Virüs nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 140 bine yaklaşırken ABD’de 3 bin 500’den fazla insanın evinde öldüğü açıklandı. Japonya’da doktorlar hükümete daha fazla test yapılması yönünde çağrı yaptı

Birleşik Krallık hükümetinin Covid-19 yanıtı: Ekonomik ve toplumsal gerilim hatları üzerine

DR.MATTHEW DONOGHUE
Sosyal Politika Öğretim Üyesi University College Dublin

Çeviren: Tarık Şengül

Ortaya çıkan durum, İngiliz refah devletinin neredeyse tamamen reaktif olduğunu ve krizden ziyade ekonomik üretkenlik dönemlerinde işlev görmek üzere tasarlandığını gösteriyor. Koronavirüs krizi, İngiltere’nin liberal ‘güvenlik ağı’ refah modelinin başarısızlıklarını su yüzüne çıkarmıştır; çünkü sayısız insan bu ağ tarafından yakalanmak yerine ağdan aşağı düşmektedir.

Yeni koronavirüsün, sadece epidemiyolojik ve halk sağlığı krizi değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir kriz olduğu yaygın biçimde kabul ediliyor. Dünya genelinde hükümetler, büyüklükleri ve kapsamları açısından tahminlerin ötesinde ekonomik kurtarma paketleri uygulamaya koydular. Bunlardan bazıları 2008 küresel mali krizde uygulananlardan daha büyük. Birleşik Krallık’ta da durum farklı değil. Öte yandan, Hükümetin tepkisini en iyi ifade eden, tereddüt ve kafa karışıklığıdır. Yanıt verme konusundaki yetersizliği, İngiliz refah devletinin kırılganlığını ve yönetim ideolojisini yansıtıyor.

Birleşik Krallık, COVID-19’a yanıt vermede ülkelerin büyük bölümünün gerisinde kaldı. Diğerleri alarm zillerini çalarken muhafazakar iktidar, işleri her zamanki gibi devam ettirmeyi teşvik etti. Salgının artan ciddiyetini resmen kabul ettiğinde bile Başbakan Boris Johnson, teyit edilmiş koronavirüs hastalarıyla bile el sıkışmaya devam ettiğini övünerek anlatıyordu. Benzer durumdaki diğer ülkeler sokağa çıkma yasağı uygularken, ülke çapında sokağa çıkma yasağı ilan edilmek bir yana, konserler ve Cheltenham at yarışı festivali gibi kitlesel etkinliklerin devam etmesine izin verildi. Bu olaylardan sonraki raporlar, normal yaşamın devam ettiğini göstermeyi hedefleyen bu yaklaşımın gerisindeki asıl nedenin, bir yandan insanlara bir yandan da piyasalara güven verme çabası olduğunu vurguladı. Ne var ki, hükümetin kendi eylemleri ve İngiliz kamuoyundan beklentileri ile ilgili iletişimi kafa karıştırıcı ve belirsizliklerle dolu. Bu alandaki tek başarı, iletişim konusundaki bütünlüklü çaba sonucunda sosyal mesafelenme konusunda bir gelişme sağlanması oldu. Bir bütün olarak bakıldığında, Birleşik Krallık hükümetinin tepkisinde, virüsün olumsuz etkilerinden halkı korumakla, ekonomiyi korumak arasında bariz bir gerilim oluştuğunu belirtmek gerekir.

COVID-19 dünyayı sararken, hükümetler sadece insan yaşamındaki maliyetini değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal dengeleri de dikkate almak zorunda kaldılar. Salgının ekonomileri yok edeceği korkusu, hükümetleri büyük acil kurtarma bütçeleri sunmaya itti. Ancak, 2008 mali krizinden ve “Büyük Durgunluk” döneminden farklı olarak, bu kurtarma paketleri işletmelerin yanı sıra hane halklarına çok daha fazla odaklandı. Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rishi Sunak, gelecekte daha fazla paraya ihtiyaç duyulursa bunun sağlanabileceğine dair bir güvence ile 30 milyar sterlin değerinde bir kurtarma paketi açıkladı. Ancak sosyal devletin onlarca yıldır yetersiz desteklenmesi nedeniyle bu desteğin amacına ulaşmasına fırsat verecek altyapının yetersiz kaldığını da belirtmek gerekir.

