Birlikte başarabiliriz

FERAY AYTEKİN AYDOĞAN

Kadrolu, sözleşmeli, ücretli, ataması yapılmayan; aynı binalarda aynı sınıflarda öğrencilerimizin yaşamlarına dokunanlarız. Kadrolu, sözleşmeli, kamuda güvencesiz, açlık sınırında, özel öğretim kurumlarında kölelik koşullarında çalıştırılanlar, hukuksuzca ihraç edilerek mesleğimizden, öğrencilerimizden kopartılanlarız. Bu memleketin öğretmenleriyiz.

15 Temmuz sonrasında KHK ile sözlü sınav/mülakat üzerinden kullanılarak sözleşmeli öğretmen atamaları yapılmaya başlatıldı. Öğretmen atamalarında mülakat uygulamasında ısrar etti, liyakat adım adım terk edildi. 15 Temmuz 2016 sonrasında tek bir kadrolu öğretmen ataması yapılmazken, Nisan 2019 itibariyle MEB bünyesinde görev yapan sözleşmeli öğretmen sayısı 83 bin 366’dır. 20 bin yeni öğretmen ataması ile bu sayı 103 bine ulaştı. Ülke çapında görev yapan ve tamamına yakını asgari ücretin altında çalıştırılan ücretli öğretmen sayısı ise 92 bine ulaştı.

Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıyla birlikte eğitimde güvencesiz istihdam yaşama geçirildi. Sayıları yüz bini aşan sözleşmeli öğretmenlerin mazerete dayalı tayin hakkı sorunu sürerken, 3 yıl +1 yıl sözleşmeli istihdam düzenlemesi var olan sorunları derinleştirerek sürdürmektedir. Öğretmenler arasında kadrolu, sözleşmeli ya da ücretli öğretmen ayrımı yapılamaz. Eğitimin vazgeçilmez unsuru öğretmendir ve eğitimin niteliği, öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır.

Öğretmen atamalarında toplumun hemen her kesimi tarafından ‘siyasi torpil’ ve ‘kayırmacılık’ olarak algılanan mülakat sınavı MEB tarafından ısrarla sürdürülmektedir. MEB, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni bahane edip, öğretmen atamalarında mülakat kriteri getirerek, bu alanda siyasi torpil ve kayırmacılığı ön plana çıkarmıştır.

Siyasi iktidarın bir süredir kamu istihdamında benimsemiş olduğu güvencesiz/sözleşmeli istihdam uygulamalarının yaygınlaşması, ‘Güvenlik soruşturması’ adı altında yapılan siyasi fişlemelerin artmasına neden olmaktadır. MEB, her fırsatta öğretmenlerin niteliklerini ve yeterliliklerini tartışmaya açıp, siyasi kadroları üzerinden öğretmenlerin performansını ölçmeye çalışırken, öğretmen açıklarını kapatmak için adım atamamakta ısrar etmektedir. Ataması yapılmayan öğretmen sorunu aynı zamanda öğrencilerimizin de eğitim hakkı ihlalidir. 2023 yılında ataması yapılmayan öğretmen sayısı da 1 milyonu aşacaktır.

HUKUKSUZ KHK İHRAÇLARI SORUNU SÜRMEKTEDİR

OHAL KHK’leri ile MEB’den 34 bin 393 kişi, yükseköğretim kurumlarından 7 bin 312 kişi (5 bin 904 akademisyen, bin 408 idari personel) kamu görevinden çıkarılmıştır. 15 Temmuz darbe girişimi sürecine katıldıkları iddiasıyla ihraç edilen asker sayısı 15 bin 584, polis sayısı ise 32 bin 93 iken benzer suçlamalardan dolayı eğitimde yaşanan toplam ihraçların sayısı 41 bin 705’tir.

OHAL sürecinde ihraç edilen öğretmenler çok ciddi zorluklarla karşı kaşıya kalmış, aralarında eğitimci ve akademisyenlerin de olduğu 53 kişi yaşadıkları haksızlığa dayanamayarak intihar etmiştir. OHAL haksızlığı karşısında intihar edenlerden bazılarının iade KHK’leri ile görevine iade edilmesi, yaşanan haksızlığın ve adaletsizliğin boyutlarını göz önüne sermiştir. İhraç kararları ile birlikte ihraç edilenlerin ve birinci derece yakınlarının pasaportlarına el konulması ve yurtdışı çıkış yasağı getirilmesi çok ciddi sorunları beraberinde getirmiş, özellikle çocukları yurtdışında eğitim alanlar açısından telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkarmıştır.

Türkiye tarihinde görülmemiş boyutta öğretmenliği, öğretmenlik mesleğinin itibarını hedef alan politikalar hayata geçiriliyor. Aslında yaratılmak istenen tablo iktidarın öğretmenini yaratmaktır.

Kadrolu, sözleşmeli, ücretli, ataması yapılmayan, hukusuzca ihraç edilen milyonu aşan bir gücüz. Sorunlarımızı çözmek birbirimizin sesine ses olmaktan geçiyor. Ve biz TÖS’ ten TÖB-DER’ den EĞİTİM SEN’ e mücadele tarihimizden aldığımız güçle çok iyi biliyoruz ki, biz istersek birlikte başarabiliriz.