Google Play Store
App Store
Birleşik Alman solu hayali gerçekleşebilir mi?

ÖZGÜR ÇOBAN

Alman solu, 2019 yılını seçim başarısızlıkları ve iç tartışmaların neden olduğu hayal kırıklıklarının gölgesinde geride bırakıyor. Sol adına belki bu yıl en çok konuşulan gelişme, Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nde (SPD) yaşanan lider değişikliği oldu.

SPD üyeleri partinin içerisinde debelendiği neoliberal bataklıktan şikâyetçi olacak ki eş genel başkanlıklar için biyografilerinde “solcu” yazan iki ismi tercih ettiler. Norbert Walter-Borjans ve Saskia Esken ikilisinin partinin başına gelmesi “sola açılım” tartışmalarını alevlendirdi. Bu tip tartışmalar domino etkisi yaratarak başka konuların da gündeme taşınmasını sağladı. Bu konulara, Alman politikasında antikapitalist cephenin lider partisi durumunda olan Sol Parti (Die Linke) ile birleşme meselesi de eklendi. SPD kaynaklı açıklamalara bakılacak olursa Sol Parti ile birleşme, parti içerisinde giderek daha fazla yüksek sesle tartışılır hale geldi.

Eski SPD Milletvekili ve partinin etkili isimlerinden Ralf Stegner, geçenlerde yaptığı bir açıklama ile tartışmanın fitilini ateşledi. Stegner, demokratik solun parçalı yapısının aşırı sağ ve muhafazakârlara yaradığını söyledi. Birleşmeyi savunanlar ayrıca, çalışmaların başlaması için “sivil tartışma ortamları” oluşturulmasını da öneriyor.

Peki Sol Parti kanadı ne düşünüyor? Anlaşılan SPD içerisinde birleşme taraftarı olan kesim, Sol Parti’nin önde gelen ve ılımlı olarak bilinen isimlerinden Federal Parlamento Grup Başkanı Dietmar Bartsch ve Thüringen Parti Başkanı Bodo Ramelov ile sürecin yürütülmesini istiyor. Ancak Sol Parti içinde birleşme tartışmalarına katılan ve “birleşmeye sıcak baktığını” ifade eden daha önemli bir isim var. Oskar Lafontaine. Bir zamanlar SPD’nin lider kadrosu içerisinde yer alan ancak partinin sağa kaydığını belirterek, ayrılıp Sol Parti’nin kurucuları arasında yer alan Lafontaine, bir açıklamasında birleşmenin olması gerektiğini ifade etti.

Bana göre bu birleşme meselesinde sorun Sol Parti’de değil. Sıkıntı uzunca bir süredir neoliberalizmin enstrümanı haline gelmiş, sermayedarların yağmaladığı bir siyasi oluşuma dönüşmüş SPD’de. Sol Parti’nin çizgisi gayet net. Parti; antikapitalist, NATO karşıtı, silahsızlanma yanlısı, enternasyonal ve devrimci çizgisini muhafaza ediyor. Bundan ötürü birleşme olasılığından bile söz edilebilmesi için ilk etapta SPD’nin emek yanlısı politikalara, özü itibarıyla sola doğru açılması gerekiyor. Bunun için de SPD’nin, Gerhard Schröder ile şürekası tarafından hazırlanan ve Alman çalışma hayatını emekçilere dar eden “Ajanda 2010” adlı neoliberal revizyonlar içeren ekonomik programının arkasında durmayı bir an önce bırakması gerekiyor.

SAĞCI SPD'LİLERİN KARŞI ATAĞI

Birleşme meselesinin sonuca ulaşmasının önünde bir engel daha var. SPD’nin gövdesinde yaşamını sürdüren, partiyi neoliberal çizgiye çeken ve burada tutmaya çalışan daha ziyade yaşlı sermayedarlardan oluşan damar halen oldukça aktif. Bu hareket içerisinde yer alan parti üyeleri, Ajanda 2010’un terk edilmesini kesinlikle istemiyorlar. Hatta bunlar birleşme taleplerine atfen “Gerçek SPD” adı altında örgütlenerek, “partiyi radikal sola karşı savunacaklarını” falan ilan ettiler. Bir zamanlar emekçi kesimin içerisinde örgütlendiği SPD’nin ne halde olduğunu anlamak için bundan daha iyi bir örnek olamazdı sanırım.

