Su ibriğini incelemek üzere dürttükleri anda içinden fırlayan bir yarasa, kafalarında şimşek çakmasını sağladı: Yarasalar çukur şeklinde vücuda sahip bu bitkilerin içinde uyuyarak avcılarından saklanıyor olabilirler miydi?

Bir tuhaf karşılıklı evrim öyküsü

İlişkiler söz konusu olduğunda, Hardwicke’nin Yünlü Yarasası olarak bilinen Kerivoula hardwickii ile su ibriği bitkisi olarak bilinen Nepenthes rafflesiana elongata türleri arasındaki ilişkiden daha garibini görmek zordur. Basitçe ilişkileri şu şekildedir: Bitki yarasaya korunak sağlar; yarasa da bitkiye dışkı sağlar. Her ne kadar günümüz ilişkileri için biraz acayip gözükse de, çok eski atalarından beridir bir arada veya benzer bölgelerde yaşayan, ortak nişler kaplayan canlıların evrimsel süreçte nasıl karşılıklı olarak özelleştiklerine harika ve sıra dışı bir örnek sunmaktadır.


Su ibrikleri genellikle çukur şeklindeki tuzaklarına düşen böceklerle beslenirler. Ancak ara sıra diyetleri genişleyebilir: Örneğin kurbağaların larvaları olan iribaşlar da bu tuzağa düşebilirler. Gerçi konumuz iribaşlarla ve su ibriklerinin tuzaklarına nasıl ulaştıkları ile ilgili değil. Ancak yarasalarla bu bitkiler arasındaki ilişkiyi keşfeden, Brunei Darussalem Üniversitesi’nden Ulmar Grafe, bu keşfi yaptığı sırada iribaşların su ibrikleri içerisinde nasıl hayatta kaldıklarını inceleyen bir araştırma yürütmekteydi. Buldukları bir su ibriğini incelemek üzere dürttükleri anda içinden fırlayan bir yarasa, kafalarında bir şimşek çakmasını sağladı: Yarasalar derin bir çukur şeklinde vücuda sahip bu bitkilerin içinde uyuyarak avcılarından saklanıyor olabilirler miydi?

Birkaç farklı yarasayı daha vericilerle işaretleyerek bir süre inceledikten sonra, araştırmacılar yarasaların bilerek bu bitkilerin içerisine girdiklerine kanaat getirecek kadar veri toplayabildiler. Bu yarasalar, spesifik olarak tek bir alttür ile karşılıklı bir evrim geçirmekteydi: N. rafflesiana elongata alttürüyle. Diğer alttürlere yanaşan veya içerisine saklanan yarasalar tespit edemediler. Yapılan incelemelerde, bu bitkilerin aldıkları azotun %34 gibi büyük bir kısmını yarasaların bıraktıkları dışkılardan elde ettiği görüldü.

Bu, karşılıklı evrimin güzel örneklerinden biriydi; ancak evrimle ilgili bize gösterdiği tek şey bu değildi. Grafe ve ekibinin araştırmaları, bu su ibriği alt türünün, diğer alt türlere göre böcek yakalamak konusunda tam 7 kat daha başarısız olduğunu gösterdi! Yani yarasalarla muhtemelen son birkaç milyon yıldır geçirdikleri bu karşılıklı evrim, onların böcek yakalamak konusundaki yeteneklerini köreltmişti. Çünkü artık ihtiyaçları yoktu; diğer kuzenleri gibi karmaşık kimyasallar salgılayıp tuzaklar kurarak böcek avlamak zorunda değillerdi. Yarasaların yanaştığı nesiller, zaten kolaylıkla azot bulabiliyorlardı. Böylece karmaşık sistemler yavaş yavaş eleniyordu.

Yolağını sayısız faktör belirler

Peki bu yarasa neden spesifik olarak bu alt türe yanaştı? Bunun sebebinin bu alttürün diğerlerine göre uzun yaprakları ve çukur şeklindeki kısma açılan ağzın tepesindeki dalın uzunluğu olduğu düşünülmektedir. Yarasalardan bazıları bu dallara konup avcılarından korundukça, açıkta kalan veya bu davranışı sergilemeyen türdaşlarına göre avantajlı konuma geçmişlerdir. Böylece her geçen nesilde, yarasaları bu bitkiye çeken unsurlar popülasyonda sayıca artmış ve türün bu bitkiye özelleşmesini sağlamıştır.

Elbette her zaman böyle bir evrimsel süreçte türleşme gerçekleşecek diye bir kaide bulunmamaktadır; çünkü yarasaların hayatları sadece bu bitkiyle olan ilişkilerinden ibaret değildir ve bir canlının evrim yolağını, tüm ömrünü etkileyen sayısız faktör belirler. Ancak atasal bir türün bu bitkiyle karşılıklı bir evrim sürecine girmesi oldukça etkileyicidir. Yarasalar bu bitkilere konup dışkıladıkça, bitkiler de bu yeni çevre koşuluna bağlı olarak yeni bir evrimsel sürece girmiştir ve eski böcek avlama yetenekleri körelmeye başlamıştır.

Bir başka hayvanın “tuvaleti” görevini gören tek bitki N. rafflesiana elongata değildir. Yine akrabası olan N. lowii türünün de sivri sincapçıkların tuvaleti görevi gördüğü bilinmektedir. Doğa ne harika!