Taraf gazetesinin bazı yazarlarının BirGün gazetesine karşı başlattığı (mesleki rekabet sınırları içinde kabul edilmesi mümkün) eleştirilerle başlayan, ancak Etyen Mahcupyan’ın bir...

Taraf gazetesinin bazı yazarlarının BirGün gazetesine karşı başlattığı (mesleki rekabet sınırları içinde kabul edilmesi mümkün) eleştirilerle başlayan, ancak Etyen Mahcupyan’ın bir garip provokasyonu ciddiye alarak akıl sınırlarını zorlayan suçlamaları konusundaki yazılarım dün sona erecekti. Ancak yoğun bir başağrısı yüzünden dün yazı yazabilecek durumda değildim. Bu yüzden iddia konularına dair eski yazılarımdan bazı bölümler aktarmakla yetinmiştim.

Bugün bu konuyu bir özür ve BirGün’e dair bazı kısa notlarla bitirmek istiyorum.

Özürüm Agos gazetesinin bu konuda yaptığı ve benim sorularına yanıt vermediğim iddiası üzerine yazdığım notta geçen bir ifadeyle ilgili. Beni arayan Agos çalışanı arkadaşla kararlaştığımız saatte görüşemeyince, böyle bir sonuç çıkarmalarını önlemek için onlarla iletişim kurma çabalarımı anlatırken kullandığım “genel yaklaşımlarını bildiğim için” şeklinde bir ifade kullanmıştım. Oradaki maksadım Agos’un Genel Yayın yönetmeni Etyen Beyefendi"nin yaklaşımı olmasına karşılık, sonradan bir sevgili okurumuzun da haklı uyarısıyla, bu ifademin Agos çevresinin bütününe ait olumsuzluk tınısı taşıyan bir ifade olarak anlaşılabileceğini farkettim. Bu yüzden aralarında çok uzun yıllara dayanan ve hiçbir adi provokasyonun yıpratamayacağı derin sevgi bağlarıyla bağlı olduğum dostlarımın bulunduğu Agos çevresinden beni yanlış anlamamış olmalarını umarak, her şeye rağmen özür diliyorum.

•••

İkinci notum, son zamanlarda mevcut iktidar çevrelerine yaslanan sağ liberal kesimlerin kuşkusuz politik bir programın da bir parçası olarak yoğun saldırılarıyla karşı karşıya kalan (ve bazı arkadaşlarımın ya ilişkilerini çoktan kestiklerini ya da sınırlı tutmaya özen göstermek gereğini duydukları ) BirGün gazetesine dair.

Büyük sermaye çevrelerinin ve iktidarın kontrolü altındaki tekelci medyanın da desteğiyle oluşturulan liberal ve millliyetçi akımların hegemonyasına karşı bir üçüncü çizgiyi hedefleyerek yayın hayatına başlayan BirGün gazetesinin çıkartılmasındaki rolüm biliniyor. Biraz da sevgili Mustafa Sönmez’in cesaretlendirmesiyle, sonradan kandırdığımız Doğan Tılıç ve bize katılan diğer arkadaşlarla birlikte Türkiye’nin ve Avrupa"nın neredeyse bütün köşelerini dolaşarak insanları ceplerindeki on kuruşun beş kuruşunu vererek gazeteye ortak olmaya ikna ettik. Bu süreçte kamu çalışanları ve meslek odaları gibi örgütlü emek güçlerinin katılımları da dört bine yakın bir kurucu ortaklık sayısına ulaşılmasında büyük katkısı oldu.

Benim 80 öncesi “Demokrat” geleneğinin bir devamı olarak gördüğüm BirGün gazetesi bu geleneğin bir özelliği olarak geniş sol çevrelere açık/kapsayıcı bir gazete olarak bu şekilde yayın hayatına başlamıştı. Bugün gazete özelinde yaşadığımız sorunların bir kısmı, biraz da başlangıçta yaptığımız bu tercihin bir sonucu olarak da karşımıza çıkıyor. Ülkedeki politik gelişmelere paralel bir şekilde liberal ve milliyetçi saflaşmanın keskinleşmesi gazetenin çoğulcu yapısının sonucu olarak gazeteye de yansıdı. Bu durum gazetenin yayın politikasının tutarlı bir çizgiye oturmasını da engelledi; bazen AB’ci liberal bir yayın çizgisine savrulmakla eleştirildi, bazen milliyetçiliğe kaymakla… Bütün bunlar okur toplantılarından yayın kurullarına kadar çok tartışıldı, çareler arandı; sonuçta hiçbiri uygulmamış da olsa öyle biri, ikisi, üçü falan değil, çok sayıdaki yazarımızın gazetede yazıp yazmaması, bazı yazarlarımızın yazılarının forum sayfalarında toplanması gibi öneriler tartışılıp duruldu. Bütün bunların bir delinin kuyuya taş minvalinde tartışılması ise saçmalıktan başka bir şey olamaz.

Ben başlangıçta sözde gazete yayınlanmaya başlar başlamaz gerisine karışmayacaktım; ama üç yıla yakın bir zaman önce (sağlık sorunlarım bu işlerle uğraşmama artık izin vermez duruma gelip de ülke sınırlarına yakın bir yere kaçıncaya kadar!) hep bu sorunların, tartışmaların içinde oldum, görüş söyledim, maddi sorunlar başta olmak üzere sorunların çözülmesi için sonuna kadar çaba harcadım.

Bu işe kalkışırken yaşları benden küçük bazı sevgili arkadaşlarım, “Bu çok zor ve netameli bir iştir, yıpranırsın” şeklinde epey nasihat etmişlerdi! Son dönemlerde ortaya atılan çirkin ve asılsız saldırılarla karşılaşınca insan ‘bazen küçükleri de dinlemeli’ diye düşünmeden edemiyor. Gerçekten, siyaset de devrimcilik de zor zanaattir. İzi kalsın diye çamur da atıyorlar insana, kurşun da… Dost bildiğin birinin attığı gül ise hepsinden ağır geliyor…

Ama eğer tarihin de bir vijdanı olduğuna inanıyorsanız, yalnızca doğru olduğuna inandığın şeyler içinse yaptıkların, hiçbir kişisel düşmanlık veya basit çıkar, menfaat, koltuk peşinde değilsen eğer, gerçekten yüreğin pırıl pırılsa… ve Demokrat gibi bir iz bırakacak gerçekten önemli deneylerden biri olan BirGün kalacaksa geride…

İnanın, her şey “vız” geliyor!