Her gün daha fazla yurttaş “adalet” arayışıyla AYM’ye başvuruyor. Başkan Arslan son bir ayda 12 bin başvuru yapıldığını söylerken AYM’nin 2021’de sonuçlandırdığı dosyaların başvurulara oranı yarı yarıya azaldı.

Bireysel başvuru sistemi de tıkandı

Hüseyin Şimşek

Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde koruma altına alınan temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasıyla her yıl daha fazla sayıda yurttaş Anayasa Mahkemesi’nin kapısını çalıyor. Başvuru hakkının tanındığı günden bu yana geçen yaklaşık on yılın sonunda mahkeme, sayısı onbinlerle ifade edilen başvurularla karşı karşıya kaldı. İhlal kararları da bir önceki yıla göre iki katından fazla arttı.

Türkiye’de 2010 Anayasa değişikliğiyle kabul edilen ve 2012 yılında uygulanmaya başlanan bireysel başvuru hakkı giderek daha yaygın kullanılıyor. Başvuru ve Anayasa Mahkemesi’nin aldığı ihlal kararlarının sayısı, AKP iktidarları dönemindeki hak ihlallerinin rakamsal karşılığını oluşturuyor. Ülkede antidemokratik uygulamalar arttıkça AYM gündemindeki dosya sayısı da sürekli katlanıyor. AYM’ye yapılan başvurularda ve ihlal kararlarında her yıl “Adil yargılama hakkının ihlali” ilk sırayı alıyor. Yargının adaleti sağlayamadığı iddiasıyla her yıl daha fazla yurttaş bireysel başvuru hakkını kullanıyor. Mahkeme oransal olarak her yıl daha fazla ihlal kararı alsa da bazı kararlarının birinci derece mahkemeler tarafından tanınmadığına son yıllarda tanık olunuyor.

BİR AYDA 12 BİN BAŞVURU

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın tüm bu sorunları içeren “şikayet” temalı konuşması AYM ve bireysel başvuru konusunu yeniden tartışmaya açtı. Arslan, bireysel başvuru hakkının tanınmasından sonra geçen on yılın sonunda gelinen aşamayı şu sözlerle anlattı:

“Bireysel başvuru kurumunu tehdit eden birbiriyle bağlantılı iki önemli tehlikenin olduğunu söyleyebiliriz. Bunların ilki her geçen gün artan başvuru sayısıdır. Anayasa Mahkemesi’nin önünde şu an itibarıyla 66 bin civarında başvuru bulunmaktadır. Bu sayının içinde bulunduğumuz 2022 yılında maalesef daha da artması öngörülmektedir. Nitekim yeni yılın ilk ayında yapılan başvuru sayısı 12 bine yaklaşmıştır.

Bireysel başvurudaki ikinci tehdit ihlal kararlarının gereği gibi yerine getirilmemesi, özellikle objektif etkinin hayata geçirilememesidir.”

Arslan, Anayasa Mahkemesi’ne sadece 2022’nin ilk ayında yapılan bireysel başvuru sayısının, bireysel başvuruyu uzun yıllardır uygulayan Almanya ve İspanya Anayasa Mahkemelerinin önlerindeki başvuruların toplamından çok daha fazla olduğunu söyledi. Türkiye’deki durumu net şekilde gösteren ise Arslan’ın, "İş yükü konusunda maalesef Anayasa Mahkemesi’nin tek ‘rakibi’, önünde Türkiye dâhil 47 taraf ülkeden 70 bin civarında derdest başvuru bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesidir” sözleri oldu.

ÇIĞ GİBİ BÜYÜDÜ

Arslan’ın “dramatik” olarak nitelediği iş yüküne ilişkin AYM’nin açıkladığı rakamlara göre 2012 yılında bin 342 olan bireysel başvuru sayısı her yıl katlanarak büyüdü. 2021’deki 66 bin 121 başvuru ile on yılda yapılan toplam başvuru sayısı 361 bin 159 oldu. Bunların 302 bin 429’u sonuçlandırıldı. En yüksek başvuru 15 Temmuz darbe girişiminin yaşanmasından sonra OHAL kararı alınması ile görüldü. 2016 sonunda bir yılda yapılan başvuru 80 bin 756’ya fırladı.
261 bin 781 başvuruyu kabul edilemezlik nedeniyle karara bağlamayan AYM bugüne kadar 25 bin 857 en az bir kararın ihlali, 12 bin 627 idari ret kararı aldı. Bin 424 dosya düşme, dosya kapatma gibi nedenlerle sonuçsuz kalırken sadece 840 dosyada hak ihlali olmadığı kararı verildi.