9 Nisan itibariyle, 1,2 milyon insan Birleşik Krallık topraklarındaki en önemli destek paketi olan Evrensel Kredi’den yararlanmak için talepte bulundu. İnsanlar, kısa sürede twitter üzerinden hayal kırıklıklarını ifade etmeye başladılar; örneğin bir kişi sadece kaydolmak için 145 bin kişilik bir kuyrukta olduğunu söyledi. Ülkede yüz binlerce serbest meslek sahibine destek için bir fırsat sağladı sağlanmasına ama yararlanma kuralları da bir o kadar karmaşık ve kafa karıştırıcı bulundu. Özellikle de yeni serbest meslek sahibi olanlar açısından bu durum içinden çıkılmaz bir hal aldı. Ortaya çıkan durum, İngiliz refah devletinin neredeyse tamamen reaktif olduğunu ve krizden ziyade ekonomik üretkenlik dönemlerinde işlev görmek üzere tasarlandığını gösteriyor. Koronavirüs krizi, İngiltere’nin liberal ‘güvenlik ağı’ refah modelinin başarısızlıklarını su yüzüne çıkarmıştır; çünkü sayısız insan bu ağ tarafından yakalanmak yerine ağdan aşağı düşmektedir.

Refah devleti koronavirüse hızlı bir şekilde yanıt vermekte başarısız kalırken, ülke çapında şehirlerde, kasabalarda ve kırsal topluluklarda topluluk destek ağları oluşturulmasına şahit oluyoruz. Bu grupların çoğu daha önceden var olan örgütlenmelere dayanıyor ve çatlaklardan aşağı düşenleri desteklemeyi amaçlıyor. Hükümetin koronavirüse yanıtı, tabandaki bu örgütlenmeler üzerinde de bir sıkıntıya dönüşmüş durumda, çünkü hükümet, bu kadar kısa sürede oluşan gönüllüler ağını kendi başarı hanesine yazdırmak istiyor. Oysa, okulları kapatmaya yönelik ilk karar alındığında hükümet, yeni bir krize daha itilmiş hale gelen birçok ailenin yoğun sorularıyla karşı karşıya kaldı. Çünkü okul, birçok aile için ama özellikle “kilit çalışanlar” açısından çocuklarına yemek ve bakım desteği yanında aile danışmanlığı sağlanması demekti. Gıda bankaları ve diğer yardım kuruluşları, artık daha az personel bulundurduğundan ve finansman akışları kurumaya başladığından çökme ihtimali ile karşı karşıyalar. Dolayısıyla hükümetin koronavirüse yanıtı, virüsün ortaya çıkardığı sosyal ve ekonomik meydan okuma karşısındaki başarısına değil tam tersine derin bir siyasa oluşturma başarısızlığına işaret etmektedir.

“Kilit işçiler” tanımının bizatihi kendisi bu derin krizi açık hale getiriyor. Hükümet, kimin kalması ve kimin işe gitmeye devam etmesi gerektiği konusundaki kafa karışıklığını sona erdirmek amacıyla kilit işgücünü tarif etti. Bunlar, ulusal sağlık sisteminde ve kritik altyapıda çalışanların yanı sıra süpermarket ve mağaza çalışanları, teslimat sürücüleri ile paket servislerinde çalışan işçilerdi. Toplumlarına hizmet etmek ve doğan ihtiyaçları karşılamak için sağlıklarını riske sokan ve tam da bu nedenle kilit işçiler olarak adlandırılan bu kesim, birçok durumda ve hiç şaşırtıcı olmayan bir biçimde, ortalama geçinme sınırının altında kaldığı gösterilen ulusal asgari ücretle çalışıyor. Bu işçilerin olması, ekonominin düzgün işlemesi için şarttır. Bu durum ancak şimdi açık biçimde kabul edildi ve üstü örtük biçimde de olsa hükümet de bu durumu kabul etmiş oldu.

Krizler, işlerin her zamanki işleyişini bozar ve birçok şeyi askıya alır. Ama krizler, aynı zamanda halk toplumsal sorunlar konusunda düşüncelerini değiştirmeye başladığında, işlerin başka türlü olabileceğini de gösterir. Umut, hayat yavaş yavaş normale döndüğünde, halkların ülkelerinin sosyal güvenlik ağlarının önemi hakkında dersler çıkarmalarındadır. COVID-19 pandemisi gösterdi ki, piyasa toplumsal güvenliği sağlamak konusunda her koşulda güvenilebilecek bir güç değildir.