Galiba AKP başardı; sonunda “ileri demokrasi”yi kurdu! Baksanıza artık bu ülkede muhalefet liderinin tutuklanıp tutuklanmayacağını bile gayet “demokratik” bir şekilde tartışmaya başladık! İlkede ihtilaf yok: Tutuklanabilir! Kemal Bey bile “Ben her şeye hazırım!” diyor! Tartışılan daha çok sonuçları. Bu iş kime yarar? Anketlere nasıl yansır? AKP bu işten kazançlı çıkar mı?

•••

Tartışmayı başlatan Ahmet Hakan “aman ha!” diyor; “huzursuzluk artar; gerginlik tırmanır; cepheleşme keskinleşir vb”.. (Hürriyet 15 Ağustos). Ilımlı bir “ileri demokrat” duruşu.. Aslında açıkça “tutuklanmalı” diyen de yok, ama böyle bir operasyonu alkışlayacakların hayli çok olacağından da kimse kuşku duymamalı! Onlar şimdilik susuyor ve gözlerini “bağımsız yargı”ya çeviriyorlar. FETÖ’cülerden temizlenmiş ve “tam bağımsız” kılınmış yargıya! Oysa onlara yanıt da Beştepe’den geldi: “Gündemimizde böyle bir sorun yok” diyor Erdoğan. Demek ki sorun yargının değil, Külliye’nin gündeminde olmalıymış!

•••
Aslında böyle bir “tartışma” konusu Demokrat Parti’nin ilk yıllarında da gündeme gelmişti. Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu gazetesinde “Bu sıçanı gebertiniz!” başlığı altında, A. Menderes’e hitaben, şunları yazıyordu: “Eğer Türk milletinin hudutsuz itimadını kazanmak istiyor ve ‘nâr’dan gelen münevverleri değil ‘nûr’dan gelen münevverleri kendine bağlamak istiyorsan, gebert Halk Partisi isimli sıçanı!” (11 Temmuz 1952). Oysa Menderes, Necip Fazıl’ı dinlemedi; çok da iyi yaptı. Aksine DP yılları Mürşid şairin en çok hapse girdiği yıllar oldu. Yine de son yıllarında “Tahkikat Komisyonu” ile ülkede muhalefetin yok edileceği korkusu yaygınlaşınca.. olanlar da oldu.

•••
Keşke olmasaydı! Keşke bugünlere darbesiz, “ara rejim”siz adımlarla gelebilseydik. Keşke -olan olunca da- 1961 Anayasası’nın yapıcıları, Yassıada duruşmalarını daha sınırlı, daha adil ölçülere doğru yönlendirebilseydiler.. Ne var ki tarih “keşke”lerle ilerlemiyor. 1960’larda tarih ülkeyi böylesine bir sosyal güçler ve siyasal değerler sarmalı içinde yakalamıştı. Oysa bugün olanlardan sadece 27 Mayıs’çıları sorumlu tutan “ileri demokrasi” korosunu dinlerken acı acı gülümsemekten kendimi alamıyorum. Onlar sayesinde bugünlere geldik. Açıkça demokrasi düşmanı olan ve ülkeyi “Führer”den mülhem bir “Başyüce”nin “vesayet”ine teslim etmeye çalışan Necip Fazıl’ın bile tahayyül edemeyeceği şekilde, muhalefet liderinin tutuklanmasının “demokrasi” açısından ne gibi sonuçlar doğuracağını tartışıyoruz. Bugün itibariyle varmış olduğumuz nokta budur…