2022 yılının en iyi yerli ve yabancı filmlerini sıralamaya, ticari gösterimde ya da platformlarda ve festivallerde izlediğimiz filmlerden bir seçki oluşturmaya çalışacağız, yeni yılın ilk gününde.

Bir sinema yılından geriye kalanlar
Fotoğraf: IMDb

Yaşadığımız bunca adaletsizlik ve zulüm orta yerde dururken, mesleki deformasyonun kurallarına boyun eğmek ve bir sinema yılının değerlendirmesine girmek insana acı veriyor. Yalnızca ülkemizde değil, dünyanın dört bir yanında zor günler yaşanıyor. Hukukun ve insan haklarının ayaklar altına alındığı, doğanın talan edildiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Kapitalist sistemin çatırtısını sağır kulaklar bile duyarken, pek çok ülkede aşırı sağın ve otoriter yöneticilerin kitlelerin umutsuzluğundan yararlandığı görülüyor. Elbette, bütün bu olup bitenler karşısında sessiz kalmayanlar da var. Özgürlük savaşçılarının mücadele azmi daha da güçleniyor.

Sanatçılar içinde sırça köşklerine sığınanlar, geçim derdiyle düşüncelerini buzdolabına kaldıranların sayısı epey fazla. Ama, dünya görüşlerinden taviz vermeyen, insanlığın iyiliği için bir şeyler söylemeye, tarihe bir not düşmeye çalışanlar da var. Sinemanın işlevini göz ardı etmemek gerek. Emperyalizm sinema sanatının gücünü çok iyi kullanıyor. Ayrımcılığı ve militarizm sempatisini yaygınlaştırmakta kullanışlı bir araç sinema. Gençlere sunulan şiddet içerikli bilgisayar oyunlarının benzerleri beyazperdeden hiç eksik olmuyor.

Şu sıralar hasılat listelerinin en başındaki “Top Gun: Maverick”i yılın en iyi filmleri listesine alan eleştirmen arkadaşlar bunu göremiyorlar mı acaba? Elbette, bir filmin salt içeriği açısından değerlendirilmesi gerektiğini savunmuyorum. Ama, salt biçimsel özellikleri nedeniyle bir filmin göklere çıkartılmasını da şaşkınlıkla karşılıyorum. Sinema sanatı aracılığı ile insana ait her şey anlatılabilir, yeter ki dürüst olunsun, seyircinin duygularını sömürerek para kazanmak dışında bir derdi olsun sinemacının.

Dün gece geride bıraktığımız 2022 yılının en iyi yerli ve yabancı filmleri hangileri? Bu soruya nesnel bir yanıt vermek olası değil. Çünkü sanatsal değerlendirmelerde öznel faktörlerin devreye girmesi kaçınılmaz. Dünya görüşümüz ve estetik ölçütlerimizin belirleyiciliğini inkâr edemeyiz. Dünyanın yüze yakın ülkesinin dünya pazarına sunduğu binlerce yapımın tümünü izleyemesek de, izleyebildiklerim arasından sinema sanatının klişelerini sarsan, önümüzde yeni ufuklar açan filmlere öncelik veriyorum kendi payıma. Hasılat rakamlarından söz etmeyeceğim; nasılsa gazetelerin magazin sayfalarında bol bol yazılıp çiziliyor, hangi filmin ne kadar para kazandığı…

Sinema dünyamızdaki olumlu bir gelişmeye değinmeden geçmeyeyim. Pandemi nedeniyle, sinema salonlarına gitme alışkanlığını -neredeyse- unutan seyircinin salonlara geri dönmeye başlaması son derece sevindirici. Bir diğer gelişme de, film platformlarının sayısındaki artış. Olumlu ve olumsuz sonuçları var bu artışın. Olumsuz yanı, seyirciyi evde kalmaya ikna ederek salonların kapanmasına yol açması ve seyircinin seyir zevkini, büyük perdede ve bir toplulukla birlikte film seyretme alışkanlığını köreltmesi. Olumlu tarafı ise, çektikleri film ve dizilerle sektörün emekçilerine iş olanağı sağlaması; aynı zamanda yapılan ticari işlerin yanı sıra, görece az seyirciye ulaşma potansiyeli olan nitelikli projelerin yapılmasına ve seyirciye ulaşmasına olanak sağlaması.

SİNEMAMIZIN EN İYİLERİ

Sinemamız tehlikelerle ve engellerle dolu bir cangılda ağır aksak ilerlemekte. Pandemi döneminde ciddi biçimde azalan yıllık yapım sayımız gene 150’lere yaklaşmış. Ama bu 150 filmde nitelikli film sayısı yüzde onu zor bulur. ‘Nitelikli’ sözcüğünü biraz daha açayım: ticari kaygı yerine sanatsal kaygılar güden ve bir ‘derdi olan’ yani anlatacak bir şeyi olan filmlerden söz ediyorum. Ha, arada düzgün yapılmış ‘ana akım’ filmler de oluyor. Sektörün gelişmesi adına bu tür filmlerin de yapılması lazım, ama bugünlük konumuz tırnak içinde sanat sineması…

