İnternet bağımlılığının yaşama etkilerinden bahseden Kuss ve Griffiths, örnek vakalar ve tedaviler üzerinden ele aldığı bu problemin ruhsal, bedensel ve sosyal bağlamda patolojik bir durum olduğunu ortaya koyuyor.

‘Bir yirmi birinci yüzyıl salgını’

DENİZ YILMAZ

Yaşam standartlarımız gelişip farklı alışkanlıklar edindikçe bağımlılıklarımız, bununla ilintili rahatsızlıklarımız ve onlara yönelik teşhis ve tedaviler de değişiyor.
Hızla dijital çağın içine girdik ve vaktimizin çoğunu sanal mecralarda geçiriyoruz. Alışveriş yapıyor, eğlence etkinliklerinde kayboluyor, hatta sosyalleşiyoruz. Bütün bunlar ve daha fazlası hepimizi birer internet bağımlısı hâline getiriyor. Deyim yerindeyse yediden yetmişe sanal ortamda bir sürüklenişe kaptırmış durumdayız kendimizi.

Psikologlar Daria J. Kuss ve Mark D. Griffiths 'Psikoterapide İnternet Bağımlılığı' başlıklı çalışmasında söz konusu bağımlılığın insanın ruh hâlini nasıl etkilediğini, vücudunda ve davranışlarında ne gibi değişikliklere yol açtığını, internet bağımlılığı türlerini cinsiyet, yaş ve meslek grupları gibi farklı kategorilerde incelerken sorunun teşhisi ve tedavisine yönelik bilgi ve fikirler ortaya koyuyor.


Kuss ve Griffiths internet bağımlılığına “Bir yirmi birinci yüzyıl salgını” diyenleri hatırlatarak başlıyor anlatmaya. 1990’lardan itibaren Oyun Oynama Bozukluğu olarak adlandırılan bağımlılık 2000’lerden bu yana internet bağımlılığı diye niteleniyor ve bir tür mental bozukluk biçiminde sınıflandırılıyor. Yazarlara göre nörobiyolojik temelleri bulunan bu durum madde bağımlılığıyla eşdeğer.

Bahsi geçen bağımlılığın tedavisi konusunda fikir birliğine varılamasa da klinik çalışmalar öne çıkıyor. Yaşa, cinsiyete, kişiliğe, ihmallere, sosyal ilişkilere, veya ilişkisizliğe, çeşitli tetikleyicilere (örneğin mobbing, stres vb), çevrimiçi oyunların çekiciliğine, kişinin kendisini ifade edebilmesi ya da edememesine göre ağır veya hafif tablolarla karşılaşıldığını söylüyor yazarlar.

bir-yirmi-birinci-yuzyil-salgini-804469-1.

PATOLOJİK BİR DURUM

Bağımlılığın şiddetini araştıran uzmanların görüşlerine yer veren Kuss ve Griffiths, sevdikleri uygulamalarda ve sitelerde geçirdiği zaman hızla artan danışanların duygu durumlarının belirgin biçimde değiştiğini, gerçeklikten kopuşun ve davranışlar üzerindeki kontrol kaybının süratlendiğini belirtiyor. Bu bağımlılık, bilişsel ve fiziksel fonksiyonları sekteye uğratıyor, inkâr ve gizleme, agresiflik ve çatışma hâli derinleşirken giderek patolojik bir vakaya dönüşüyor.
Bu noktada Kuss ve Griffiths, tedaviyle ilgili birkaç şey hatırlatıyor: “İnternet bağımlılığının bireyin günlük yaşamında önemli bozulmalara yol açan en baskılayıcı sorun olduğu görüldüğünde doğrudan tedavi edilmesi gerekir. Tedavinin sağlam bir zemine oturtulması için yoksunluk (ya da en azından kısmi yoksunluk) sağlanmalıdır çünkü bunun büyük bir kişisel başarı şeklinde deneyimlenmesi muhtemeldir ve danışanları tedaviye hazır hâle getirerek özsaygılarını yükseltir. Diğer durumlarda öncelikle komorbid durumların tedavi edilmesi gerekebilir (...) Özellikle şizofreni ve kişilik bozuklukları (örneğin sınırda kişilik bozukluğu) gibi ciddi mental bozukluklar ile bağlantılı bazı durumlarda internet bağımlılığı ile ilgilenmeden önce farmakoterapi başlatılmalıdır. İnternet bağımlılığı psikoterapisi için danışanların davranış sorunları üzerinde aktif şekilde çalışmaya hazır olmasını gerektiren sağlam bir zemin bulunmalıdır.”

İnternet bağımlılığının yaşama etkilerinden bahseden Kuss ve Griffiths, örnek vakalar ve tedaviler üzerinden ele aldığı bu problemin ruhsal, bedensel ve sosyal bağlamda patolojik bir durum olduğunu ortaya koyuyor. İkili özellikle gençlere ve ebeveynlere seslenerek günümüzün bu büyük sorununa dair uyarılarda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda bilimsel çözüm önerileri de sunuyor.