Bir ülkenin geleceği ile nasıl oynanır sorusuna yanıt arıyorsanız Saray-AKP-Bahçeli üçlüsünün referandum stratejisine bakmanız yeter. Evet için her yol mubahtır diyen iktidar sözcüleri kendi basiretsizlikleri ile "içeriyi" ve "dışarıyı" tehdit etmeye devam ediyor. Düşünün bir ülkenin başbakanı meydanlarda mevcut anayasa ile devam edildiği takdirde kayıpların artacağını söylüyor. Bıraksak Güneydoğu'daki çatışmalardan Fırat Kalkanı'na, TAK ve PKK saldırılarından IŞİD katliamlarına kadar yaşanan tüm acıların sebebi olarak parlamenter sistemi gösterecekler! Kendi yurttaşını koruyamayan, barbarlarca infaz edilen askerlerin dahi hesabını veremeyen, İslamcı terör hücrelerinin cirit atmasını engelleyemeyen iktidar tüm sorumluluğu üstünden atmak için fırsat kolluyor. Ancak seçmenin büyük bir bölümü huzurun ve barışın tek adam yönetimi ile tesis edilemeyeceğinin farkında.

Yüzdeler ne anlama geliyor?
Saray, 15 Temmuz sonrasında oluşturulan atmosfere bakarak AKP ve MHP seçmenin blok olarak hareket edeceğini varsaydı. Erdoğan kültü, İslami milliyetçilikle birleştiğinde %60'lık bir evet'in garanti edileceği düşünülüyordu. Erdoğan'ın TV'de dillendirdiği evet'i "60 ile taçlandırma" düşü bu hesaba dayanıyor. 16 Nisan'da, cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oyun üstüne çıkılması halinde o tarihten bu yana yaptıklarının da onaylanmış olacağını düşünüyor. Bu tabloda devlet güdümlü kampanya sonrasında yalnızca Hayır'ın çıkması değil evet'in %50-52 bandında kalması dahi iktidar bloku için büyük bir başarısızlıktır ve Saray'ın yeni seçmenden rıza devşiremediğinin göstergesidir.

16 Nisan'a sayılı gün kala Saray-AKP-Bahçeli koalisyonunun AKP'li ve MHP'li seçmeni tümüyle ikna edemediği artık aşikâr. MHP tabanındaki derin yarılma, Saray ve Bahçeli'nin tahminlerinin çok ötesine geçti. Bu gidişle Hayır'lar daha da çoğalacak. AKP içinde Erdoğan'a rağmen Hayır verecek kesim ise mevcut adaletsizlikleri ve gaddarlıkları bir biçimde görenlerden oluşuyor. Sayıları çok değil ancak AKP seçmeninin kendisine sunulan her şeyi kabul edecek bir yapı olmadığını göstermesi açısından yüzde birlik oran dahi anlamlı.

Kürtlerin oyu değerli
Sağı bir torbada birleştiremeyen iktidar blokunun CHP seçmeninden ya da sosyalistlerden medet umması mümkün değil. Firesiz, gümbür gümbür bir Hayır gelecek oradan. Geriye Kürtler kalıyor. AKP, iktidar dönemi boyunca Kürtlerin farklı politik eğilimlerdeki unsurları ile irtibata geçti. Kimi zaman Milli Görüş'ten devraldığı bağları kullandı kimi zaman da sahada kendine yeni müttefikler buldu. Kürt siyasi hareketi ile ilişkisi de pragmatikti. "Seni Başkan yaptırmayacağız" ile başlayan süreç bu ilişkinin sonu olmasa bile askıya alınması anlamına geliyordu. HDP'li vekiller ve partililerin büyük bir kısmı hapisteyken, HDP Hayır diyeceğini ilan etmişken AKP'nin Kürtlerden oy beklemesi ne kadar gerçekçi sorusu önemli bir sorudur ve cevabı üzerine düşünülmelidir.

AKP'nin bölgede geriye kalan 20 günlük zamanda iki taktik izlediğini gözlemliyoruz. Birincisi sandığa katılımı düşürmek. Sandıkların taşındığı korucu köyleri bu taktiğin bir uzantısı gibi görünmekte. İkinci taktik, Kürt siyasetine o ve ya bu nedenle küskün Kürtleri etkilemek. Kürtçe evet araçlarını bölgede dolaştıran AKP özellikle Batman ve Diyarbakır'daki evet oylarını arttırmaya çalışıyor, İslamcı söylemi sonuna kadar kullanıyor. Grup toplantısında Bozkurt kaldıran Başbakan bölgede Kürtlüğünüzle övünün diyor.

Hüda-Par "evetçi" cepheye katıldı ama etki alanı sınırlı. AKP, HDP ile AKP arasında gidip gelen az sayıdaki Kürt'ü ikna etmeye çalışıyor. Diyarbakır'da asılan ve tepkiler üzerine apar topar toplanan "her evet Şeyh Sait'e bir Fatiha" pankartı yalnızca bir istismar değil; tek adam rejiminin ideolojik bakiyesinin "vakitsiz" bir göstergesi. Kürtlerin oylarını almak için bölge dengelerinin de kullanıldığı açık. Suriye'de hareket alanı kısıtlanan AKP bir süredir Barzani ile pazarlık yürütüyor malum. O yüzden ne Barzani ziyareti sırasındaki bayrak seremonisi tesadüf ne de Neçirvan Barzani'nin "Türkiye bağımsız Kürdistan'ı tanımaya hazır" ifadesi. 2013 sonbaharında Erdoğan'ın Diyarbakır'daki Mesud Barzani'li, Tatlıses'li, Şivan Perver'li mitingi hatırlayın. O günlerde de "çözüm süreci"ne desteği arttırmak için benzer bir yöntem denenmişti. Fakat AKP'nin Kürt oyu almak için yaptığı her hamle MHP cephesindeki rahatsızlığı arttıracak. Kendine milliyetçi diyen hiç kimse, Şeyh Sait pankartını ya da gönderdeki Kürdistan bayrağını görüp evet vermez.

İktidar bloku evet için yalpaladıkça kırılganlığı artıyor, inandırıcılığı tükeniyor. Hayır diyen cumhuriyetçiler, sosyalistler, sosyal demokratlar ise çok daha ilkeli ve kapsayıcı bir kampanya yürütüyor. Bu süreç eğer iyi değerlendirilirse yakın gelecekte memleket için aydınlık günler vaat edecek yeni bir siyasi seçeneği inşa edecek.