Yılın en iyi yerli yapımlarından bir sıralama yapmadan söz etmek istiyorum. Bir festival yönetmeni olarak jürileri etkilemekten her zaman kaçınmışımdır. Bu yüzden önemli bulduğum filmleri ve yönetmenlerini alfabetik olarak sıralayacağım: “Ayna Ayna” / Belmin Söylemez, ”Bergen” / Mehmet Binay, Caner Aper, “Dirlik Düzenlik” / Nesimi Yetik, “Iguana Tokyo” / Kaan Müjdeci, “Kabahat” / Ümran Safter, “Kar ve Ayı” / Selcen Ergun, “Karanlık Gece” / Özcan Alper, “Kerr” / Tayfun Pirselimoğlu, “Kurak Günler” / Emin Alper, “Klondike” / Maryna Er Garbach, “Okul Tıraşı” / Ferit Karahan, “Suna” / Çiğdem Öztürk, “Zuhal” / Nazlı Elif Durlu… Atalay Taşdiken’in “Hara”sı da, inandırıcılıktan uzak bir ‘helalleşme’ ve ‘sınıflararası barış’ mesajını dayatmasa bu listeye girebilirdi. Melisa Önel’in “Aniden” ve Ömer Faruk Sorak’ın “Bandırma Füze Kulübü” filmleri ise, henüz izleyemediğim için listede yer almıyor.

Bu listedeki üç film, “Kurak Günler”, “Karanlık Gece”, “Okul Tıraşı” toplumsal gündemimizin can alıcı sorunlarını başarılı bir sinema diliyle aktaran politik yapımlar. “Kerr” ise aynı sorunlara felsefi ve metaforik bir yorumla yaklaşıyor. “Kar ve Ayı”, “Suna”, “Kabahat”, “Ayna Ayna”, “Bergen” erkek egemen toplumun değerlerine başkaldıran kadınları gündemine alıyor. Taşranın baskıcı ortamı pek çok filmde altı çizilerek verilirken, doğaya saygı teması birkaç filmin ana damarını oluşturuyor. “Klondike”, ayrımcılık temasına uluslararası bir perspektiften bakıyor. Özetle, sinemamızda önemli bir damarın ülke ve dünya gerçekleri ile yakından ilgili olduğunu ve dertlerini çok başarılı bir sinema diliyle aktardıklarını söylemeliyim.

AVRUPA, LATİN AMERİKA VE UZAK DOĞU’DAN

Amerikan sineması, her zaman olduğu gibi -Spielberg’in ‘Fabelmanlar”ı gibi birkaç istisna dışında- büyük bütçeli, eğlencelik yapımlarla zaman öldürürken, Avrupa, Asya ve Latin Amerika kıtalarından çok güzel işler çıkıyor. Yerimin sınırlarına yaklaştığım için şimdilik bir liste vermekle yetineceğim. Bu filmlerin bir kısmı bir önceki yılın yapımı olmasına karşın 2022’de gösterime girdi, bir kısmı ise henüz gösterime girmedi. Tabi, henüz izleyemediklerim de var: “Avatar: Suyun Yolu”, “Romancının Filmi”, “Güzel Bir Sabah”, “Pacifiction”, “Saint Omer”, “Godland”, “Armageddon Time”, “RRR”, “Tar”, “All the Beauty and the Blodshed” vb.

Gelelim bu yılın -bana göreen iyi filmlerine… İlk sırada, tiyatro yapıtlarına da hayran olduğum bir yazar-yönetmenin son filmi var:

1. “The Banshees of Inisherin” / Martin McDonagh (İrlanda), 2. “Bardo, Bir Avuç Doğrunun Yalan Yanlış Güncesi” / A.G. Inarritu (Meksika), 3. “Hüzün Üçgeni” / Ruben Östlund (İsveç), 4. “Ai” (Eo) / Jerzy Skolimovski (Polonya - İtalya), 5. “Ayrılma Kararı” / Park Chan-Wook (Güney Kore), 6. “Korsaj” / Marie Kreutzer (Avusturya), 7. “Kutsal Örümcek” / Ali Abbasi (İsveç), 8. “Arjantin, 1985” / Santiago Mitre (Arjantin), 9. “Fabelmanlar” / Steven Spielberg (ABD), 10. “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” / Edward Berger (Almanya). Nedenlerini sonraki yazılara bırakarak, ilk ona sığdıramadığım bazı filmlerin de adlarını anayım: “Yakın”, “Clara Sola”, “Müstakbel Suçlar”, “Athena”, “Öğle Güneşinde Yıldızlar”, “Alcarras”, “Nostalgia”, “Güneş Sonrası”, “Aşk, Mark ve Ölüm”… Bir de, ülkemizde 2022’de gösterime giren 2021 yapımı filmler var: “Drive My Car”, “Belfast” gibi... İzlemediyseniz bir yerlerde (MUBI vb platformlarda) bulup izlemeye çalışın. Pişman olmayacaksınız...

Yeni yılın barış ve mutluluk getirmesi dileği ile…