Karşı olduklarının sinir uçlarına dokunan iyi bir mizahı vardı. Doğru bilgi üzerine kurulmuş bir mizahın yıkmayacağı yalan yoktur. Arkasında elbette ki çok kahkaha bıraktı. Attırdığın her kahkaha için teşekkürler. Ona söylenecek en uygun veda sözcüğü elbette ki ‘güle güle’ olmalıdır.

Bir yıldız kahkaha evreninden kaydı

Mehmet ERDEM

Hangisinde hatırlamıyorum ama şu kutsal denen kitaplardan birinde yazar; “Her şeyde bir karşıtlık olması gerekir. Aksi takdirde, ne kötülük, ne kutsallık ne de sefalet, ne iyi, ne de kötü gerçekleşemezdi”. Buradan ilhamla muhalifliği sadece karşı olmaya indirgemek isteyenler de çıkabilir ama vecizede ifade edilen, herhalde her şeyin karşıtıyla birlikte var olduğudur.

Şahsen "her şeye muhalifim" diyenleri pek sevimli bulmam. Muhalif olmak bir doğum kusuru gibidir bunu söyleyenlerde çünkü. Sevmem. Muhalefet akılla, bilinçle yapıldığı zaman anlam ifade eder çünkü. Muhalif olmak ile tüm ikna yollarını kapayıp, birçok olgunun yanı sıra "gerçeğe" de ayak diremek farklı şeylerdir.

Bu adam gerçek bir muhalifti. İyi bir insandı. Mizahın o muhteşem gücünü, dozunda bir esneklikle tabii, karşı olduklarını tiye almada ustalıkla kullanırdı. Kendime özgü bir mizah anlayışım olmadığı için yaptıkları bana uyardı, uymazdı diyecek durumda değilim. Ama keskin, ince, insan hallerine yaklaşımda dikkatli oluşunu beğenirdim esprilerinde. Kılıktan kılığa bürünüp, toplumsal konuları sırtlayıp mizahtan gerçeklik çıkaran biri olarak önemli bir işti yaptığı. Mizah çoğu zaman çelişkilerin sergilenmesi üzerine kuruludur, malum. Çelişkileri tebessüme dönüştürmek herkesin işi değil. Turgay Yıldız bunu becerenlerdendi.

HÜZÜNLE MİZAHLA DOLU...

Toplumumuz, -belki başka toplumlar da öyledir- mizahla, hüzünle, bu ikisinin çoğunlukla malzemesi olarak haşır neşirdir. Bu kadar acılı bir toplumdan Nasreddin Hoca, İncili Çavuş, daha sonra elbette Şair Eşref, Neyzen Tevfik gibilerin çıkabilmesi de bir çelişkidir. Çelişki olduğu için de bizatihi bu topraklar mizahtır. Mutasarrıfken (Osmanlı'da vali ile kaymakam arası bir idari makamdır bu) Babıali'ye (Başbakanlık) emrindeki memurların ödenmeyen maaşları için üst üste dilekçeler yazar Eşref. Her defasında aldığı yanıt "İdare-i maslahat ediniz" (durumu idare ediniz) olur. Sonunda dayanamaz Eşref, son kez yazar: "Parasız kalan memurlar daireyi bastı, idareyi onlar ele aldı, bize de maslahat kaldı". Müthiştir. Maslahat'ın Osmanlı argosunda erkek cinsel organı anlamına geldiğini bilenler sitemdeki olağanüstü bel altı vuruşu anlarlar. Komik midir? Evet, hüzün de gizli midir, evet, çünkü çalışanlar aylarca maaş alamamıştır. Eşref, trajediye dönüşmüş bir "yoksunluktan" mizah çıkarabilen adamdı.Turgay Yıldız, koparıldığı sahnelerin dışında kendi "sahnesini" sanal ortamda kurup, egemenlere yüklenen bir sanatçıydı. Karşı olduklarının sinir uçlarına dokunan iyi bir mizahı vardı. Doğru bilgi üzerine kurulmuş bir mizahın yıkmayacağı yalan yoktur. Yıkmıştı mizahıyla Turgay Yıldız. Rahatsız biriydi demek ki. Mizahçı meseleleri kendisine dert edinen kişidir. Karşı olduğu, herhalde çokça da kızdığı ne varsa gülmece yoluyla iletti bunu bizlere. O zaman Pythagoras’ın "mizah, neredeyse her zaman makyaj yapmış öfkedir" deyişi doğrudur. Öfkesinin en güzel makyajı mizahtı Turgay Yıldız'ın da.

