlu farkı 806 bine yükselterek yeniden seçildi. Sürecin en dikkat çeken özelliği, iktidarın muhalefet karşısında tökezledikçe artırdığı saldırgan dili oldu. İzlenme ve okunma oranlarının gösterdiği üzere, toplum nezdinde güvenirliği ve itibarı oldukça […]

31 Mart’ta Millet ittifakının adayı Ekrem İmamoğlu’nun 13 bin oy farkıyla kazandığı İstanbul seçimi, YSK’nin hukuka aykırı olarak verdiği kararla 23 Haziran’da tekrarlandı. İmamoğlu farkı 806 bine yükselterek yeniden seçildi. Sürecin en dikkat çeken özelliği, iktidarın muhalefet karşısında tökezledikçe artırdığı saldırgan dili oldu. İzlenme ve okunma oranlarının gösterdiği üzere, toplum nezdinde güvenirliği ve itibarı oldukça zayıf olan iktidar medyasının İmamoğlu’nu hedef alan haber ve programları, eleştirilmeyi bile hak edecek ciddiyetten uzak birer dalga konusuna dönüştü. Bürokratı, memuru ve siyasetçisiyle 17 yılın beraber yürüyenleri biatten gözü dönmüş bir halde akla, mantığa, ahlaka sığmayan suçlamalarla İmamoğlu’nu yıpratmak istediyse de başarılı olamadı. Son güne kadar, birbirini yalanlayan iddialar ortaya atmaktan çekinmediler. Yine de seçimin büyük bir farkla kaybedilmesine mani olamadılar. Nedenleri tartışılıyor; seçim tahmini sonuçla birebir örtüşen KONDA Araştırma Şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır’a göre bunlar: YSK’nin halkın iradesini reddeden iptal kararına duyulan tepki ve seçimin tekrarlanma nedenlerinin inandırıcı bulunmaması; muhalif seçmenin elde ettiği moral üstünlükle sandığa gitmesi; Kürtlerin, iktidarın kurduğu bütün nefret diline karşı geçmişte yaşanan kırgınlıkları bir kenara bırakarak İmamoğlu’na oy vermesi; son olarak, ki bence geleceğin siyasetini şekillendirecek en önemli dinamik, İstanbul’da gençlerin İmamoğlu’na destek vermesi.

***

İmamoğlu’nun seçim sloganı ‘her şey çok güzel olacak’ 16 yaşındaki lise öğrencisi Berkay Gezgin’in sesinden milyonlarca insana ulaştı. Henüz oy bile kullanamayacak yaştaki bir çocuğa; onun umut ve hayallerine ulaşabilmiş olmanın sonucu ortada. Berkay’ın nesline ‘Z’ kuşağı deniyor; nam-ı diğer ‘internet kuşağı’. Hırslı ve iyimser olmaları en belirgin özellikleri. Bilgiye kolayca ulaşmak istiyorlar. Dolayısıyla Wikipedia’nın erişimine engel getirildiğinin fazlasıyla farkındalar. Özgüvenli ve haklarını elde etmek konusunda istekliler. Seslerinin duyulduğunu görmek onlar için önemli bir motivasyon kaynağı. Kendilerinden önceki ‘Y’ kuşağı, yani bugün 20’li ve 30’lu yaşlarını süren nesil azınlık haklarını savunan, farklı cinsel kimliklere saygılı, diyalog ve uzlaşı arayan, bağımsızlığına düşkün ve otoriterliği reddeden gençleri tarif ediyor. Dolayısıyla hayatta ücretsiz 10 GB internetten daha büyük beklentileri var. 2013 yılında Gezi Parkı özelinde, İstanbul’un hızla betonlaşmasına isyan eden gençlerin aynı zamanda Erdoğan’ın baskıcı, azarcı, öfkeli tavrına karşı da bir direnç gösterdiği iktidar tarafından doğru okunmadı. Bireyselliğine düşkün, kendi hayatına sahip çıkma refleksi yüksek gençlere belli bir ideolojiye ait kıyafet ısrarla giydirilmeye çalışıldı. Yeşile, çevreye, insan ve hayvan haklarına duyarlı yeni neslin kısa bir süre sonra siyasette söz sahibi olup oyunu değiştirebileceği belki görülmüş olsa da, açık ki ayak uydurulamamış. Karşısında ekip halinde sürekli bağıran, öfkeli ve aşağılayıcı sözler söyleyen; kişisel arzularının içinde körleşerek gerçeklerden uzaklaşan; gerek ekonomi gerek eğitim alanında hızla geriye saran; adam kayırmacılığı, bizdenciliği, israfı gelenekselleştiren iktidar bileşenlerinin günün sonunda gençlerin önünü açabilecek ne gibi bir vaadi olabilirdi ki? Sonuçta iktidar genç seçmeni ikna edemedi. Bundan sonra da başarabileceklerini sanmıyorum; çünkü hala bomboş bir iddianameyle hazırlanmış Gezi davasından bir darbe girişimi çıkartmaya; otoriterliğe karşı özgürlük ve demokrasi talep eden insanları düşmanlaştırmaya çalışıyorlar. Artık yüz yüze konuşmak, yan yana dans etmek isteyen; aynı masada oturduğu arkadaşına neden terörist denildiğini anlayamayan kalabalık bir genç seçmenle karşı karşıyayız. İmamoğlu’nu EKO diyerek seviyor, abisi gibi görüyor; Demirtaş’ı SELO diyerek seviyor, dostu gibi görüyor. Hasılı 23 Haziran’da bir şey oldu, o da Gezi gibi oldu.