Bu yazıyı yazarken otuz insan evladı toprak altında. 540 metre yerin altında. Ortalama 960 TL için yerin 540 kat altına inmişler. Keyiflerinden

Bu yazıyı yazarken otuz insan evladı toprak altında. 540 metre yerin altında. Ortalama 960 TL için yerin 540 kat altına inmişler. Keyiflerinden değil tabii, yapacak başka bir şeyleri olmadığından. Kimi 25 yıl çalışmış madende, emekli olmuş, emekli maaşı hiçbir şeye yetmeyince çocukların ihtiyaçları artmaya devam edince dönmüş tekrar madene, hayat boyu bildiği tek işi yapmaya. Kimi 4 yıldır çalışıyor madende kimi daha fazla. “Bekliyoruz” diyor akrabalardan biri “dirisini mi bekliyoruz” diyor, sonra titriyor sesi “yoksa ölüsünü mü bekliyoruz, bilmiyoruz!” diyor. Saatler umutları törpülemeye devam ediyor.
540 metrede ne oldu bilen yok henüz, nasıl oldu bilmiyoruz. Özellikle bakanlar bilmediğimizi defalarca söylüyor. Bilmiyor muyuz? Mühendisler, işçiler, işçilerin yakınları, gazeteciler, televizyonun başındakiler, hepimiz hepimiz…bilmiyor muyuz?!
Tuzla tersanelerinden, Bursa’da yanan fabrikadan, hastaneden, selde boğulan tekstil işçisi kadınlardan, kot kumlama işçilerinden, sendikalaşma oranlarından, işsizlik oranlarından, asgari ücretten, fazla mesailerden, emekli maaşlarından, en yakınımızda, işyerlerimizde yemek yediğimiz artık pek “özelleştirilmiş” ya da “taşerona” verilmiş yemekhanelerden, daha da vahimi aynı ve de aynı olayı, 19 işçinin can verdiği Bükköy’den, 13 işçinin can verdiği Dursunbey/Odaköy’den. Bilmiyor muyuz?
Bilinçli bir tercih olarak, politik olarak, yani sermaye sahiplerinin lehine ve işçilerin ezilenlerin aleyhine işçi sağlığı iş güvenliği meselesinin denetimsizliği. Bırakınız yapsınlar yani, bırakınız geçsinler, bırakınız öldürsünler.
Diğer yandan Taşeron, ya da “outsourcing…pek matah ve yeni bir şey keşfetmişcesine aynı işin taşerona verilerek daha “rasyonel” bir şekilde yapılabileceğini düşünenler, hevesle savunanlar, bunun kanunlarını çıkaranlar, uygulayanlar. Hangi rasyonalite? Maliyetleri nasıl düşecek sorusunun tek cevabı, aynı işin daha düşük maliyete yapılabilmesinin bir tek yolu var: işçinin maaşından çalmak, fazla mesaisini ödememek, sigortasız çalıştırmak, işçinin işiyle ilgili eğitimleri vermemek, işçi sağlığı iş güvenliği tedbirlerini almamak. Daha da sendikasızlaştırmak, güvencesizleştirmek işçiyi. Burada madalyonun öbür yüzünü anmıyorum bile. Taşeronlaştırılan sağlık hizmetlerinin mağduru olanları mesela; hastaları, hasta yakınlarını yine emekçileri. Netice ortada. Dayanılmaz ve içinden çıkılamaz bir sefalet ve ölüm. Rasyonalite nerede mi? Burada tek rasyonalite var, o da kârların yükselmesi. Paraların üzerine para koymak evin önüne bir araba daha koymak, bir ev daha almak, keyfini sürmek hayatın; sönen hayatlar pahasına.
Şimdi bir mucize bekliyoruz. “Ucuz atlattık!” demek istiyoruz derin bir nefesle açıp daralan göğsümüzü. Durmadan yetkilerini iktidarlarını hatırlatıp, sorumluluklarını durmadan inkâr edenlere, başımıza gelenlere durmadan “doğal afet” muamelesi yapanlara tek bir sözümüz tek bir sorumuz var. Bir an olsun çocuğunuzu o madene indirir miydiniz? Biz sizin çocuğunuzu da kendi çocuklarımızı da göndermezdik oraya sizin yerinizde olsak. Ama şimdi bizim çocuklarımız yedi kat toprağın altında, oğullarımız, ağabeylerimiz, babalarımız, dayılarımız yeğenlerimiz. O maden ocağının kapısında bekleyen, fakir, cefalı kararmış yüzler, boğazlarında düğümlenen gözyaşları ile bekleyenler, biz dünyanın lanetlileri, ince bir kadın sesi oluyoruz sizi her adımınızda izleyecek: “Lanet olsun hepinize!”

Fazla yatılan infaz günlerini borçlanmak mümkün değil!
SORU: 1991 yılına çıkan infaz yasası gereği, (örnek) alınmış olunan cezanın... 8 yılını yatmış olmak şartlı tahliye sebebi olmuştu.(bir yakınım için). O tarihte çıkan yasa gereği aynı maddeden ceza alıp da, o gün itibariyle, 8 yıl cezaevinde yatan da tahliye oldu, 10 yıl-15 yıl yatan da tahliye oldu. şimdi bu maddeye göre tahliye olanlardan
8 yılın üstünde fazla yatılan süreler (mahkûmiyet kararı olanlar için) Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan borçlanılabilir mi?... Böyle bir yasa yok ise bu konuda bir çalışma var mı?.. Olması gerekmez mi?.. Bilgilendirirseniz sevinirim.
İyi çalışmalar diliyorum./Sevda Erdal

Sevda Hanım,
Sorduğunuz soru ile ilgili olarak iki düzenlemeden bahsetmek mümkün. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 28 Eylül 2008 tarihli resmi gazetede yayınlanan ve 27011 sayılı Hizmet Borçlanma İşlemlerinin Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 41. maddesinde tutukluluk ve gözaltında geçirilen sürelerle ilgili bir düzenleme yapıyor ve bu durumdaki sigortalıların borçlanabileceği süreler hakkında bilgi veriyor. Bu maddeye göre:
“f) Sigortalı iken herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınanlardan bu suçtan dolayı beraat edenlerin tutuklulukta veya gözaltında geçen süreleri” borçlanılabilir.
Bu maddeye göre temel kriterlerden biri mahkûmiyettir. Dolayısıyla mahkumiyet varsa, mahpusta geçen dönemi borçlanmak imkân dahilinde değil. İnfaz kanunun değişmesi ile tahliye, mahkûmiyet sonucunu değiştirmiyor. Mahkûmiyetin varlığı nedeniyle bu sürelerin borçlanılması imkân dahilinde görünmüyor. Bu borçlanma ancak yeni bir yasa ile yapılacak yeni bir düzenleme ile mümkün olabilir.

(Hukuk Fakültesi Arş.Gör.İzzet Mert Ertan’a teşekkürler)