İktidar 23 Haziran seçimi sonucundan ders çıkardı mı? Cevap basit: Hayır. Seçimden sonra ne yazıldı, ne çizildi şöyle bir bakalım: Bir dönem Anadolu Ajansı’nın başında olan bir isim Kemal Öztürk, “Kişisel küçük çıkarları için her şeyi mübah görüp, öylesine haysiyetsiz şeyler yaptılar ki, koskoca bir camianın dinine, davasına, inancına, ilkelerine leke sürdüler, zarar verdiler. Asıl […]

İktidar 23 Haziran seçimi sonucundan ders çıkardı mı? Cevap basit: Hayır.

Seçimden sonra ne yazıldı, ne çizildi şöyle bir bakalım:

Bir dönem Anadolu Ajansı’nın başında olan bir isim Kemal Öztürk, “Kişisel küçük çıkarları için her şeyi mübah görüp, öylesine haysiyetsiz şeyler yaptılar ki, koskoca bir camianın dinine, davasına, inancına, ilkelerine leke sürdüler, zarar verdiler. Asıl öfke duymamız gereken şey budur. İstanbul’u kaybetmek bunun yanında küçük kalır” diye yorum yazmış.

Erdoğan’ın bir dönem konuşmalarını yazan eski milletvekili Aydın Ünal da şöyle tweet atmış, “Yoo! Erken de değil, susma zamanı da değil artık. 31 Mart’ta hezimet yaşattılar. Gereksiz yere seçim tekrarı yaptırdılar. Kötü kampanyayla hezimete yol açtılar. Boğaz’a nazır yalılarında PELİKAN baronları nasıl da kemirdik diye kadeh tokuşturuyor olmalı şu an!” demiş, fakat seçimden bir gün önce şu tweeti atan da kendisi: “Kullanmadığınız her oy Ekrem İmamoğlu’nun hanesine yazılacak. İmamoğlu kazanırsa, FETÖ, PKK sevinecek. İstanbullu kardeşim, FETÖ’nün PKK’nın sevinmesine müsaade etme. Yarın sandıkta İstanbul’a sandık çık.”

Her iki isim de, bir dönem Yeni Şafak’ta yazmış, yakın zamanlarda ise yazılarına son vermiş isimler. Yazılarına son verme gerekçesi olarak da üstü yarı kapalı olarak, iktidar çevresinden gelen ağır eleştiri ve troll saldırılarını gösterdiler.

Bir dönem Cumhurbaşkanına yakın olup daha sonra dışlanan AKP entelijansiyası, Reis ‘tövbe haşa hata yapmaz, Reis her zaman koşulsuz iyi çevresi kötü’ diyor.

Bu tutum Cumhurbaşkanı Erdoğan etrafındakileri değiştirse bile aslında hiç bir şeyin değişmeyeceğini işaret ediyor. İktidar ve çeperindekiler için artık gerçekçi olma vakti geldi. Bu seçim yenilgisinin sorumlusu pelikan, serçe, flamingo vesaire değil. Yenilginin nedeni AKP ve Cumhurbaşkanı’nın artık yeni politika üretemiyor olması. Ekonomik kriz üstüne bir de sansür, baskı ve sabah akşam azarlanmanın hiç çekilmiyor oluşu. Seçim sonunun sorumlusu tek adam rejimi ve ürettiği dayanılmaz baskı ortamı.

AKP 2002 ayarlarına dönse her şey güllük gülistanlık olur, yine her seçim kazanılır zannedenler var. Cumhurbaşkanı bir günde otokrat olmadı, AKP bir günde otokrasiyi savunan bir parti haline gelmedi. Adım adım yaşananları hepimiz gördük. Basına, iş dünyasına, bürokratlara baskı 2002 yılından bu yana var. Önce gezi ardından ise 15 Temmuz’dan sonra baskılar katlanarak arttı, artık insanların gözüne gözüne sokulur hale geldi. Çünkü iktidarın çekineceği bir mekanizma kalmamıştı. Zira iktidar kurumları Geziden önce işlevsiz hâle getirmeye başlamış, Geziden önce medyayı sansürlemek vaka-i adiyeden hâle çoktan gelmişti.

Bu iktidar pelikan vesaire ortada yokken yurttaşa ‘ananı da al git’ dedi, vatandaşa ‘gavat’ diye seslendi. Pelikandan önce bu rejimin bürokratı yurttaşı yerde tekmeledi. Gazeteciler pelikandan çok önce kovulmaya başlandı. Televizyon kanalları pelikandan çok önce telefonla aranıp sansürlendi, gazete manşetleri pelikandan çok önce saray ve çevresi tarafından atıldı. Pelikandan çok önce AKP’li olmayanlar devlet kurumlarından uzaklaştırıldı, pelikandan çok önce hükümete yakın olmayan iş adamları tüm ihalelerden dışlandı.

Bu seçimde kaybeden Cumhurbaşkanını yönlendirenler falan değil, kaybeden bir zihniyet. Türkiye için son derece sembolik öneme sahip bu seçimde seçmen, Türkiye’yi bir Ortadoğu diktatörlüğü olarak görmek istemediğini söyledi. Pelikan gitse serçe gelse bir şey fark etmez. Türkiye’nin demokrasi tecrübesini küçük gören, narsist zihniyet kaybetti, demokrasi kazandı.