Üç gündür, türban (başörtüsü değil) meselesindeki karşılıklı hamleleri, "Kim kime gol attı. Kim kime asist yaptı. Kim, rakibin atağını kesip, pozisyonu kendi lehine çevirdi. Kim, diğerini kendi oyunu ile kündeye getirdi ve tuş etti..." düzleminde değerlendirenlere şu kritik gerçeği hatırlatmak lazım:

Asıl "gol"ü yiyen, biziz.

Sen, ben, o, halkın tamamı.

Zaten yıllar önce, bugünkü iktidarın sürekli olarak dile getirdiği o "Kutsal Dava" gereğince zaten onların istediği önde çözülmüş(!) bulunan bir konuyu, sanki "havada kalmış, arafta durur vaziyette, çözümü ertelenmiş ve halledilmesi gereken" bir konu gibi gündeme getirmenin yanlışlığını anlatmaya çalışmaktan bile hicap duyarım. Onlar adına da utanırım. Bunu bal gibi biliyordur bu "hamleyi" yapanlar.

***

Yani, meselenin kadın bireylerin başlarını örtüp örtememe özgürlüğü olmadığını, "türban" adı verilen ve "siyasi simge" olduğunu bizzat bu "davanın bir numaralı bayraktarı"nın, yıllar önce "Velev ki..." diye ikrar ve itiraf ettiği şekilde zaten çoktan "göndere" çektiğini bile bile bu işi birilerinin gereksiz (bilemediğimiz bir gereklilik varsa izah etmeliler) biçimde gündeme getirdiğini de hatırlıyorlardır.

Bu hamlenin zamanlamasını ve bir sürü başka soruyu herhalde düşünmüş, ya da bunun maliyetini de hesaplamışlardır.

Bu ülkenin temelini atanların, yani kurucu babalarımızın bu temelin harcındaki en önemli unsunlarından birini "laiklik" olarak belirlediklerini anlık ya da dönemsel olarak unutmuş ya da unutur görünmeyi tercih mi etmişlerdir? Bu, "başı ya da başka yerleri örtmenin" bir özgürlük değil, tam tersine "açabilmenin (bkz. İran) bir özgürlük olduğunu", istediği gibi giyinme dolaşma ve yaşama özgürlüğü kısıtlananın ve iktidarın arkasında/tabanındaki kitle değil, tam tersine iktidardan hoşnutsuz olan kitleler olduğunu bilmezler midir?

Bunlar kendi sorunlarıdır.

***

Ama beni (ve hepimizi) asıl ilgilendirmesi gereken şey, karşılıklı 2 siyasi partinin "attığı ya da yediği varsayılan goller" değil, üzerimize 20 yıldır devrilmiş duran ağır skor levhasıdır.

O skor levhasında, yasakları kaldırma vaadi ile gelip, şu anda nefes almayı dahi yasaklayacak noktaya gelmiş bir iktidarın uygulamaları yazılıdır.

O skor levhasında, bu ülke insanının insanca yaşama, yeme, içme, gezme, barınma, eğlenme haklarının yerlere atılıp üzerinde tepinildiği bir istibdat rejiminin peş peşe sıraladığı goller yazılıdır.

O skor levhasında yatağa her gece aç giren bebelerin, onların sırtına bir yeni mintan ayağına bir pantolon, eline bir defter kalem alamadığı için intiharın eşiğine gelen anne-babaların yediği goller yazılıdır.

O skor levhasında, bir avuç hırsızı semirten rejimin, on milyonlarca insanı, "dünyanın en yoksul toplumlarından biri haline" getirdiği ağır yenilgi ve hezimet yazılıdır.

O skor levhasında, 20 yıl önce 1,61 TL’den, dün öğle saatleri itibarıyla 18,60 sınırına dayanmış ABD Doları’nın ağır galibiyeti yazılıdır.

O skor levhasında, parası yetişmeyenin, sağlık ve eğitim hizmetinden, üstelik de çuvalla, tomarla vergi ödediği halde, eşit oranda yararlanamamasının getirdiği ayıp yazılıdır.

O skor levhasında, adaletin, Türkiye’yi tek başına buyruklarla yöneten tek bir kişinin (Şahsım Kişisinin) iki dudağının arasından çıkacak bir çift söze bakarak ayıplı biçimde dağıtıldığı bir sistemin utancı yazılıdır.

O skor levhasında, dışarıda ona buna kimi zaman atar-gider yapıp, kimi zaman olmadık tavizlerle, 100 yıllık Cumhuriyetimiz’in haysiyetinin ayaklar altına alınmış olmasının ağır ve hazin ayıbı yazılır.

O skor levhasında, bu vatan topraklarını kanları pahasına emperyalist düşmandan kurtarmış "gerçek ecdadımızın" yani Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının her gün küfürlere maruz kalmasının, buna mukabil hain işbirlikçi son hanedan kalıntılarının adeta "kahraman statüsüne evrilmesine çalışanların" çirkin çabaları yazılıdır.

O skor levhasında, bilcümle devlet kapısının tarikat - cemaat - mafya - tufeyli tayfasına emanet edilmiş olmasının ağır yenilgisi yazılıdır.

***

Kısacası...

Kafayı kaldırıp "tabela"ya bakanlar, orada ne Kılıçdaroğlu ne de Erdoğan ismini göreceklerdir.

Golleri peş peşe yiyen asıl "takım" biziz.

Ve bu skoru lehimize çevirmenin yolu, örgütlü biçimde "final maçına" hazırlanmaktan geçmektedir.

Yapay ve zamansız gündemleri bırakıp, güçlerimizi birleştirerek bu mücadeleyi kazanmanın yoluna odaklanmalıyız.

Gün, her türlü yasağa ve baskıya rağmen, bu rejimden kurtulmanın kavgasını yükseltme günüdür.

Yasaları, yasakları, sansürleri, yargı sopaları, mafya tehditleri, zindanları ile bizi korkutamayacaklarını, "o skoru" mutlaka tersine çevireceğimizi onlara göstermenin zamanıdır.

Kürsüden halka parmak sallayanlar, nanik yapanlar, bizi aşağılayanlar, o "son golü" kalesinde görene dek bize uyku haram olmalıdır.