‘Seçim bitti’ dediler, ‘dağılın’… Dağıldık bizler de. Öğrenilmiş çaresizliğimizle içine kapananlar oldu. Kimseyi değil kendini kurtarma planlarını revize edenler oldu. Bir hafta önce motorları maviliklere sürmeyi hayal ederken kendini arama motorlarında ‘yeşil karta nasıl başvurulur?’ yazıp aratırken bulanlar oldu. Bu yolda dönenler oldu, mum gibi sönenler oldu. Bir biz mi kaldık geride?

İnsan, üst üste kaybetme duygusunu yaşamaya başladı mı içsel dengesini koruyabilmek ve düştüğü yerden kalkıp mücadeleye devam edebilmek adına alışkanlıklar kazanıyor. Ben, Ahmet Kaya şarkılarında ya da Yaşar Kemal cümlelerinde geziniyorum mesela.

Mesela, kendimi çeltik ağalarına karşı mücadele veren idealist kaymakam Fikret Irmaklı gibi hissediyorum. Bilirsiniz edebiyatımızın çınarı Yaşar kemal, Teneke eserinde kasabayı yiyip bitiren sıtma illetinin sebebi kontrolsüz ekim yaptıran, gözü doymayan çeltik ağalarını, o ağalara karşı mücadele veren genç kaymakamı ve o kaymakamın nasıl olup da uğruna mücadele verdiği insanlar tarafından yalnız bırakıldığını hatta arkasından nasıl teneke çalınıp sürüldüğünü anlatır. Biz, herkes sağlıklı ve mutlu yaşasın isterken neden arkamızdan teneke çalıyorlar?

Biz neden çatapatla korkutulup evlerde oturtulacak, oturmazsak kovulacak, kovulmazsak içeri atılacak, vurulacak tehdit olarak görünmeye başladık? Ve değecek mi ‘dağılmıyoruz, sizin için, hepimizin çocukları için mücadele etmeyi sürdüreceğiz’ demeye?

Rahat yaşamak, el üstünde tutulmak dururken seni sevenlere çektirdiğin bu acılara değecek mi? Su kaynarken yaklaşmakta olanın kendi sonu olduğunu anlayan kurbağa mıyız yoksa memnuniyetsiz, şükürsüz, kifayetsiz, şuursuz bir güruh muyuz? Böyle bir güruh değiliz elbette ve elbette değer. Değer canım, değer bir tanem aşk için her şeye. Hele ki bu aşk doğruluk aşkıysa. Doğruyu söylemek gerekirse Ahmet Kaya ve Yaşar Kemal’le birlikte gizlice Sezen Aksu şarkılarında gezindiğim de oluyor hala. Bugüne çıkan yola taş döşeyenlere duyduğum tüm öfkeyi O’ndan çıkarmaya kalkıyorum sonra ve Aysel Gürel hatrına dinlemeyi sürdürüp sonra herkesten gizliyorum o şarkıları söyleyeni de sevdiğimi. ‘Kendine güvendiğin için yalancı değilsin. Yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin.

Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş doğru yalnızdır...

Doğru yenilmeli. Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz. Doğru yenile yenile öyle keskin bir hale gelmeli ki yüz bin yıl su altında yıkanmış, düzelmiş çakıl taşı gibi…Sen de yenileceksin, yenileceksin, yenileceksin, suyun altındaki taş gibi düzeleceksin. Sonunda da uğurlar olsun! Yolun açık olsun’ dedirtiyor Teneke’nin tellalına Yaşar Kemal. Bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız elbet dostlar. Şimdi bırakalım şu yılgınlığı ve bir sonraki kabus gecesini beklemeden o gece yanımızda olmasını istediğimiz kimler varsa onlara açalım yüreğimizi.

Hemen bugün konuşalım, dayanışalım, ulaşamadığımız kişilere ulaşalım. Büyütelim umudu.

Kimse bizi bir daha öylece orta yerde sahipsiz bırakmasın. Öyle dönüşelim ki kocaman bir umuda kimse bizi bir daha kıramasın…