Süper Lig’de şampiyonluk yarışı tüm hızıyla devam ediyor. Takımların durumuyla ilgili değerlendirmede bulunan BirGün yazarı Gülhan, “Beşiktaş, Türkiye’de sistemli oynayan tek takım. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin ise oyun formatları çok değişken. Mevcut bir sistemleri yok” diyor.

BirGün spor yazarı Gülhan şampiyonluk yarışını değerlendirdi: Sistemi olan tek takım Beşiktaş

SPOR SERVİSİ

Süper Lig’de bitime 10 hafta kala kıran kırana süren şampiyonluk yarışını akademisyen, teknik direktör ve BirGün Spor yazarı Müslüm Gülhan, değerlendirdi.

Gülhan, Süper Lig’deki son iki maçında beş puan kaybeden Beşiktaş’ta aradaki puan farkının daralmasının oyuncular ve Sergen Yalçın üzerinde bir baskı oluşturup oluşturmayacağı yönündeki soruyu şöyle yanıtladı:

Beşiktaş, tamamı Türk oyunculardan kurulu bir takım olsaydı bir baskı yaratabilirdi. Çünkü Türkiye’de futbol duygusal oynanıyor. Bizim bütün futbolcularımız da çok duygusal. Bu duygusal yoğunluk zaman zaman yeteneklerin önüne geçiyor. Ya önünde yer alıyor ya da yeteneklerini kısıtlayıp kullanamamasına neden oluyor. Artık Süper Lig’deki takımların çoğu yabancı oyuncu ağırlıklı kurulduğu için çok fazla baskı hissedileceğini düşünmüyorum. Orada profesyonellik biraz daha ön plana çıkıyor. Bu yönden bakarsanız avantajları biraz daha fazlalaştırabilirsiniz.

Beşiktaş’ın şampiyonluk yarışındaki rakiplerinden en önemli farkının “sistem oyunu” olduğunu dile getiren Gülhan, “Beşiktaş, Türkiye’de sistemli oynayan tek takım. 1-2 psikolojik olarak sıkıntılı oyuncusu olsa da sistem onları taşıyabiliyor ve bir şekilde onları da işin içine sokarak galibiyeti getirecek faktörleri ortaya çıkarabiliyor. Beşiktaş’ın böyle bir avantajı var. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin ise oyun formatları çok değişken. Mevcut bir sistemleri yok. İki takım da bazı oyuncular üzerinden sonuç almaya çalışıyor. O gün hangi oyuncu iyiyse onun üzerinden sonuç almaya çalışıyor. Sonuca etki edemeyince de mağlubiyet ortaya çıkıyor. Bu yönde Galatasaray ve Fenerbahçe dezavantajlı” yorumunu yaptı.

Siyah-beyazlı ekibin bir diğer avantajının da Sergen Yalçın olduğunu vurgulayan Gülhan, başarılı teknik adamla ilgili şunları kaydetti:

Psikolojik kodları çok farklı. Geçmişte takılıp kalmıyor ve orada yaşananları çok rahat tolere edebiliyor. Var olan üzerinden gitmeyi seviyor. Mevcut koşullar, mevcut sonuçları doğurur düşüncesiyle bakıyor. Bunun üzerinden giderek hareket etmesi de Beşiktaş için bir avantaj. Tüm bunlara baktığınız zaman Beşiktaş’ı öne çıkaran en önemli etkenler bunlardır.

Süper Lig’de şampiyonluk yarışının iddialı takımlarından Galatasaray, 8 maçlık galibiyet serisinin ardından Ankaragücü maçı başlayan bir düşüş sürecine girdi ve oynadığı son beş lig maçının sadece birini kazanabildi.

