Tunus’un iç kesimlerindeki Sidi Bouzid kentinde, diplomalı işsiz Muhammed Bouazizi’nin tezgahına el konulmasını protesto için bedenini ateşe vermesinin üzerinden beş yıl geçti. Bouazizi’nin yaktığı ateş kısa süre içerisinde bütün bir Arap coğrafyasında derin sarsıntılara yol açtı. Yoksul, işsiz, geleceksiz kitleler Kahire’den Sana’ya, Manama’dan Trablus’a kadar her yerde sokaklara çıktı. Tunus, Mısır, Yemen, Libya’da iktidarlar devrildi. Kiminde içsel dinamiklerin, kiminde ise emperyalist müdahaleciliğin etkisiyle.

•••

Bin Ali, Mübarek, Ali Abdullah Salih gibi zorbalar devrilse de “Arap Baharı” adı verilen bu sürecin daha başlarında bir terslik vardı. Kar topu gibi büyüyen öfke dalgası her nedense bölgenin en gerici yönetimlerine sahip Suudi Arabistan, Ürdün, Umman, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas, Kuveyt gibi monarşileri teğet geçti. Bir diğer monarşi ülkesi Bahreyn’de ise aylar süren muazzam direniş Körfez Arap ülkelerinin orduları tarafından bastırıldı. Arap askerlerinin Bahreyn’deki İnci Meydanı’na ayak basmasıyla ortaya çıktı ki “bahar” bir aldatmacaydı ve sadece bölgenin restorasyonu için gerekli görülen merkezlerinde açacaktı.

•••

Halkların öfkesini çalan ve manipüle eden emperyalistlerle onların yerli işbirlikçilerinin amacı bölgenin yeniden dizaynıydı. Bu kapsamda Arap monarşilerine dokunulmayacak, “laik/seküler” yönetimler alaşağı edilecek, bölge bir bütün olarak emperyalizme, piyasaya ve kapitalist küreselleşmeye uyumlu ama aynı zamanda öfkeyi bünyesinde eritecek “Ilımlı İslamcılar”a (Müslüman Kardeşler) teslim edilecekti. Bu vesileyle hem bölgenin liberalizasyonu sağlanmış olacak, hem istenmeyen liderler bertaraf edilecek hem de iktidara dahil edilerek Arap gençlerinin öfke ve radikalliği satın alınacaktı. Bu siyasal mühendislik tasavvurunun neticesinde iktidarın tepsiyle sunulduğu Müslüman Kardeşler (İhvan) güç zehirlenmesi yaşayınca, yeni bir yol arayışına girildi. “Ilımlı İslamcılar”ın bu süreç zarfında halklara vaat ettiği tek şey neoliberal ekonomik politikalar ve şeriat yasaları oldu. Bahar diye yutturulan mühendislik ise çoktan halkların kara kışına dönüştü.

•••

Ortadoğu’nun en kozmopolit ülkelerinden Suriye, “Arap Baharı” adı verilen sürecin vurduğu son halkaydı. Hedeflenen Tunus, Mısır, Libya, Yemen derken Suriye’ye kadar uzanan coğrafyada Müslüman Kardeşler eliyle bir “Ilımlı İslamcı iktidarlar kuşağı” yaratmaktı. Libya örneğinde olduğu gibi işler yolunda gitmeyince emperyalist saldırganlığın hedefi oldu. Dünyanın çeşitli ülkelerinden taşınan cihatçılar vasıtasıyla ülke adeta bir cihat merkezi yapıldı. Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, BAE, Ürdün gibi bölge ülkeleri tüm güçleriyle çatışmalara müdahil oldu. İç savaş derinleştikçe daha fazla aktör devreye girdi. Ve artık “vekalet savaşı” bitti, bizzat aktörlerin kendileri; ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, İran cephedeki yerlerini aldı.

•••

Suriye artık iki kutuplu, çok aktörlü yeni bir tür paylaşım ve egemenlik savaşının merkezi. Çatışmalara son vermek amacıyla son günlerde ardı ardına Batılı başkentlerde yapılan toplantılardan bir sonuç alınamamasının nedeni de bu güç ve paylaşım mücadelesi. Aktörler dayandıkları mevzileri terk etme niyetinde değil. Bu nedenle Cenevre, Viyana, Moskova, New York, Kamışlı, Riyad’da düzenlenen buluşmalar formalite olmanın ötesine geçmiyor. 21. yüzyılın yeni soğuk savaşının merkezi haline gelen Suriye artık yalnızca Suriye olmadığı gibi, ülkeye kısa sürede bir istikrarın gelmesi de mümkün değil. IŞİD, El Nusra, Ahrar’uş Şam gibi cihatçı örgütlerle on binlerce Selefi militan bölgede yerleşik duruma geçti çoktan. “Üç günde Emevi Camii’nde namaz kılma” hevesine kapılan neo-Osmanlıcılar başta olmak üzere bölge ülkeleri marifetiyle bu ülkeye taşınan cihatçılar kendi “de facto” yönetimlerini ilan edecek duruma geldi, her biri birer emirlik kurdu.

•••

“Arap Baharı”nın üzerinden beş yıl geçti. Geride kalan beş yıllık süre içinde sadece Suriye’de üç yüz bine yakın insan yaşamını yitirdi, milyonlarcası yaralandı ve mülteci durumuna düştü. Yemen ve Libya’da iç savaşta yaşamını yitirenlerin kaydı dahi tutulmuyor. Mısır, Tunus kaynayan kazan! Bahar her yerde kara kışa dönüşürken, IŞİD gibi devlet dışı aktörleri de bölgeye hediye etmiş oldu.