Yaşam nedir; yıllar geçtikçe, adeta bir nefeslik gibi görünen bir ömür!… Ölümse kaçınılmaz...

Yaşamın anlamına gelince, bir çoğumuzun sorduğu bu soruya verilecek yanıtımız yok. Hepimiz kendi hayatımızı kendimiz anlamlandırmaya gayret ediyoruz. Kimimiz, küçük dünyalarında kendisi için anlamlar yaratmakta; kimimiz ise, yalnız kendininkini değil insanın, çağının, toplumunun yaşamında izler bırakacak bir yola koyulmaktadır.

Şirin Tekeli, işte, bu iz bırakanlardan...

Bir ömre, hem düşünceleri ve mücadelesi ile hem kuruluşuna öncülük ettiği kurumlarla anlam katmış bir kadın... Kadınlık bilinci ve feminist hareketin başını çeken bir öncü; bir “İlk”...

Büyük bir birikime ve donanıma sahip, bu birikim ve donanımı da hep kendisinin dışındakilere aktarmak, kalıcı eserler yaratmak üzere kullanmış biri Şirin.

Birikimiyle kocaman bir kadın, inandığı yolda ve verdiği kararlarda inatçı bir kadın ama kimseyi ezmeyen, bildiklerini dayatmayan bir kadın da... Mütevazılığı ve sadeliği kadar, anlayışlı bakışları ve gülümsemesiyle de, aynı düşüncede olmasanız da, uzlaştığınız bir kadın...

Hayran olduğum kadınlardan biri...

Lozan’da siyaset bilimleri okumuş, Türkiye’ye dönünce akademik yaşama katılmış ve her zaman dünyada olan bitenleri yakından izleyen biri Şirin.... Öğrenim sürecinde Marksizm’le yakından ilgilenmiş; hayatı boyunca solcu olmuş; ancak hep demokrat, hep eşitlikten yana...

Örneğin Üniversitede Asistanlar Birliği’nin (TÜMAS) kuruluşunda payı olduğu gibi, TÜMAS gibi demokratik bir örgütlenme içinde bile kadınların öne çıkmakta zorluk çektiğini görüp bir kadın komisyonu kurulması için öncülük etmiş. O dönemde dünyada ikinci dalga feminizm şekillenmeye başlamış, fakat Türkiye’de henüz bunlar konuşulmuyor; zaten dönemin sol örgütleri açısından sosyalizmden başka düşüncelere de yer yok! Buna karşın Şirin kadın meselelerine kafa yormaya devam ediyor.

Örneğin, yine o dönemde doçentlik tezi olarak oldukça garip karşılanan bir alanda, “Kadınların Siyasete Katılımı Konusunda Mukayeseli Bir İnceleme” başlığını taşıyan bir tez hazırlıyor; yıl, 1979... Tezin amacını da şöyle tanımlamakta: “Bu tez çalışması oldukça saf ve basit bir soruyla başladı: Türkiye’de politik kararları alan kadrolar içerisinde , devlet aygıtının çarklarını çevirenler arasında neden kadınlar parmakla gösterilecek kadar az sayıda?”

Bu tez ve kitap da, kadın çalışmaları açısından bir “ilk”...

Bu soru, KA-DER’in (Kadın Adayları Eğitme ve Destekleme Derneği) kuruluşuna kadar takip ediyor Şirin’i... Ne yazık ki, zaman içinde bir şeyler değişmiş olsa da, bu soru hala geçerli!..

1980 sonrası üniversiteden istifa ediyor ve ondan sonra önce Yazar ve Çevirmenler Birliği Kooperatifi (YAZKO) çevresinde, sonra başka örgütlenmeler içinde feminist bilinçlenme süreci başlıyor. Feminizmin öncülerinin kitaplarından çeviriler yapıyor ve bir gurup kadınla birlikte feminizmi Türkiye için kavramsallaştırmaya başlıyorlar.

Örneğin bugün kullandığımız ataerkillik (patriarka), toplumsal cinsiyet (gender), özel alan politiktir gibi kavramlar bu bilinçlenme sürecinde üretiliyorlar.

Bilinçlenme süreci hareketlenme ihtiyacını da doğuruyor kuşkusuz. Böylece 1980’li yıllar Türkiye’nin kabul ettiği CEDAW’ın uygulanmasını isteyen 4000 imzalı dilekçeden, dayağa karşı yürüyüşe, Mor İğne Kampanyası’na uzanan eylemlerle geçiyor.

Sonraki yıllarda ise Kadın Eserleri ve Bilgi Merkezi Vakfı (1989), Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı (1990), KA-DER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitime Derneği- 1997), KAHUDEV (Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı- 2010) gibi kadınları ve kadın hareketini destekleyen birçok kuruluşun “anası” konumunda...

Ben de, 1980 ortasında İsveç’ten döndükten sonra kadın çalışmalarına eğilmeye başlayınca, Şirin Tekeli ile tanıştım. İlk olarak “Kadınlar ve Siyasal Toplumsal Hayat” başlığını taşıyan kitabını tanıdım, sonra kadın örgütlenmeleri aracılığıyla kişisel olarak... Bu süreçte, TÜSES’in yayınladığı ve Şirin Tekeli ile benim bir çalışmamı bir araya getiren Devlet-Kadın-Siyaset adlı kitapta Şirin’le buluşmaktan da, KA-DER’in kurucusu olarak birlikte çalışmaktan da hep onur duydum.

Zamanında büyük ve güçlü sayılanların çoğunun arkalarında gürültülü bir boşluktan başka bir şey bırakmamasına karşın, Şirin, ömrü boyunca üne veya güce aldırmadan yaşadı ama yaşama, zamana ve insana çok şeyler katarak bu dünyadan gitti.

Bir insanı bedenen kaybetmek önemli tabii; ama arkada bıraktıklarıyla yaşamaya devem edenler var ki, Şirin Tekeli onlardan biri…

Öldükten sonra bedenini tıp araştırmaları için bağışlayarak da, yaşama, yaşayanlara bir şeyler katmaya devam etmekte.

O nedenle, ben de daha birçok kadın gibi, iyi ki Şirin gibi bir kadın bu ülkeden geldi geçti; iyi ki onu tanıma, onunla bir şeyler yapma fırsatı buldum diyorum.

Umarım, bundan sonra da kadınlar için hem ışık hem cesaret kaynağı olur.