ABD’nin saldırısından birkaç gün önce Devrim Muhafızları’nın örgütlediği Iraklı Şii milis gücü Haşdi Şabi’nin ABD büyükelçiliğini işgal etmesi bu saldırının ateşleyicisi olmuştur. Öncelikle ABD, Suriye’de istediği hedefe ulaşamamıştır. Bu durum, ABD’nin bölgedeki etkisini iyice yitirmesi anlamına gelmektedir.

Bir suikastın ekonomi politiği

Engin Sune

İran Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarından Kasım Süleymani, ABD tarafından düzenlenen hava saldırısı sonucu öldürüldü. Süleymani, özellikle 1980-88 yılları arasında Irak savaşı boyunca göstermiş olduğu başarılarla İran İslami Devrimi’nden bu yana öne çıkan isimlerden biri olmuş ve uzun süredir ABD’nin İran politikasının temel hedeflerinden biri haline gelmiştir. ABD emperyalizminin neden özellikle Süleymani’yi hedef aldığı, gerek bölgesel gelişmeler gerekse İran’ın tarihsel ve kurumsal yapısı içerisinde Devrim Muhafızları’nın oynadığı rolün anlaşılmasını zorunlu kılmaktadır.

DEVRİM MUHAFIZLARI KİMDİR?

İran Devrim Muhafızları Ordusu, İran İslami devriminde rol oynayan milis güçlerinin bir araya getirilmesiyle kurulan bir paramiliter örgüttür. İran devriminden sonra yeni devlet sistemi oluşturulurken her kurumun karşısına İslami bir kurum konularak, devrimin İslami karakteri korunmaya çalışılmıştır.

Devrim Muhafızları tam da bu noktada İran Ulusal Ordusu’ndan farklı olarak İslami Devrimin kazanımlarını korumak üzere ve gerektiği noktada İslami iktidarın iç ve dış politikasında kullanılmak üzere inşa edilmiştir. 1980’de Irak ile girişilen savaşta bu kurum büyük bir başarı sergilemiş ve İran iç siyasetinde prestij kazanmıştır. Fakat Devrim Muhafızları’nı yalnızca paramiliter bir örgüt olarak görmek ABD emperyalizminin neden bu kurumu hedef aldığının anlaşılmasını engellemektedir. Bunun için Devrim Muhafızları’nın iktisadi ve bölgesel etkisinin anlaşılması gerekmektedir.

İKTİSADİ BİR AKTÖR OLARAK DEVRİM MUHAFIZLARI

Irak savaşı boyunca yaptırımlara maruz kalan İran, gerekli askeri mühimmatın tedarik edilebilmesi için 1984 yılında Devrim Muhafızları’nın kendi silah fabrikasını kurmasına onay verdi. Savaştan hemen sonra altyapının yeniden inşasında önemli rol alan Devrim Muhafızları, Khatam al-Anbiya olarak adlandırılan yeniden inşa karargâhını kurdu. Bu kurumun inşasıyla birlikte 1990’lı yıllar boyunca Devrim Muhafızları tarım, endüstri, madencilik, ulaşım ve altyapı inşası gibi askeri olmayan alanlarda büyük yatırımlar yaptı. Özellikle Ahmedinejad döneminde İran piyasasından çekilen uluslararası sermayenin yerini Khatam al-Anbiya bünyesindeki şirketler aldı. Tam da bu gelişmeler İran Devrim Muhafızları’nı emperyalist güçlerin temel hedefi haline getirdi. Öncelikle, bu süreç Devrim Muhafızları’nı İran iç piyasasında en önemli ekonomik aktörlerden biri haline getirdi. Bu kurumun İran ekonomisinin yüzde 60-70’ini kontrol ettiği iddia edilmektedir. Yalnızca Ruhani Lidere hesap vermek zorunda olan bu kurumun bünyesinde ne kadar şirket barındırdığı, hesaplarında ne kadar para olduğu ve bu paraların ne şekilde kullanıldığı bilinmemektedir. İran kurumsal yapısındaki ayrıcalıklı pozisyonları sayesinde bu kuruma devlet projeleri ihaleye çıkılmaksızın verilmektedir. Bu durum, emperyalistlerin yabancı sermayenin yerel sermayeyle aynı koşullara tabi olması talebiyle çelişmektedir. Kısacası uluslararası sermayenin İran’a girerek iktisadi faaliyet yürütebilmesi bu kurum tarafından engellenmektedir. Bu durumun bir yansıması 2004 yılında yaşanmıştır. Hatemi döneminde ihaleye açılan İmam Humeyni Havalimanı’nın inşası ve işletilmesi TAV Havalimanları Holding tarafından kazanılmıştır. Sözleşme kapsamında faaliyetlerini yürüten TAV şirketi 9 Mayıs 2004 tarihinde havalimanını işletmeye başlatmış ve aynı gün havalimanı Devrim Muhafızları tarafından işgal edilmiştir. Her ne kadar Devrim Muhafızları bunun güvenlik gerekçesiyle yapıldığını iddia etse de temel nedenin Devrim Muhafızları’na bağlı bir şirketin ihaleyi TAV’a kaptırmış olduğu söylenmektedir. Politik alan ile iktisadi alan arasında bulunan bu kurumun neoliberalizmin ekonomik alanın politik müdahalelerden arındırılması söylemiyle çeliştiği açıktır. Bu husus, Devrim Muhafızları’na müdahale ile asıl saldırının İran politik ve iktisadi yapısı olduğunu ortaya koymaktadır.

