“Dinleyeceksen okuyacağım...” diyor bizim ufaklık. “Ne yine, elinde kağıt, off...” “Bugün yine tersinden kalkmışsın...” diyor. “Uzun uzun anlatmasan, keşke özetleyebilsen...” diyorum içimden. Ne düşündüğümü duyumsuyor: “Sen de benden kurtulsan, nedir ne değildir öğrenmeden ortalıktan sıvışsan...” “Peki, soruyorum: Nedir?” “Bir şarkıcı oyuncuyla ilgilli... Bu kişi, ‘Erdoğan’la olan yakınlığım bazılarının ağrına gitti. Erdoğan’ı sevmek suç mu? Ben kendisinin duruşunu seviyorum’... Ölene kadar da Erdoğan’ın arkasında olacağını belirtmiş...” “Ayy, ağızlara sakız olan o konu, yeter...” “Ben sakız çiğnemeyi severim, sen de...” “Ne diyeyim?” Okuyor. “Şu notlarımı da ileteyim: ‘Başbakan olduğu yıllarda da, sanatçıların düşüncelerini dikkate alan ve onlara itibar eden bir lider olan Cumhurbaşkanımızla, sürekli yan yana gelmişimdir... Erdoğan, siyaset döneminde oyunu sürekli artıran, halkın seçtiği bir lider. Doğal olarak dostu da, düşmanı da, çekemeyeni de olacaktır’... Cumhurbaşkanı’nın kültür-sanat projeleriyle yakından ilgilendiğini anlatan...” “Tamam, kes kes... Ana sorun ne?” diyorum “Bu açıklamalar doğru mu şimdi? Arkadaşlarla tartıştığımız...” “Okullara kadar düştü konu ha?” “Önemsiz mi buluyorsun?” diyor. “O anlamda söylemedim...” diyorum. “Böyle bir örnekten yola çıkarak sanırım sanat-sanatçı kavramlarıyla ilgili sorgulamalarda bulunmak amacın?” “Tam üstüne bastın! Evet, hani şimdi şarkı söyleyince, bir filmde oynayınca sanatçı mı oluyor insan, önce onu bileyim?” “Tarih boyunca kimilerince ve kimi görüşlere göre sanatın ne olduğu, sanatçının kim olduğu tartışıladurmakta. Bence yaptığın işte, örneğin şarkı söylüyorsan, söylemede yaratıcı ve uygulayımlarında(teknik) yetkinlikle o parçayı yorumlayabiliyorsan şarkıcı sanatçı oluyor o zaman. Bir de, iş sanatçılıkla bitmiyor, başlıyor; sanatını kimin için ürettiğin ve bu araçla topluma ve de hangi kesim(ler)e ne verdiğin önemli. Düşüngü(ideoloji) belirleyici. Anlaştık mı?” “Seçimin yani; sağa ya da sola hizmet veriyorsun sonuçta, öyle mi?” “Eh, kabaca da konuşsan, özetle öyle...” diyorum. “Peki, sağcı bir yönetim iş başındayken, ona yakındurarak ona hizmet eden(ler) aynı zamanda solcu da olabilir mi?” “Saçmalama ufaklık!” diyorum. “Ama sözünü ettiğim kişi öyle demiş!” “Ne demiş?” “Ben Erdoğan’ı seviyorum, siyasetini seviyorum,” dedikten sonra, “solcu doğdum, solcu öleceğim! Görüşlerim değişmedi. Ben hayata insan olarak bakıyorum, ideolojik açıdan bakmıyorum...” demiş. “Sonu ne, bir kez daha yinele?” “Hayata insan olarak bakıyormuş, ideolojik açıdan bakmıyormuş...”