Birleşme hayal değil ancak şu anda koşullar uygun görünmüyor. SPD belli ki öyle program ya da lider değişikliğiyle arzulanan çizgiye gelemeyecek. Bu nedenle sosyal demokratların daha sol bir aşıya ihtiyacı var. Bu dinamik Sol Parti birleşmesi ile harekete geçirilebilir. Die Linke için “radikal sol” diye feveran eden SPD’liler için politika yapacak mecra sıkıntısı yok. Hristiyan Birlik, faşist Almanya için Alternatif (AfD) ya da liberal parti onları kabul edebilir.

Ancak dediğim gibi SPD henüz sola açılmaya hazır değil. Eğer parti sol çizgiye yerleşmeyi başarabilirse zaten aynı spektrumda iki siyasi yapı olması giderek anlamsızlaşacak ve birleşme kendiliğinden olacaktır. Örneğin, SPD tarafından hazırlanan ve parlamento gündemine sunulan servet vergisi ile ilgili yasa tasarısı, Sol Parti kanadında oldukça olumlu karşılandı ve desteklendi. Bu tip dayanışmaların iki parti arasında gelecek dönemde daha da artacağını göreceğiz.

'SOL'U ÖĞRETMEK

Sol Parti’nin önemli isimlerinden Sahra Wagenknecht, birleşme tartışmalarına, “SPD yolunu ve seçmen gözündeki anlamını yitirmiş bir parti. Stratejik sorunlara ilişkin hiçbir çözüm önerileri yok. SPD şu haliyle kesinlikle başarılı bir proje değil” sözleriyle katılırken, partinin lider kadrosunda yer alan diğer bir önemli isim Bernd Riexinger ise birleşme için hiç hevesli olmadığını, iki parti arasında kapatılması mümkün olmayan bir mesafe bulunduğunu ifade etti. Riexinger mesafe konusunda haklı olabilir. Çünkü NATO, dış politika ve güvenlik politikaları konusunda iki partinin kesinlikle örtüşmediklerini söyleyebiliriz. SPD’nin bu konularda daha çok muhafazakâr politika içerikli söylemlerinden “burjuva seçmeni elimden kaçırırım” korkusuyla geri adım atacağını sanmıyorum. Sol Parti de SPD içindeki muhafazakârların “radikal sol” söylemiyle dışlamaya çalıştığı gerçek sol politikalardan asla vazgeçmeyecektir çünkü parti kimliğini bu politikalar temsil ediyor.

Ne olacak peki? SPD şu haliyle sol için sadece bir kambur. Birçok insanın partiye sol demeye bile dili varmıyor. SPD’li bazı sağcıların “radikal sol” diye kötücül göstermeye çalıştıkları devrimci sosyalist ilkeler, bir zamanlar SPD’yi şekillendiriyordu.

Sonuç olarak, SPD’nin “sol parti” kimliğiyle yürüyeceği yol kalmadı. Şu derme çatma halleriyle, örgütü ve yöneticileri daha dinamik olan Sol Parti’nin gelip kendilerine katılmasını beklemiyorlardır herhalde. Eğer bir birleşme tartışması yürütülecekse, fikri düzlemde ana eksen yani büyük parça Sol Parti olmalı. Çünkü Linke, SPD’nin daha solunda, daha net ve kendi özgün kimliğiyle var olan bir parti. SPD eğer daha sola yaslanmak istiyorsa işte fırsat. SPD çöküşe çareyi, boğazına kadar sağ/neoliberal politikalara gömülmüş parti teşkilatlarında bulamaz. Sol Parti, SPD’ye yeniden sol, emek yanlısı ve devrimci politikayı öğretebilir. Ancak en önemli şart, SPD bu birleşmeye bünyesindeki sağcı unsurları temizleyerek gelmelidir. Aksi halde, Sol Parti üye ve yöneticilerinin, SPD’den gelecek bu sağ virüs ile partinin hastalanmasına izin vereceklerini hiç sanmıyorum.