Geçen gün tiyatro sanatçısı bir dostumla oturuyoruz. Dedi ki “Sen dayanışma, dayanışma diye yırtınıyorsun ama kendi gazetenden bile dayanışma görmüyorsun.” Önce anlayamadım. Devam etti: “Sen saldırıya uğradıktan sonra özellikle takip ettim bakalım BirGün ne yapacak diye. Ertesi gün ses çıkmadı. Normaldir, baskıya yetişmemiştir dedim. Ondan sonraki gün baktım; ilk sayfada bir şey yok. Sayfaları çevirmeye başladım ve altıncı sayfada küçük bir haber gördüm başına gelenle ilgili.”

Önce arkadaşımın yanıldığını düşündüm. Öyle ya, senin yazarın saldırıya uğramış. Az buz bir şey de değil hani. Senin yazarı olduğun gazete ise altıncı sayfadan görmüş olayı. İhtimal veremedim.


***

Dilara’ya mesaj atıp olaydan sonraki üç günün kopyalarını PDF dosyası olarak rica ettim. Dilara Şimşek, BirGün emekçilerinden. Ben geldiğimde editörlüğümü üstlendi, o günden beri sağ olsun kahrımı çekiyor. Dilara gönderdi kopyaları. Gerçekten tiyatro sanatçısı dostumun anlattığı gibiydi durum. Söylenecek hiçbir şey yoktu. Ben dostuma karşı utandım, küçük düştüm.

“Yahu amma da abarttın” diyenleriniz olabilir. Şöyle anlatayım size. Düşünün, sokakta başınıza bir şey geliyor. Cüzdanı çarptırıyorsunuz mesela. Ya da bir kavgaya karışıyorsunuz falan. Akşam konuyu bilen dostlarınız geliyor eve. Önce eşinize “Eee iş güç nasıl” diye soruyorlar. Sonra mesela “Yiyecek bir şey var mı, çok acıktık” diyorlar. Sonra “Yaz tatilinde ne yapacaksınız” falan diye devam ediyorlar. Sonra “Oğlanın dersleri nasıl” diyorlar. En son da, laf arasında diyorlar ki “Yahu geçmiş olsun, ne olmuş öyle, yeni duyduk olayı.” Nasıl hissedersiniz?

***

İşte nasıl hissederseniz öyle hissettim ben de. Dilara’ya bir sonraki yazımın (bu yazı) bir veda yazısı olacağını söyledim. Az sonra gazetenin Yayın Koordinatörü İbrahim Varlı aradı. “Alınganlık göstermeni anlıyoruz. Ama bırakma” dedi. O kadar samimiydi ki bir şey söyleyemedim. “İbrahim Bey, bir sitem yazısı yazarım ama” dedim. Şu anda o yazıyı okuyorsunuz.

“Gazeteciler neler çekiyor, sen de amma uzattın” diyebilirsiniz. Ben gazetecilikten önce bir müzisyenim sevgili dostum. Sanat ile ilgileniyorum yani. Yediğim yumruk, o zaman da dediğim gibi “Vız gelir, tırıs gider” ama iki seneye yakın süredir yazı yazarak dayanışma gösterdiğim, çıktığı günden beri de satın aldığım, aldırttığım gazetenin bunun haberini altıncı sayfadan vermesi beni üzer. Her şeyi bir kenara bırakın. Senin yazarına saldırı olmuş yahu. Koysana manşetin üstüne. Hiç satmazsan bin tane daha fazla satarsın! En azından yediğimiz yumruk da iyi bir şeye vesile olmuş olur.

***

BirGün’de gönüllülük esaslı yazıyorum. Geçen sene Arhavi’de bir barınak yaptırmıştık. En son selde yıkıldı. Yenisi yapılacak umarım. Neyse konu o değil. Demiştim ki o dönem Dilara’ya, “Haftada bir yazıyorum. Her hafta barınağa telif olarak bir çuval mama gönderin.” O zaman 80 TL falandı mamanın çuvalı. Bu belki bir akım olur diye düşündüm. Düşünsenize, her köşenin altında “Bu köşe yazısı şu kadar sokak hayvanını doyurmuştur” yazacak. Dünyada örneği yok. Uluslararası basında haber olursun. Rakiplerine örnek olursun. “Aaa, ne güzel fikir” dediler o zaman. Bir toplantı yapıp bana döneceklerdi. Hâlâ bekliyorum; bir yılı geçti.

***

Gazetenin internet sayfasında “yazarın diğer yazıları” sekmesine tıkladığınız zaman bu güne kadar yazdığım her yazıyı görebilmeniz lazım. Aylardır söylüyorum “Sadece son yirmi yazı görünüyor” diye. Aylardır aynı cevabı alıyorum “Evet, bir sorun var, düzelecek.” Bunlar küçük detaylar gibi geliyor olabilir size. Hayır efendim, bunlar çok önemli şeyler!

***

2009 yılının Haziran ayında BirGün’e dışarıdan bir haber yapmıştım. Bugünün Cumhurbaşkanı o zaman Başbakan idi. Başbakanlığa yeni alınan uçağın menüsü elime geçmişti. Altın suyuna kaplanmış kalın sayfaları olan 19 kopyanın birisi bendeydi. Gazete sekizinci sayfadan falan görmüştü haberi. İlk sayfa manşeti olmalıydı. Aynı gün rahmetli Mehmet Ali Birand, Kanal D ana haber bülteninde beni ve BirGün gazetesini kaynak göstererek altı dakika görmüştü haberi. Haberde adı geçen kurumlarda onlarca işten çıkartma olmuştu. Haber en az bir hafta sallamıştı ortalığı. Ancak dediğim gibi, haberi yapan biz, haberi sekizinci sayfandan, küçücük vermiştik.

***

Dayanışma önce evde başlar arkadaşlar. Biz önce bunu başaracağız ki, sonra gazetemize kampanyalar yapabilelim, vesaire vesaire. Biraz içimi döktüm. Umarım derdimi anlatabilmişimdir. Başınızı ağrıttıysam da bu günlük idare ediverin. Herkese güzel bir hafta dilerim...