İletişim kurmak ve haber almak için kullandığımız medya, özellikle son dönemde devletin kontrol araçlarından biri haline dönüştükçe 7’den 70’e herkesin devletle daha yakından tanışmasının da garantisi oldu.

Eskişehirli, 54 yaşındaki Berrin Hanım, ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla tutuklandı. Hafta sonu ajanslara düşen bu haber, memleketin rutininden sayıldığından manşetlere de çıkmadı.

Aynen Sakarya, Adapazarı’nda sosyal medya paylaşımları nedeniyle ocak ayında tutuklanan 66 yaşındaki emekli V.S. gibi.

Mersin’de de CHP Mezitli Kadın Kolları üyesi 66 yaşındaki Aynur Gören Facebook’taki paylaşımları nedeniyle yine ocak ayında gözaltına alındı ama neyse ki ‘cumhurbaşkanına hakaret’ ile ‘halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek’ suçlarından verdiği ifade sonrası adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Bu suçlamalarla tutuklanmakla kalmayıp hapis cezası verilen en küçük Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise 13 yaşındaki A.Ş. oldu. Ekim 2017’de İstanbul 2. Çocuk Mahkemesi’nde yargılandı, 1 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.

14 yaşında bir sabıkalı olarak hayatına devam ediyor…

Olağan şüphelilerin en tanıdığı, İzmir’deki her ‘sosyal medya operasyonunun’ baş şüphelisi Onur Kılıç da birkaç hafta önce üçüncü kez gözaltına alındı. İlk olarak aynı gerekçeyle tutuklanıp 13 gün hapishanede kalan, bundan iki yıl sonra bu kez başkasının hesabında yazılanlarla suçlanan Onur’a ‘İzmir’den çıkış yasağı’ konmasıyla absürtlüklerin bittiği sanılırken yine sosyal medyada yazılanlar gerekçe gösterilerek gözaltına alındı, neyse ki bu kez tutuklanmadı.
Örnekleri çoğaltmak, uzun bir rapor haline getirmek mümkün ama bu sebeple soruşturmaya maruz kalanları yazmaya gazete sayfaları yetmez.

İçişleri Bakanlığı, 23 Nisan’daki açıklamasında, bir hafta içerisinde 710 sosyal medya hesabının incelendiğini, 208 kişi hakkında da yasal işlem yapıldığını açıkladı. Bakanlık, sadece Afrin harekâtını sosyal medyadan eleştiren ve eleştirel etkinliklere katılan 845 kişinin gözaltına alındığını da 26 Şubat’ta açıklamıştı.

Seçim öncesinin hararetiyle bu sayıların artacağını öngörmek zor değil.

Önce Cumhurbaşkanı, 16 Nisan’daki konuşmasında sosyal medyayı ‘operasyonların ana mecrası’ olarak niteledi: “Gezi olayları ve 17-25 Aralık darbe girişimlerinde FETÖ bu alanı pervasızca, hoyratça, namertçe kullanmaktan çekinmemiştir. Haftalar, aylar boyunca şişirilmiş hesaplar, sahte karakterler üzerinden itibar suikastları düzenlemiş, yalan ve iftira üstümüze boca edilmiştir...”

Ardından da Bakan Soylu, seçim konuşmasında ‘uyardı’: “Dijital ortamdaki güvenliği de tesis etmek maksadıyla, özellikle sosyal medyada terör örgütü propagandası veya başka türlü provokasyonların ortaya getirilmesi, dijital seçim çalışmalarını engellemeye yönelik siber suçların takibini yapmak maksadıyla da, ilgili birimlerimiz görevleri başında olacaktır.”

İlgili birimler, yani polis ve yargı durumdan vazife çıkarmakta gecikmeyecektir.

Zaten yargının ‘Vur deyince öldürmek’ gibi bir huyu olduğu malumunuz. Polis de yargıdan geri kalmayacağı için, bu operasyonların bazılarını Mehter Marşı eşliğinde yaparak vatan savunmasına katkı sunuyor: Kocaeli Emniyet Müdürlüğü, mart ayında sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alınanları Mehter eşliğinde adliyeye sevk etti. Savcı da ifadelerini almadan tüm şüphelileri tutuklanmaları talebiyle hâkimliğe sevk etti. Gözaltına alınmış olanlardan altısı tutuklandı.

‘Alt tarafı sosyal medya’ dediğimiz mecra, bunca gözetim ve baskıya maruz kaldığında da bazen sadece bir ‘TAMAM’ demek, iktidarın insicamını bozmaya yetiyor.