Şampiyonluk yarışında ağır yara Galatasaray’daki düşüşle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Gülhan, eleştirilerini teknik direktör Fatih Terim üzerine yoğunlaştırdı:

Her zaman şunu söylerim: Galatasaray’ın öğretilmiş çaresizliği Fatih Terim’dir... Bütün sorumluluk Terim’e aittir. Çünkü takıma karışan yok. Takımın tek sorumlusu. İstediği kararı alır, istemediği kararı almaz. Yardımcı antrenörlerin de bir yaptırım gücü yok. Neticede bugün Galatasaray’ın kaybettiği puanların tek sorumlusu Terim’dir. Kulübün bununla bir alakası yoktur. Beşiktaş’ta mesela yönetimin puan kayıplarında hakem etkisine koymadığı tavırdan dolayı sorumluluğu vardır ama Galatasaray’da böyle bir sorumluluk yok. Galatasaray’ın zirve yarışında bir adım geri düştü. Fatih Terim’in duygusal motivasyon üzerinden hareket ederek takımı bir yere getirmesi artık eskisi gibi kolay değil. Birincisi çok fazla yabancı oyuncu var. Falcao ve Babel gibi yüksek kaliteli oyuncuları soyunma odasında gaza getirerek sahada oynatamazsınız, bunlar sisteme bakar. Bugün Galatasaray bu kadar donanımlı oyuncuları kullanamıyorsa sistem yetersizliğinden kaynaklanıyordur. Bu oyuncuları ‘Haydi aslanım’ diyerek değil sistem üzerinden hareket ettirebilirsiniz. Bu nedenle Terim artık çıkmazda. Yaş olarak da eski konumunda değil.

Emre’nin etkisi yok

Fenerbahçe’de teknik direktör Erol Bulut’un gönderilmesinin ardından takımın başına geçen Emre Belözoğlu, kulübedeki ilk sınavından galibiyetle ayrılarak şampiyonluk yolunda kritik bir üç puan kazandı. İstanbul ekibinde yaşanan teknik ekip değişimi sonrası Emre Belözoğlu’nun takıma çok olumlu bir etki sağlamayacağını öne süren Gülhan, görüşlerini şöyle aktardı:

Teknik direktörlük donanımı yok, hala futbolcu kenarda. Bir mağlubiyette ya da mağlup duruma düştüğü zaman maç içerisindeki olumsuz bir durumda yine futbolcu tepkileri verecek. Burada biraz cinlik de var. Zor maçları Erol Bulut ile geçtikten sonra onun yerine kendini getirmesi bir cinliktir. Burada şampiyon olduğu zaman kendisine Mourinho dedirtecek. Halbuki alakası yok. Böyle bir şey olabilir mi? Erol Bulut getirdi bu takımı oraya.

‘Etik yok sayıldı’

“Birincisi ve en önemlisi bir sportif direktörün teknik adam olarak sahaya girmesi, dünyanın hiçbir yerinde görülemez! Futbol etiğine aykırı bir davranıştır bu” diyen Gülhan, Emre Belözoğlu’nu şu ifadelerle eleştirdi:

Maldini, Nedved, Lenardo gibi sportif direktörlerin antrenörün başarısızlığını bekleyeceklerini ve kulübeye inerek teknik direktörlük yapacağını düşünebiliyor musunuz? Bu Afrika’da bile olmaz! İnanılır gibi değil. Bunu Ali Koç yapıyor düşünebiliyor musunuz? Uluslararası bir sermaye kurulunun başındaki insan bunu yapıyor. Ve Emre Belözoğlu bunu ‘Ben teknik direktör olmak istiyorum’ diyerek deklare ediyor. Burada şampiyonluğun dışında bir şeyler var. Futbol açısından da etik değerler açısından da çok kötü bir olay. Başta Erol Bulut’a yapılan bir saygısızlık var burada. Başarılıdır veya başarısızdır o çok başka bir şey. Erol Bulut’a ‘Bu oyuncuyu çıkar, bunu al’ diye kağıt yolluyor, telefon açıyor. Hem çalışmasına izin vermeyeceksin hem oyuna etki edeceksin ondan sonra görevine son verdirerek kendin yerine geçeceksin. Böyle bir şey olamaz. Bunun bir tarifi yok.