Bir yudum İzmir

Mehmet ÖZÇATALOĞLU

Yaşanılan kentin öykü kokanı, öykünün de kent kokanı başkadır. Hele o öykü İzmir kokuluysa… Okunmaz yaşanır… İmkân varsa tabi. Victor Hugo’nun şiirine konuk olmuş kenttir İzmir. Hem de yaklaşık iki yüzyıl önce, 1829’da. “İzmir, bir prensestir çok güzel küçük şapkasıyla/ Mutlu ilkbaharlar durmaksızın onun çağrısına yanıt verir. Nasıl vazo içindeki çiçekler gülümserse, O da denizler arasından ışıldar…” 1829’da Victor Hugo’nun şiirine konuk olan bir kent için öyküler yazılmış, çok mu? Değil tabi. Az bile. Bugünkü İzmir için belki çok başka şeyler de konuşulabilir ama adının güzelliği hiçbir zaman değer yitirmeyecektir.

Son dönemde İzmir öykülerini barındıran bir kitap daha yayımlandı. Daha doğrusu İzmir’den öte İzmir’in küçük bir noktası fakat atardamarı bir bölge için. “Pasaport’tan Kordon’a.” İzmir’i ve öyküyü/ öykü dünyasını iyi bilen bir isim, Murat Şahin derlemiş kitabı. Ve Biz Kitap okurla buluşturmuş. Önsöz niyetine yazılmış sunuş yazısında şunları söylüyor Murat Şahin: “… Öyküler okurken kendinizi dar bir sokağın tam ortasında bulacaksınız. Sonra Kordon’da bir bankta oturmuş geçen gemilere bakarken yasaklı düşler denizinde belki de kaybolacaksınız. Alsancak’ta hep aynı karede olmak isteyeceğiniz dostlarınızla buluşacaksınız… Ne hoş bir güzelliği vardı sahil boyunun, belki de anılarla kenetli yeni bir başlangıç yapmanın tam zamanıdır. Bir başka gökyüzü altında Pasaport, Kordon, Alsancak, İzmir aşktır.”

Bu aşkı yaşamak ve yaşatmak gerek. Okumak ve okutmak gerek. Bazen bugün olur, bazen anılardan bir demet. Ama illaki İzmir olmalı diyenler için bu kitap.
Kitapta yirmi öykü yer alıyor. Ahmet Büke, Avram Ventura, Aydoğan Yavaşlı, Duygu Özsüphandağ Yayman, Emel Kayın, Ferda İzbudak Akıncı, Fergül Yücel, Hülya Soyşekerci ve İzmir’in kent ve edebiyat yaşamına emek vermiş daha nice isim.

Son söyleyeceğimi en önden söylemem gerekirse, Ahmet Büke yazdığı öykü ve etkisi bakımından yine farklı bir yerde durduğunu hissettiriyor okura. Dinçer Sezgin anısına duygu dolu bir öykü kaleme almış.

Kent öyküleri denince akla gelen her zaman güzelleme olur. Öyle ya bir kenti merkeze alıp da öyküde, yermenin ne anlamı var ki! Fakat yine de İzmir’in değişimini ya da çapı küçülteyim yine Pasaport-Alsancak-Kordon bölgesindeki değişimi okumak isterdim. Oysa öykülerin hemen hepsinde güzelleme yazılmış. Hak etmiyor mu bu kent bunu. Tabi ki hak ediyor. Fakat yine de eskiye bir değini de gerekiyor. İşte o aradığım satırları Şükran Yücel’in “Pasaport’ta Çay”ında buldum. Denizin doldurulmasından, geçmişin izlerinin silinmesinden, Atatürk Müzesi ve Fransız Konsolosluğu binalarının geçmişten yadigâr olmasından söz etmiş. Bu iki binanın güzelliğinin geçmişten kalma olduğunu yazmak, günümüzden herhangi bir güzelliğin eklenmediği anlamına da gelir ki doğrudur.

Raşel Rakella Asal imzalı “Kayıp Giden Bir Gün Daha” başlıklı öyküde de İzmir eksik kalmış. Diğer öykülerle kıyaslayınca rahatlıkla görülebiliyor.

“Pasaport’tan Kordon’a” İzmir temalı kitaplardan oluşan/ oluşacak külliyat için önemli bir eser ve önemli bir hizmet. Bir yudum İzmir…