Ege Denizi’nde meydana gelen bazı depremlerin de göçmen akınlarına eşlik ettiği muhtemeldir. Miken, Pilos, Knossos vd Miken kentleri katastroftan çıkamayarak yıkılır.

Bir uygarlığın yıkılışı ve denizden gelen halklar

HEVAL BOZBAY

Günümüzden yaklaşık 3200 yıl önce, Doğu Akdeniz çevresindeki antik uygarlıklar, istilacı göçmen dalgaları ile mücadele halindeydi. Doğal felaketler ve savaşların yerinden ettiği göçmenler, önlerine kattıkları yeni göçmenlerle birlikte çığ gibi büyüyerek, devasa surlarla korunan şehirleri birer ikişer yıkıp geçiyordu. Piramitler, saraylar, tapınaklar inşa eden imparatorlukların çoğu bu süreçte yıkılacak; yıkılmayanların ise eski hükmü kalmayacaktır. Takip eden iki yüz, kimi bölgelerde beş yüz yıl boyunca kültürel ve ekonomik üretim durma noktasına gelecek, ticaret bitecek, bürokrasiye ve ticarete bağlı olan yazılı belge üretimi duracaktır. Bu nedenle bazen Karanlık Çağ da denilen bu dönemde, insanlık adeta binlerce yıl gerileyerek, çiftçi köy hayatına dönecektir.

Son Tunç Çağı’nı sona erdiren felaket yılları başlamadan önce, Anadolu’da Hititler gücünün zirvesindedir. Anadolu’nun çoğuna hâkim oldukları gibi; Ege, Akdeniz, Kıbrıs ve Levant’ta da söz sahibidirler. Coğrafi konumu sayesinde, günümüz Afganistan’ından başlayıp Avrupa’nın ortalarına ulaşan ticaret ağının en önemli figürlerinden biridir Hititler. Bu ticaret ağının stratejik noktalarından biri olan Levant nedeniyle dönemin diğer güçlü devleti Mısır ile mücadele halindedirler. MÖ 1274 yılında Kadeş’te savaşır ama yenişemezler. İki devlet arasında barışı yeniden tesis edecek anlaşma 16 yıl sonra, 1258’de imzalanır ve günümüzde tarihin ilk barış antlaşması olarak bilinir. Ancak bu görece barış ortamı uzun sürmeyecek, yaklaşık 50 yıl içinde Hitit İmparatorluğu yıkılacaktır. Kuraklık ve salgın hastalıklarla mücadele eden Hititlerin başkenti Hattuşa, büyük ihtimalle ezeli düşmanları Kaşkaların saldırısına uğrayacak, ardından göçmenler tarafından istila edilecektir. Anadolu’nun merkezinde Demir Çağı uygarlıkları filizlenip mahsul verene kadar, en az 200 yıl geçmesi gerekecektir.

Hititlerin batısında, Ege adaları ve günümüz Yunanistan’ında, ismini Girit’teki Miken yerleşmesinden alan Miken Uygarlığı vardır. Hitit metinlerinde Ahhiyawa Ülkesi olarak geçen bölge, muhtemelen Miken uygarlığını tanımlar. Yaklaşık 400 yıl sonra, MÖ 8. yüzyılda yaşamış Homeros da İlyada Destanı’nda Mikenleri yakın bir sözcükle adlandırır: Akhaioi (Türkçe: Akalar). Şehir devletleri halinde örgütlenmiş; mimarileri, sanat eserleri ve Linear B adı verilen yazı sistemleriyle gelişmiş bir uygarlık kuran Mikenler, zenginliğinin büyük bir kısmını Akdeniz’deki ticari faaliyetine borçludur. Bodrum Müzesi’nde sergilenen, MÖ 13. yüzyıla ait Uluburun Batığı’nın “ilginç” kargosu, bu ticari faaliyetin kanıtlarından biridir. Ancak tüm zenginlik ve gücüne rağmen, göçmen dalgaları en çok Miken şehir devletlerini etkiler. Aynı dönemde Ege Denizi’nde meydana gelen bazı depremlerin de göçmen akınlarına eşlik ettiği muhtemeldir. Miken, Pilos, Knossos vd Miken kentleri katastroftan çıkamayarak yıkılır. Bu yıkımdan yalnızca Miken Uygarlığı değil, Ege ve Akdeniz kıyısındaki Luwi, Likya, Karia gibi uygarlıklara ait Truva, Efes, Milet (Troia, Ephesos, Miletos) şehirleri de etkilenir. Öyle ki bu bölgelerde yaşayanlar da yerlerinden olarak göçmenlerin bir parçası haline gelir.

Tunç Çağı’na adını veren alaşım yüzde 88 bakır ile yüzde 12 kalaydan meydana gelir. Kıbrıs Adası ise Doğu Akdeniz Bölgesi’ndeki zengin bakır kaynaklarından biridir ki Latincedeki ismi (Cyprus), bakır madeni (cyprium) ile yakından ilişkilidir. Adadaki bakır kaynakları üzerinde kontrolü olan Alaşiya Krallığı, dönemin güçlü devletlerinden biridir. Ancak Hititler gibi onlar da Doğu Akdeniz’i kasıp kavuran yıkımdan kurtulamaz. Levant’ta; Hitit, Mısır, Asur gibi devletlerin arasında ayakta kalmaya çalışan küçük krallıklara ait Ugarit, Alalah, Aleppo, Megiddo vd şehirler de yıkımdan payını alır.

Antik Mezopotamya ise çoğu zaman olduğu gibi, bu dönemde de birkaç devletin; doğuda İran, Güney Mezopotamya’da Kassitler, Kuzey Mezopotamya’da ise Asurların mücadele sahası halindedir. Bu devletler Akdeniz kıyılarına uzak olmalarının avantajını yaşarlar ama büyük çaplı göçmen akınları onları da fazlasıyla etkileyecektir. Son Tunç Çağı’nın bir diğer görkemli imparatorluğu Mısır ise bu süreçte yıkılmasa bile epey zayıflayacaktır. Bununla birlikte, bu iki bölgede siyasi otoritenin yerinde kalması, yazılı belge üretiminin de devam etmesini sağlamıştır. Nitekim bu döneme ait yazılı kaynakların çoğu da Mezopotamya ve Mısır kaynaklıdır.

Peki, kimdi bu Antik Mısır metinlerinde Deniz Kavimleri/ Denizden Gelen Halklar diye geçen, Son Tunç Çağı’nın yıkılışından sorumlu tutulan göçmenler? Bunları da sonraki yazıya bırakalım.