Bir sosyopatın portresi

Tek bir köşe yazısı... Tek bir tweet... Bir programda dile getirilmiş, nereye çeksen gidecek vasat bir cümle...

Ne çok gazeteci, bunlarla cezaevinde.

Binlerce, binlerce kişi tek bir Kanun Hükmünde Kararname ile atılıvermiş, işsiz... FETÖ’cüler mi yoksa solcu, Atatürkçü, bu ülkenin değerlerine sahip çıkan gençler mi... Bakan, soran yok!

Onlardan ikisi, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevinde. “İŞ EKMEK ONUR İÇİN” 66 gündür grevdeler. Seslerini duyan yok.

Ülkeyi “yönetenler” enflasyonda, işsizlik oranında, umutsuzluk kategorisinde, cezaevindeki gazeteciler alanında dünya birinciliğine oynuyor. Gerçekler ortada apaçık dururken masallar anlatıyor.

Dış politikaya gelince; Türkiye hiç bu kadar küçük düşürülmemişti. Vatandaşına da hiç bu kadar yalan söylenmemişti. Daha doğrusu, yalan, bu ülkede hiç bu kadar yaygın ve “olağan” hale gelmemişti.

Baksanıza, yalana takiyye adını takmışlar. Meşrulaştırmışlar.

Yalan söylerken yakalanınca, bunu “DAVA ADINA” yapıyormuş edasıyla bir de üstüne böbürlenmiyorlar mı!!

Son günlerde Reisçiler ile En Reisçiler “İslamcılık” üzerinden birbirinin üzerine yürüyünce takiyyenin makyajı da akıverdi.

Öyle ki, akademi dünyasının –bir zamanlarki- en popüler kalemi, “BİLİR GEZER” kadını Nuray Mert bile anladı. İslamcıların bugüne kadar takiyye yaptığını, demokrasi derken akıllarında İslamcı faşizm yattığını çözdü.

Meğerse kandırmamışlar mı Nuray Mert’i.. Ve kimbilir daha nicesini..

•••

Vaktiyle biliyorsunuz Fethullah Gülen kandırmıştı memleketi. Cumhurbaşkanından kaleminden kan damlayan medya güllerine bir kanmışlar bir kanmışlar.

Onların başında da, yıllarca Gülen’in dizinin dibinden ayrılmamış... Hatta “sözcüsü” addedilmiş... Büyük hizmet adamı Hüseyin Gülerce gelir, biliyorsunuz.

Geçenlerde bir yazısında “bir sosyopatı anlamanın yollarını” öğretti.

Harvard Üniversitesi’nden psikolog Dr. Martha Stout, The Sociopath Nex Door (Yanı Başınızdaki Sosyopat) isimli kitabından alıntılamış... Sosyopatları ele veren işaretleri sıralamış. Buyurun:

•••

»İnsanları etkileme ve kandırma konusunda kimse sosyopatın eline su dökemez; kolay kolay kimsenin inanmayacağı yalanları, allayıp pullayarak yutturmakta çok beceriklidirler.

»Genellikle karizmatiktirler; çevrelerinde çoğunlukla bir hayran kitlesi bulunur.

»Tehlikeli ve mantıksız eylemlerde bulunmaktan çekinmezler. Utanma, suçluluk veya pişmanlık duymazlar. Dolayısıyla en ufak bir vicdan azabı duymadan insanları kolayca kandırabilir, tehdit edebilir veya zarar verebilirler. Kendi çıkarları için başkalarına zarar vermekten çekinmezler.

»Beklenmedik yalanlar icat etmekte çok ustadırlar. Çarpıtılmış gerçekleri bir öykünün arasına ustaca gizleyerek, saf ve iyi niyetli insanları yalanlarına kolayca kandırırlar.

»İnsanlara hükmetmeye bayılırlar. Bedeli ne olursa olsun her kavgada kazanan taraf olmak isterler.

»Çoğu zekidir, ancak zekâlarını diğer insanları kandırmak için kullanırlar. Yüksek IQ’lu olanlar toplum için gerçek bir tehdit unsuru olabilir. İşte bu nedenle yasalara yakalanmadan cinayet işleyebilen seri katillerin çoğu sosyopattır.

»Sevme ve âşık olma yeteneğinden yoksundurlar. İstediklerini elde etmek için severmiş, empati duyarmış gibi yaparlar. Gerçek yaşamlarında kimseyi sevmezler.

»Şiirsel bir dilleri vardır. Sözcükleri çok ustaca kullanırlar. İnsanları konuşmalarıyla kendilerine hayran bırakacak kadar iyi hatiptirler.

»Hiçbir zaman özür dilemezler. Yanlışlık yapmış olduklarına inanmazlar; suçluluk hissi duymazlar. Hatalı oldukları kanıtlanmış olsa bile özür dilemezler ve saldırılarına devam ederler.

»Derin bir hayal âleminde yaşarlar.

•••

Çok net işaretler değil mi! Dr. Martha Stout, muhtemelen kriminolojiye katkıda bulunmak için araştırıp yazmış. Hüseyin Gülerce ise, Fethullah Gülen’i anlatmak için…

Aaaa!

Siz kimi zannetmiştiniz?!

*****

MİZAH DA SUSARSA!

Bir ülkenin büyüdüğü ya da gerilediği... Demokrasiye veya otoriter bir yönetime doğru yürüdüğü... Hangi çağda yaşadığı... Binlerce parametre ile anlaşılır, açıklanır.

O parametrelerin –bence- en önemlisi insanlığın okuryazarlık oranıdır. Türkiye’de, bu ölçü, vatandaşın günde kaç gazete, yılda kaç kitap okuduğuyla ilgili değil. Okuryazar deyince, adını yazıp yazamadığını anlıyoruz artık. Ve biliyorsunuz, Türkiye denilen ülkede 2 buçuk milyondan fazla insan bunu bile yapamıyor. Okuyamıyor, yazamıyor.

Peki, okuyup yazabilenler ne yapıyor? Öyle anlaşılıyor ki, tabelaları okuyup birbirlerine mesaj atmaktan öteye bir faaliyette bulunmuyor!

Gazete tirajları, 15 yıl öncesinin neredeyse yarısına indi.

Dünya rekorları kıran mizah dergilerimiz bile okunmuyor. Ve işte bu yüzden, pek çok derginin ardından Penguen de kapanıyor.

Çok ama çok üzgünüm.

Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu, Bahadır Baruter, Cem Dinlenmiş, Kaan Sezyum, Serkan Altuniğne ve diğer tüm yazar-çizerleri…

Hayatımdan ne çok şey azalacak!