Bir ülkede çocukların kamusal eğitim hakkından sorumlu olanlar aylardır çocukların kitlesel okul terkini, 13 yaşından itibaren işçileştirilmelerini büyük bir başarı, müjde olarak ilan ediyor.

Yoksulluktan, ekonomik krizden kaynaklı yüz binlerce çocuk akın akın okullarını terk ediyor. Artık ülkemizde eşit, nitelikli, kamusal eğitim hakkını değil çocukların eğitimden, okullardan kopuşunu, çocukların açlığını konuşuyoruz.

1 Aralık’ta MEB’in OECD işbirliği ile gerçekleştirdiği Mesleki Eğitim Zirvesi’nde çocukların bakanlık eliyle nasıl işçileştirildiği, yaşamlarının, bedenlerinin sermayeye, patronlara nasıl armağan edildiği duyuruldu.

***

Meslek liselerindeki çocukların çalıştırılarak “Ülke ekonomisine” 2 milyar TL kazandırdığı, mesleki eğitim merkezlerindeki çocukların kağıt üzerinde haftada 4 gün, fiilen 5-7 gün çalıştırılarak, istatistiki verilerde okulda gösterilerek gerçekte eğitimden tamamen koparılarak Ocak’ta 159 bin olan sayılarının 1 milyon 100 bine yükseldiği ilan edildi.

MEB sermaye için çocuk işçi bulma kurumu olduğunu, yoksulların çocuklarını patronlar için ucuz hatta bedava iş gücü haline getirdiğini övünerek açıkladı.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 71. Maddesi 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmasını yasak ve suç olarak tanımlaması çocukların işçileştirilmesini hukuksal mevzuata dayandıran en kritik maddelerdendi. 2004 yılında çıkarılan “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” le çocuk işçiliğin yaygınlaştırılması ve yasallaştırılmasında daha da ileriye gidildi ve “Çocuk işçilerin 14 yaşını bitirmiş olması” ifadesi eklendi.

Ancak bu da sermaye ve sözcüleri için yeterli değildi. Patronların daha fazla “çocuk emeği” sömürüsüne ihtiyacı vardı. 2012 yılında çıkarılan 4+4+4 yasası ile ilkokula başlama yaşı 60 aya çekilerek bakanlık eliyle çocuk işçiliğinin yaygınlaşması fiilen 13’e düşürüldü.

Çocukların kamusal eğitim hakkı için yok denilen bütçeler, çocukların ücretsiz okul yemeği hakkını maliyet hesabı yapanlar, patronların zenginliğine zenginlik katma söz konusu olduğunda mesleki eğitim merkezlerinde 9, 10 ve 11’inci sınıflarda olan çocuklara asgari ücretin üçte biri, 12.sınıftakilere ise asgari ücretin yarısı olarak verilen ücretlerin kamu kaynaklarından, halka ait kaynaklardan karşılanacağını açıkladı.

Kamuoyunda artık hiçbir inandırıcılığı kalmayan TÜİK verilerine göre 5-17 yaş arasında 720 bin çocuk işçi olarak çalıştırılıyor. MEB verilerine göre açık öğretimde kayıtlı öğrenci sayısı 1 milyon 700 bini aşmış durumda. Mesleki eğitim merkezlerindeki çocukların sayısının 1 milyonu aştığı resmi verilerini de eklediğimizde ülke tarihinde görülmemiş kitlesellikte çocuk işçiliğinin yaygınlaştırılması tablosu ile karşı karşıyayız.

***

Yandaşı, liberali, bir kısım muhalefeti sürekli dillendirilen bir hikâyeyi anlatmaya devam ediyor. Siyasi iktidarın ilk on yılının oldukça demokratik olduğu hikayesi. Memleketin çocuklarının yaşadığı gerçek ise son 20 yılın her gününün ülkeyi bir anonim şirket gibi yöneteceklerini alenen açıklayanların çocuklara yaşattığı bu karanlığın tablosudur.

Kamuculuk, kamusal eğitim mücadelesi sınıfın mücadelesidir.

Tüm okullarda, üniversitelerde ücretsiz yemek, memleketin yarısından fazlasının asgari ücretle yaşadığı bir ülkede yoksulluk, açlık sınırı altında yaşamak zorunda bırakılanlara, halkın, emekçilerin çocuklarına eğitim desteği mücadelesi bugün için en güncel, en vazgeçilmez mücadele başlığıdır.