Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

BirGün gazetesindeki dil yazılarına, “düzeltme imi”nin önemini anlatmakla başlamıştım. İlk yazımın başlığı da bu yüzden biraz espriliydi: “Halanın var, teyzenin yok!” Yazıyı, Türk Telekom’un o günlerde gazetelere verdiği bir reklam üzerine yazmıştım. “Hala internetiniz yok mu?” başlıklı, “imla”sı bozuk bu reklamı, neredeyse tüm gazeteler sürmanşetten girmişlerdi. O zaman şöyle demiştim:

“Paranın gücüyle gazetelerin tepesine yerleştirdikleri bu reklam, bari Türkçenin yazım kurallarına uygun olsa! Çoğu, solculuktan balıklama ‘reklam yazarlığı’na atlayan sektörün önde gelenleri, ‘şapkalar kalktı!’ diye kulaktan dolma bir ‘şehir efsanesi’ne dayanarak bunu hep yapıyorlar! Oysa herhangi bir Yazım Kılavuzu’nun kapağını çevirip baksalar, daha ilk sayfalarda ‘düzeltme imi’nin hangi durumlarda zorunlu olduğunu göreceklerdir. Yukarıdaki örnek bağlamında söylemek gerekirse; yazımları aynı, anlamları ve okunuşları ayrı olan ‘adet-âdet / alem-âlem / kar-kâr / hala-hâlâ’ sözcüklerini birbirinden ayırt etmek için düzeltme imi (şapka değil!) kullanmak zorundayız. Bunu yapmazsak, ‘Bankamızın bu yılki karı’ ya da ‘Hala internetiniz yok mu?’ diye gazetelere reklam veren bankalar ve Türk Telekom gibi gülünç duruma düşeriz!” (BirGün, 23 Ocak 2012).

Anımsatmakta yarar var: Arapça ve Farsça kökenli sözcüklerde ayrıca /g/ ve /k/ ünsüzlerinden sonra gelen /a/ ve /u/ ünlüleri üzerine de düzeltme imi koymak gerekiyor.
BirGün gazetesinin editörleri ne yazık ki bu uyarımı pek dikkate almıyorlar. Gazetenin birinci sayfasında bile, düzeltme imi kullanılması gereken sözcükler, “kar”, “hala”, “hikaye”, “rüzgar”, “hakim”, “mahkum”, “mekan”, “vekalet”, “nikah”, “kağıt”, “dükkan” biçiminde yazılıyor. Örneğin 18 Aralık 2015 tarihli BirGün’ün birinci sayfasından duyurulan bir yazının başlığı şöyleydi: “Mekan savaşları: Paranoya mekanları ve açık mekanlar”... Selçuk Candansayar’ın 12 Ekim 2015 günlü “Yas Tutmalıyız” başlıklı yazısında da “hâlâ” ve “âlem” sözcükleri imsiz yazılmıştı:
“Korkuyorsak, ağlıyorsak, üzüntüden kahroluyorsak, hala biz kalabilmişiz demektir. Hala insanız ve bizi insanlıktan çıkmaya çağıranlara boyun eğmeyeceğiz. Yas tutmalıyız ki insan kalalım, uğruna can verdiğimiz değerlerin doğruluğunu bir kez daha cümle alem duysun, görsün diye yas tutalım.”

Yeri gelmişken belirtelim: Yönetmen Özcan Alper’in yeni filmi “Rüzgârın Hatıraları” için hazırlanan afişte de “rüzgâr” sözcüğü “rüzgar” diye yazılmıştı. Öylesine kanıksadık ki yazım yanlışlarını, iddialı bir filmin adını bile doğru yazmaya çalışmıyoruz…

BAŞKAN VEKİLİ
Fikri Sağlar’ın 1 Mart 2016 günlü BirGün’deki “Levent’in parmağı AKP’yi korkuttu!” başlıklı köşe yazısından bir alıntı:
“CHP Grup Başkan Vekili Levent Gök’ün Meclis’te yaptığı konuşma sonrası AKP’li Grup Başkanvekili…”
Nedense gazetelerde “Başkan Vekili” bitişik yazılıyor. Oysa iki sözcükten oluşan bu sıfatın ayrı yazılması gerekir.
Fikri Sağlar arkadaşımızın yazısından alıntı yapmamın nedeni, bu sözün aynı tümce içinde iki ayrı biçimde yazılmış olması. Öyle anlaşılıyor ki, Fikri Bey de karar verememiş bu sözü nasıl yazacağına…
Yazım kılavuzlarına bakarsanız, “başkanvekili” diye bir sözcük bulamazsınız.
“Başkan Yardımcısı” nasıl ayrı yazılıyorsa, “Başkan Vekili” de aynı biçimde yazılmalıdır.

TALKIN VE SALKIM...
“Bir malın yönetilmesi ya da bir işin yürütülmesi için görevlendirilen kişi” anlamındaki “kayyım” sözcüğünün “kayyum” diye yazılmasının yanlışlığına değindik birkaç kez. Son uyarımın yayımlandığı gün, bizim arkadaşlar yine bildiğini okumuştu! Ama okur dikkatli, kül yutmuyor! “ ‘Kayyım’ uyarısını yaptığınız yazının yan sayfasındaki bir haberde, hem de pek çok kez ‘kayyum’ yazıyordu” diye ileti göndermiş bir okurumuz...

Ama daha ilginç bir durumla Cumhuriyet gazetesinde karşılaştım.
Güray Öz, Cumhuriyet ‘in hem köşe yazarı hem “Okur Temsilcisi”dir. Yazılarında Türkçeye özen gösterir. Okurların Cumhuriyet gazetesinde gördükleri dil yanlışlarına ilişkin eleştirilerine de sürekli yer verir. Üstelik Dil Derneği’nden Onur Ödülü almış bir arkadaşımızdır. Kendisi de “kayyım-kayyum” karmaşası üstüne çok yazı yazmış, “kayyum”da ısrar eden gazetesine sert eleştiriler yöneltmişti. Bir de ne göreyim! 6 Mart 2016 günlü Cumhuriyet’teki “Burjuvalar ve Edebiyatçılar” başlıklı yazısında şöyle demiş:
“Zaman gazetesine kayyum atanması üzerine söylenecek çok şey var.”
Eğer “kayyum” yazımının doğru olduğu konusunda birileri Güray Öz’ü sonradan “ikna” etmişse, bize de anlatsın, yanlışta direnmeyelim!