İTİRAZIN ÇOK YOLU VARDIR

Hangi konuda aynı, hangilerinde ayrı düşünürdük bilmiyorum. Belki ciddi anlamda olguları değerlendirme konusunda yöntemimiz farklıydı. Ancak ciddi bir değerler aşımı yaşayan ülkemizde, geniş yelpazede onunla aynı saftaydım, kuşku yok. İnanılmaz derecede yozlaşmış bir ortamda, hem küstah hem kibir sahibi egemenler karşısında yan yana düşmemiz doğal. Kaybına içimin yangınını arttıran budur da aynı zamanda.

Çok gençti. Olgunluğunun henüz başlarındayken dünyayı arkasında bırakıp gitti ama sadece o değildir bıraktığı. İtirazın kendini göstereceği bir dolu yolu olduğunu, hiç bir şey yapılamıyorsa karşı olduklarının kılığına bürünüp onlarla kafa bulunabileceğini öğretip de gitti. “Ben gidiyorum siz devam edin” dercesine. O nedenle Freud'un (demiştir derler) esprinin otoriteye başkaldırı, onun baskısından kurtulma aracı olduğu vecizesinin cisimleşmiş haliydi Turgay Yıldız. Yaptığı işin ciddi sorunlar doğuracağını biliyordu elbette. Egemenler, o kadar ciddi görünüp nimetten sayılma çabası içinde olsalar da "gülünç" hale düşürülmekten hoşlanmazlar. O nedenle Yıldız gibi insanlara öfkeleri hep büyük olmuştur. Turgay Yıldız'ın hakkında da muktedire yönelik esprileri yüzünden soruşturmalar açılmıştı. Bir muhbir vatandaşın ihbarıyla defalarca ifadeye çağrıldığını biliyoruz.

DOĞA DA ADALETSİZDİR

Kendini akıllı sanan kuş beyinli insanlar da vardı tipleri arasında kodamanlaşmış vekil de. Yarattığı tiplemelerin hepsinin bu toplumda karşılığı vardı elbette. Elde bir mizah kalmıştır sadece. İletişimde onca gelişmişliğe rağmen, hala iletişim kanalları kapatılmış bir toplumda, bulduğu her yarıktan sızan bir hayat suyudur mizah. Yıldız bu suyun pınarlarındandı. Mizah, yapanın kendisi için de bir terapidir. Yaşatılan onca sıkıntıyı, mizahla makyajladığı öfkesini bastırarak tebessüme dönüştürme konusunda hayli yol almış biri olmuşken buraya kadar yaşatabildi kendini, ne yazık ki. Demek ruhu sağaltan, rahatlatan mizah bedeni korumada başarılı olamıyor her zaman. Mesleki anlamda önü kesilen ama sesi kesilemeyen bir “direnişçi” olarak Turgay Yıldız, doğanın büyük adaletsizliği sonucu,” komediye” dönüştürdüğü hayatın “trajik” unsurlarından biri oldu ölümüyle. Doğanın, egemenlerin sesini kesemediklerini susturması, ne dehşet bir işbirlikçiliğidir. Doğa, kimleri susturması konusunda bir ölçüye, bir sıraya, yaşayan canlı varlıların faydacılığına bakmıyor elbette. Bu nedenle hayli faşist çoğu zaman. İnsanoğlu/kızının çaresizlik anlarında metafizik eğilimlerinin olması anlaşılabilir bir durum. Kaçımız, en azından ben öyle düşündüm, “onca uğursuz varken neden Turgay Yıldız” demek de haklıyız.

Her büyük insanlık seslerinden birinin kaybı, oluşmasını istediğimiz büyük itiraz korosunun sesini cılızlaştırıyor. Bu kadar yalnız bırakılmamalıyız.

Kalbi durmuş. Ölüm nedeni bu. Herkesle paylaşılmış, herkese açık kalplerin yükü ağırdır. Bu yüzden doğal bir sonuçtur bu Yıldız için.

Arkasında ciddi bir direniş destanı, iyi bir karakter örneği, elbette ki çok kahkaha bırakarak gitti. Attırdığı her kahkaha için teşekkür ona. Onun için söylenecek en uygun veda sözcüğümüz elbette ki “güle güle” olmalıdır.

Güle güle kardeşim. Teşekkürle, minnetle…