ADİL YARGI AYAK ALTINDA

AYM’nin ihlal kararı verdiği dosyalar arasında “Adil yargılanma hakkı” ihlali hem sayı hem de yüzde 76,8’e ulaşan oranı ile açık ara önde bulunuyor. 20 bin 84 dosyada adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar veren AYM’nin aldığı diğer ihlal kararları konuları itibarıyla şöyle:

2 bin 983 mülkiyet hakkı, 691 özel hayatın ve aile hayatının korunması, 663 ifade özgürlüğü, 503 kötü muamele yasağı, 311 etkili başvuru hakkı, 257 kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, 169 yaşam hakkı, 147 toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, 125 ayrımcılık hakkı, 75 maddi ve manevi varlığın korunması hakkı, 70 örgütlenme özgürlüğü, 28 suç ve cezaların kanuniliği, 22 masumiyet karinesi, 11 seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı, 8 din ve vicdan hakkı, 6 eğitim hakkı, 2 bireysel başvuru hakkı.”

YARISINA İHLAL KARARI

Oransal olarak bakıldığında en fazla ihlal kararının verildiği yıl da yüzde 45,8 ile 2021 yılı oldu. 2013’te bu oran yüzde 0,3 iken sürekli yükselerek 2020 yılında yüzde 21,9’a çıktı. Geçtiğimiz yıl ise bir yılda ihlal kararı verilen dosya sayısının başvurulara oranı iki kattan daha fazla arttı.

SİSTEM ZORLANIYOR

AYM’ye başvuru sayısı arttıkça sonuçlandırdığı dosya sayısı da oransal olarak azalıyor.

2017 yılında önceki yıllardan kalan dosyaları da hızla sonuçlandıran mahkemenin yıllık başvurulara göre dosya sonuçlandırma oranı yüzde 221 oldu. 2018’de yüzde 93, 2019’da yüzde 92, 2020’de yüzde 112 karşılama oranına ulaşan yüksek mahkemenin 2020’deki sonuçlandırdığı dosya sayısı azaldı. 2021 yılında oran yüzde 69’a kadar geriledi.

bireysel-basvuru-sistemi-de-tikandi-981183-1.

***

BU DURUM HUKUKUN İFLASI

Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı, hukukçu Rıza Türmen, AYM Başkanı Arslan’ın “şikayetini” BirGün’e değerlendirdi.

Hukuk sisteminin bozulmasında iktidarın politikalarının ve etkisiz kalması nedeniyle AYM’nin birlikte rol oynadığını ifade eden Türmen, “AYM’ye bu kadar çok başvurunun yapılmış olması, hukukun iflasının bir göstergesidir. Yargılama doğru düzgün yapılsa AYM’nin de kapısı çalınmayacak. Bunun sorumlusu, yargıyı bozanlardır” dedi.

ARSLAN SAMİMİ DEĞİL

AİHM’e yapılan başvuruların yüzde 20’sinin de Türkiye’ye ait olduğunu anımsatan Türmen, şunları söyledi:

“AYM’ye rağmen AİHM’e en çok başvuru yapılan ikinci ülkeyiz. Bu, hem yerel mahkemenin hem de AYM’nin etkisizliğini gösterir. Hukuk devletinin Türkiye’de tesisi bakımından AYM etkin bir rol oynayamadı. İktidarın anti demokratik uygulamaları ve yargıdaki işleyişi bozmasının bu başvurularda epey bir önemi vardır. AYM, Osman Kavala kararı gibi kararlarda da açıkça ihlalleri sürdürme eğiliminde olmuştur. Yani Zühtü Arslan’ın söylediklerinde tamamen samimi olmadığını ifade edebiliriz.

Adil yargılama hakkı, tutuklama, hüküm verme bakımından son derece sakıncalı kararlara imza atılıyor. Keyfi yargılamaların kıskacındayız. Basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, hak olarak görülmüyor artık. AYM ve yerel mahkemeler, ihlalleri önleyecek kararlara cesurca imza atmalıdır. AİHM kriterleri göz önüne alınmalıdır. Hukuk devleti özelliğimizi yeniden tesis etmemiz gerekiyor. Bunu da AKP ile yapmak çok zor. Çünkü tüm ihlallerin sorumlusu bu yönetim. Ortada ciddi bir rejim sorunu var. Otoriter rejimden bir an önce kurtulmalıyız. Sorunlar ancak bu şekilde çözüme kavuşabilir.”