Biri bizi yine gözetliyor mu!

PROF. DR. GAYE USLUER
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Covid-19 pandemisi devam ediyor. Bizler hala virüsü anlamaya çalışıyoruz. Bir yandan hastaları tedavi etmek, sağ kalımı artırmak en temel konular olmaya devam ederken, bir yandan da salgını durdurmanın tek yolunun etkin aşının bulunması olduğunu biliyoruz. Aşı çalışmaları dünyanın dört bir yanında devam ediyor. Önümüzde etkin aşının bulunması için en az 12-18 aylık süre var diyoruz ama Covid-19 için etkin bir aşının bulunma ihtimalinin yüzde 100 olmadığını da biliyoruz.

Pandemi ile savaşımızda teknolojiye ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu, teknolojiyi kullanıyor olmanın ne kadar önemli ve kolaylaştırıcı olduğunu bir kez daha gördük. Ve aslında gördük ki küresel bir salgınla savaşabilmenin önemli ayaklarından birisi de en iyi teknolojileri kullanabilmek.

Pandemi sırasında aslında iletişimin kendisi önemli ölçüde değişti. İzolasyon, karantina, tecrit ve bireysel korunma derken süreçte sosyal medya ve akıllı telefonların kullanımı önemli ölçüde arttı. Sosyal medya platformları, insanların birbiriyle sürekli bağlantıda kalmalarına, önemli halk sağlığı mesajlarını anında birbirlerine iletmelerini ve önemli araştırma bulgularının yayılmasını/çoğalmasını sağlayan mekanizmalar olarak hizmet verdi. Bir anlamda izolasyon, karantina ve tecrit günlerimiz, aynı zamanda dijital yaşam sürecine dönüştü.

Şüphesiz teknolojinin bu kadar çok hayatımızda olmasına ilişkin çokça olumsuzluk noktasında da ortaklaşabiliriz. Zira aynı platformlar aynı zamanda doğru olmayan, yanlış olan bilginin de çoğalmasına, yayılmasına hizmet ettiler.

Birçok ülkede hastaların ve temaslıların izlenimine yönelik olarak dijital uygulamalar geliştirildi. Bu uygulamalarda amaç olarak hem hastalığın bildirim sistemini dijital ortamda yönetebilmek hem de virusun coğrafi dağılımını – sokak düzeyinde dahi –izleyebilmek olarak belirlendi. Bu uygulamalar doğru amaçlarla kullanıldığında şüphesiz çok değerli olabilir. Ancak çok önemli sorunların da ortaya çıkmasına neden olabilir.

Bu sorunlardan birisi bu uygulamaların yaygın toplumsal kullanılabilirliğinin nasıl yaygınlaştırılacağı. Doğal olarak herkes akıllı telefon kullanmıyor. Sınırlı kullanım, sınırlı bilgi erişimi demek. Diğer bir sorun ise bu tür uygulamaların kullanımı sonucunda kişisel veri gizliliğinin ihlal edilmeyeceği konusunda nasıl bir garanti verilebileceği. Bu nedenle halen birçok ülkede virusun yayılmasını anlamak, temas takibi ve uyumu izlemek amacıyla konumlarını takip ederek cep telefonu verilerinin kullanılmasının kabul edip etmemeleri konusunda tartışmalar bulunmakta.

Benzer şeklide Türkiye’de de temaslıların izlenmesine ve sağlıklı kişilerin de güvenliğine yönelik olduğu ileri sürülen akıllı telefon teknolojisi hayata geçirildi.

“Hayat Eve Sığar” uygulaması geliştirildi.

Şüphesiz yalın bir bakış açısıyla bakıldığında Covid-19’u izlemek, tedavi etmek ve bilgiyi yaymak için geliştirilen bu yöntemler insanların kendilerini güvende hissetmelerinin bir yolu olabilir. Öte yandan, bu yolla kişisel verilerin izleniminin sağlanabildiği ve yaygınlaştırılabileceği endişeleri de önem taşıyor. Bu anlamda konuya ilişkin kamu güvenliğinin tesisi büyük önem taşıyor. Şöyle ki; Bu uygulamalar hayata geçirildiğinde veri gizliliğinin sağlanması nasıl olacak? Bu bilgiler kimlerle çevrimiçi paylaşılabilecek? Bu soruların yanıtı güven vermezse, bu uygulamalar toplumsal alıcı bulamayacaklardır.

Hatırlayalım. Türkiye’de salgının başından beri süreci sadece teknik rakamlarla izleyebildik. Bölgeler, iller hatta aynı il içinde farklı semtlere ait verilerin paylaşımının önemine dikkat çekilmesine rağmen, bu rakamlar gerçek analizlerin yapılmasının mümkün olamayacağı söylenmesine karşın siyasi otorite sınırlı bilgi paylaşımı ile kapalı devre çalışmayı tercih etti. Siyasi otorite detaylı verilerin bilim insanlarıyla dahi paylaşılmaması konusunda büyük bir özen gösterdi.

Hayat Eve Sığar uygulamasını cep telefonunuza yüklediğinizde kişisel verilerinizi, sağlık verilerinizi ve konum bilgilerinizi ulaşılabilir hala getiriyorsunuz. Bu verileri paylaştığınızda konunun esas muhatabı Sağlık Bakanlığı gibi görünüyorsa da gereğinde kolluk kuvvetlerinin karşınıza çıkabileceği de belirtiliyor. Telefon operatörleri işin içinde. Bilgi teknolojileri ve iletişim kurumu işin içinde. Üstelik pandemi süreci bittikten sonra toplanılan veriler silinecek mi, silinebilecek mi bir başka endişe konusu.

Bilim insanları salgına ilişkin verilerin paylaşımı konusunda şeffaflık ve güvenirlik adına onca kaygı duyarken, vatandaş da kendisine dair bilgilerin –kişisel verilerinin- paylaşımı, bu bilgiler varlığında yapılacak kapsama alanı geniş izlemin salt kendi yararına olduğuna/olacağına ilişkin kaygı taşımakta. .

Sonuç olarak şeffaf ve güvenilir yönetimlerin olmadığı ülkelerde “Hayat Eve Sığar” tarzı projelere dair çokça soru işaretiyle birlikte, kişisel verilerin gizliliğinin ihlal edilebileceği kaygısı temel sorun olarak görülmektedir.