Yukarı tükürsen sakal, aşağı tükürsen bıyık durumundayız. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Shanahan, Savunma bakanı Hulusi Akar’a, Türkiye’nin S-400leri alması halinde, Türkiye’ye ne gibi yaptırımlar uygulanabileceğini sıralayan bir mektup yazdı. Türkiye Savunma Bakanlığı önce mektubu, ‘ABD uzlaşı arıyor’ yorumuyla duyurdu. Ancak hükümete yakın olmayan haber siteleri mektubun çevirisine ve uzman görüşlerine yer verdi. Mektup, ikinci bir […]

Yukarı tükürsen sakal, aşağı tükürsen bıyık durumundayız. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Shanahan, Savunma bakanı Hulusi Akar’a, Türkiye’nin S-400leri alması halinde, Türkiye’ye ne gibi yaptırımlar uygulanabileceğini sıralayan bir mektup yazdı. Türkiye Savunma Bakanlığı önce mektubu, ‘ABD uzlaşı arıyor’ yorumuyla duyurdu. Ancak hükümete yakın olmayan haber siteleri mektubun çevirisine ve uzman görüşlerine yer verdi. Mektup, ikinci bir Johnson mektubu vakası olarak analiz edildi.

Türkiye, ‘parasını ödedim S-400’leri alacağım’ diyor, ABD, ‘alırsan yaptırım uygularım’ diyor. Bu saatten sonra Türkiye S-400’leri alsa da almasa da kaybı büyük. Belki daha yapıcı bir söylem ve politikayla bir ara yol bulunabilirdi, ama belli ki Türk dış politikasını yönlendirenler arasında bu yeteneğe sahip kimse bulunmuyor.

Türkiye’nin uluslararası arenada sıkıştığı yerden manevra yapmasını sağlayacağı pek dostu da yok. Komşuları Müslüman Kardeşleştirme politikası elde kalmış, İsrail ile köprüler atılmış, Avrupa ile ‘kim en NAZİ’ kavgasına girilmiş durumda.

Ortada fır dönen Türkiye’nin bu durumundan en fazla istifade eden ise Yunanistan gibi görünüyor. Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, İsrail ve Mısır, Doğu Akdeniz’de gaz ararken, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ın münhasır bölgesinin istismar edildiği çıkışlarını pek duyan yok. Türkiye de kendisi Kuzey Kıbrıs münhasır bölgesinde gaz arama faaliyetlerine girişmiş durumunda. Ancak Türkiye herkesle kavgalı olduğu için, ‘Türkiye doğru yapıyor, hakkını arıyor’ diyecek bir Allah’ın kulu uluslararası arenada mevcut değil.

Kathimerini Gazetesi’nin haberine göre, Yunan Savunma Bakanı Apostolakis, ABD Savunma Bakanı Yardımcıları Sullivan ve Shanahan’a, Yunanistan’ın tüm üslerini ABD’ye açmaya hazır olduğunu söyledi ve Türkiye’nin Güney Kıbrıs münhasır ekonomik bölgesine ait parsellerde gaz arama çalışmaları yürüttüğünü, bunun bölgede gerginliğe yol açacağını aktardı. Amerikalılar Apostolakis’e garanti verdi, “Merak etmeyin Doğu Akdeniz’de asla bir oldubittiye izin vermeyiz.”

Türkiye’ye S-400 mektubunu da gönderen aynı Shanahan, Yunan Bakan’a şunu dedi:

“ABD 6’ncı filosu bölgede, ve bölgedeki profesyonellik dışı tavırlar Amerikan faaliyetlerini asla etkilemez.

Bıraktığın boşluğu gelir doldururlar

Michael Makovsky, Türkiye’ye yabancı bir isim değil. Amcası Alan Makovsky Center for American Progress’te çalışan bir Türkiye uzmanı. Uzun yıllardır Türkiye’yi çok yakından takip ediyor. Çeşitli hükümetlere de strateji konusunda danışmanlık vermişliği var. Yeğeni Michael Makovsky yakın zamana kadar İran üzerinde çalışıyordu. Bölge üzerine çalışmalarına devam ediyor. Makovsky Bush yönetiminde hükümette görev aldı. Şimdi Center For Defense and Strategy için çalışıyor. Makovsky Newsweek için kaleme aldığı makalede şunları demiş:

“Yunanistan’da üst düzey güvenlik bürokratları ve muhalefet liderleri ile yaptığımız görüşmede öğrendik ki; Yunanistan, bölgedeki sismik değişimleri kullanmakta kararlı. Yunanistan, NATO’nun Güney Doğu Avrupa’daki kalesi durumunda. Son dönemde Yunanistan, NATO’nun askeri tatbikatlarına büyük bir hevesle ev sahipliği yapıyor, Girit’teki üslerini Amerika’ya açıyor. Aynı zamanda Mısır, İsrail ve Kıbrıs’ı bir araya getiren yeni stratejiler geliştirmeye yönelik forumlara ev sahipliği yapıyor. İsrail ile tarihi düşmanlıklarına rağmen, Yunanistan son dönemde İsrail ile ciddi biçimde yakınlaşmış durumda. Yunanistan’ın ABD için önemi kıyaslanamaz bir şekilde artmış durumda.”

Bu ve bunun gibi makaleleri, ‘kıraathane stratejik aklıyla’, “vay arkadaş dünyayı Rockefellerlar yönetiyor. Yedi düvel bir olmuş Türkiye’ye düşman” falan diye üfürerek analiz etmek mümkün tabii. Son dönemde Türk matbuatında da sıkça yapılıyor. Fakat kıraathane aklından çıkıp normal dünyaya dönersek aslında olan şu, Türkiye’nin dış politikada bir oraya bir buraya savrulan, aslında ne yapacağını bilmez hali, bölgede bir boşluk doğuruyor. Dünya siyaseti boşluk kaldırmaz, Türkiye’den açılan boşluğu gelip işte böyle birileri dolduruyor. Hem de bunu Rusya ile arasını bozmadan da yapabiliyor. Rusya da öte yandan ‘Türk gazı projesini bir şekilde Yunanistan üzerinden geçirebilir miyiz’in yollarını arıyor. Çünkü mahalle kabadayısı gibi, sağa sola tehdit savurmak kıraathane aklını coştursa da dış politikada çalışmıyor.