ABD’nin Devrim Muhafızları’nın iktisadi rolüne karşı geliştirmiş olduğu refleks, bu kurumu ABD yaptırımlarının temel hedefi haline getirmiştir. İran yaptırımlarının uygulanmaya başlandığı günlerden bu yana Devrim Muhafızları, kurumun bünyesindeki şirketler ve kurumun yöneticileri (özellikle de Kasım Süleymani) yaptırımların ana gündemini oluşturmuştur. Fakat uluslararası yaptırımların bu kurumu güçlendirdiği de sürekli gündeme gelmektedir.

Gerek uluslararası sermayenin yerini Devrim Muhafızları’na ait şirketlerin alması, gerekse bu kurumun yurt dışındaki bağlantıları aracılığıyla yaptırımları delme kapasitesi ABD ile bu kurum arasındaki gerilimi arttırmıştır.

BÖLGESEL BİR AKTÖR OLARAK DEVRİM MUHAFIZLARI

İktisadi gücünün yanında Devrim Muhafızları’nın bölgesel düzeyde gerçekleştirmiş olduğu faaliyetler de bu kurumu emperyalist politikaların nesnesi haline getirmiştir. Devrim Muhafızları, İran politik yapısında doğrudan İslami rejime bağlı bir örgüttür. İran’ın bölgesel politikaları, çoğunlukla Devrim Muhafızları’na bağlı ve Süleymani tarafından yönetilen Kudüs Güçleri tarafından idare edilmektedir. Bu kapsamda rejimin bölgede Şii temelli bir politika yürütmesinde kilit unsurlardan biri bu kurum olmuştur. 1982 yılında Lübnan’ın İsrail tarafından işgal edilmesi sürecinde ülkeye asker yollanması, Hizbullah’ın güçlendirilmesi, Suriye savaşında Esad rejimine destek verilmesi ve Irak’ta IŞİD’e karşı savaşan Şii milis güçlerinin birleştirilmesi, bu kurum tarafından gerçekleştirilmiştir. ABD’nin bahsi geçen bu savaşlarda (IŞİD hariç) hep karşı tarafta yer alması Süleymani’ye düzenlenen saldırının nedenlerini daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır. ABD’nin saldırısından birkaç gün önce Devrim Muhafızları’nın örgütlediği Iraklı Şii milis gücü Haşdi Şabi’nin ABD büyükelçiliğini işgal etmesi bu saldırının ateşleyicisi olmuştur. Öncelikle ABD, Suriye’de istediği hedefe ulaşamamıştır. Bu durum, Irak’ta oluşacak Amerikan karşıtı bir siyasetin ABD’nin bölgedeki etkisini iyice yitirmesi anlamına gelmektedir. Yaklaşık 40 sene önce ABD bölgedeki en büyük müttefiki olan İran’ı da benzer bir şekilde kaybetmiştir. 2019 yılında ABD büyükelçiliğinin yine bir Şii milis gücü tarafından işgal edilmesi geçmişin hayaletlerini çağırmıştır. Bu durum, 1979 İran Devrim’inde ABD büyükelçiliğinin işgalini hatırlatmış ve ABD için Irak’ın kaybedilmesi riskini doğurmuştur.

Bu sürecin İran’ın bölgedeki etkisini artıracağı korkusu ABD’nin bu saldırıyı düzenlemesiyle sonuçlanmıştır.

DEVLET BİÇİMİNİN DÖNÜŞÜMÜ

Devrim Muhafızları’nın yukarıda bahsi geçen iktisadi ve politik yapısı düşünüldüğünde, ABD emperyalizmi için asıl mesele İran Devlet yapısının dönüşümüdür. Devrim Muhafızları’nın İran ekonomisindeki rolü yabancı sermayenin (yaptırımlar olmasa dahi) ülkede yerel sermayeyle aynı koşullara tabi olmasını önlemektedir. Kurumun İran devlet yapısının temelini oluşturan dini yapılar içerisindeki işlevi de İran’ın bölgesel politikalarını belirleyerek ABD’nin Ortadoğu bölgesindeki emellerini, bugün Irak ve Suriye’de olduğu gibi sekteye uğratmaktadır. Bu yüzden ABD için hayati olan İran politik yapısının baştan aşağı yeniden inşa edilmesidir. Bu sürecin bir uzantısı olarak da temel hedef Devrim Muhafızları olmuş ve bu kapsamda Süleymani emperyalist müdahalenin kurbanı olmuştur.

cukurda-defineci-avi-540867-1.