Bir vatana ihanet hikâyesi: Telekom soygunu

Türk Telekom, bundan on üç yıl önce kasasındaki 2 milyar dolar ve sıfır borçla 6.5 milyar dolara Lübnanlı Hariri ailesinin ve Suudilerin ortak olduğu Oger Telekom’a % 55 hissesi satılarak özelleştirildi. Satışla birlikte Türk Telekom’la sonradan adı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) olan Telekomünikasyon Kurumu arasında bir imtiyaz anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla devlete ait olan bütün iletişim şebekesi ve teçhizatı 21 yıllığına Oger’e devredildi. Sözleşme sonunda, yani 2026’da Oger, şebeke ve teçhizatı kullanılabilir halde ve şirketi de borçsuz bir şekilde devlete iade edecekti.

Şirket 2005’ten 2015’e kadar 14 milyar dolar kâr elde etti. Ancak “temettü dağıtımı” adı altında Türk Telekom’u soymaya, içini boşaltmaya başladı. Elde edilen kârın 12,6 milyar doları ortaklara ödendi, bunun 7 milyar doları ise Hariri’nin şirketi Oger’e gitti. Özelleştirme bedeli olan 6.5 milyar doların ise sadece 2 milyar doları devlete ödendi: Alım sırasında 1.4 milyar dolar ve sonra da ikinci taksit olarak 2013 yılında 600 milyon dolarlık bir ödeme yapıldı.

Tüm bunlar olurken şirket bankalara olan 4.5 milyar borcunu yeniden yapılandırdı. Yani elde ettiği kârları borcunu ödemek yerine iç ettiği için, bankalarından yeniden kredi almış oldu. İddialara göre bankalara bu krediyi vermeleri için iktidar tarafından baskı yapıldı ve onlar da bu kredileri vermeye mecbur kaldılar. 2016 sonuna gelindiğinde şirket bankalara olan borçlarını da ödememeye başladı. Varılan noktada, İş Bankası, Garanti ve Akbank’ın milyar dolarlık kredileri batık kredi haline geldi.

Neticede Hariri ve Suudiler;

• Devlete olan özelleştirme borçlarını ödemediler.

• Türk Telekom’un içini boşalttılar ve milyarlarca doları kasalarına aktardılar.

• Bankaların sırtına milyarlarca dolarlık batık kredi yüklediler.

Peki sadece bu kadar mı? Elbette ki hayır. Özelleştirme öncesi Türk Telekom’da istihdam edilen kişi sayısı 60.000 iken 2017’de bu sayı 33.224’e geriledi. Türk Telekom özelleştirme öncesi Türkiye’nin en çok vergi ödeyen kurumlarından biriyken borç batağı içinde yüzen, içi boşaltılmış bir firmaya dönüştürüldü..

Tüm bunlar olurken sorumlular, yetkililer ne yaptı peki? Elbette ki hiçbir şey. Sonucun böyle olacağını bile bile olan biteni izlemekle yetindiler. İzlemenin de ötesinde, Türk Telekom’un yönetiminde bulunan isimlerden bazılarının bugün Saray’daki görevlerine bakıldığında manzara çok daha vahim durumda, bu büyük suça göz yummanın ötesinde, bir tür işbirliği, ortaklık kokusu da alınabiliyor.

Ortada Türkiye ve hatta dünya tarihinin en büyük soygunlarından biri, çok büyük bir skandal var. Türkiye’nin solcularının, yurtseverlerinin yıllardır savunduğu “Özelleştirme soygundur, kamu kaynaklarının yağmalanmasıdır” tezinin muazzam bir örneği Türk Telekom’un başına gelenler. Ve aynı zamanda yeni rejimin ekonomi-politiğinin nasıl işlediğinin de. Kurulan soygun düzenini ve bu düzenden nemalananları bütün çıplaklığıyla önümüze seren korkunç bir hadise duruyor karşımızda.

Biz sol jargonda “vatana ihanet” tabirini pek kullanmayız, bu daha çok hamaset şampiyonu, demagoji ustası Türk sağının işidir. Kendinden olmayana, doğruyu söyleyene, “Bağımsız Türkiye” diyene, grev yapan işçiye, hakkını savunan memura, ürününün karşılığını almak isteyen köylüye, gericiliğe karşı söz söyleyen aydına, yazana çizene Türk sağının kolaylıkla ve utanmazca vurduğu bir yaftadır bu.

Oysa Türk Telekom’a yapılanlar, sağın hamaset edebiyatının ötesinde, vatanın da vatana ihanetin de ne olduğunu bize gösteriyor. Memleket insanının vergileriyle kamunun kaynaklarıyla kurulmuş bir kurumun organize bir şekilde soyulması ve posası çıkarılıp bir kenara atılması değilse vatana ihanet, başka ne olabilir ki?

Türk Telekom soygunu bir vatana ihanet hikâyesidir; vatan, millet, Sakarya edebiyatının, memleketi 70 yıldır ezan, Kuran, bayrak diyerek soyan Türk sağının çürümüşlüğünün, ahlaksızlığının, ikiyüzlülüğünün zirve noktasıdır. Öte yandan Türk Telekom soygunu, özelleştirmenin ne olduğunun, ne işe yaradığının ve neden kamuculuğu savunmamız gerektiğinin en somut örneklerinden biridir, haklılığımızın nişanesidir.

Bugün eğer tam da ekonomik krizin yaşandığı günlerde, bir siyasal çıkış aranıyorsa, sadece Türk Telekom’un değil, diğer kurumların başına gelenlerin, kurulan soygun düzeninin, ülkeye yönelik bu korkunç ihanetin teşhir edilmesi ve halka anlatılması çok büyük önemdedir. Bu görev acilen üstlenilmeli, acilen yerine getirilmelidir.