2022’yi neredeyse her gün yeni bir zam haberiyle kapadık. Geçtiğimiz hafta da konutlarda kullanılan doğalgaza yüzde 20,4, sanayide kullanılan doğalgaza yüzde 50,8, elektrik üretiminde kullanılan doğalgaza ise yüzde 49,5 zam geldi. Alım gücü düşen toplumun geniş kesimlerinin temel harcama kalemleri olan gıda, barınma, ısınma gibi ihtiyaçlardan kısarak geçirdiği 2021 kara kışı, koşullar değişmezse bu yıl daha da zorlu geçecek. Öte yandan sermayenin kârı katlanıyor. Bankaların toplam karı da 2022’de geçen yılın ilk 6 ayına göre yüzde 400.5 artmış durumda. “Fiyatları tayin eden Allah’tır” siyasetinin, Tarım Kredi Marketleri’ne davet eden veya artan maliyetler altında ezilen topluma türlü tasarruf tavsiyelerinde bulunarak örtbas etmeye çalıştığı şey göz göre göre inşa edilen bir yaşam maliyeti krizi.

***

Hayatı hiç olmadığı kadar zorlaştıran bu krizin olası sonuçlarını geçtiğimiz kış görmeye başlamıştık. Barınacak ev bulamayan, var olan evlerini ısıtamayan, yeterli gıdaya erişemeyen onlarca hikâyeye tanıklık etmiştik. Bugün itibariyle de çocuklarda yetersiz beslenmeye bağlı sağlık sorunları ortaya çıkmaya başladığını, gençlerin barınma ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için eğitimden vazgeçtiklerini görüyoruz. Yoksullarla zenginler arasındaki uçurumun büyümesiyle ortaya çıkan bu krize karşı sessizliği bozmanın vakti geldi de geçiyor. Geçtiğimiz sene gig işçileri, motokuryeler, enerji şirketlerinin kamulaştırılması, geçinemiyoruz, barınamıyoruz gibi farklı ölçeklerde çıkan itiraz dalgasını ve eylemlilikleri farklı alanlarda çoğaltmanın gereği de aciliyetini koruyor.

***

Bu konuda İngiltere’de ilham verici bir taban hareketi örgütleniyor. “Enough is enough” adlı kampanya ile bir araya gelen sendika, yerel örgütler ve aktörler “yaşam maliyeti krizi” olarak tarif ettikleri artan faturalar, düşük ücretler, gıda yoksulluğu, niteliksiz konutlar ve zengin bir seçkinler için çalışmaya karşı geçtiğimiz Cumartesi günü Liverpool’da bir araya geldiler. Katılımcıları arasında “Açlık kulüp rengi tanımıyor” diyen futbol kulübü fanları, İşçi Partisi parlamenterleri, kiracılar, işçiler ve yerel sakinlerin örgütleri, İletişim Çalışanları Birliği, Tribune magazin gibi farklı ölçek ve biçimlerdeki örgütlenmeler bulunuyordu. “Sebep olmadığımız krizin bedelini ödemeye karşı mücadele ediyoruz” söylemine dayanan kampanya kapsamında 5 başlıklı bir mücadele sürdürülüyor: ücretlerde gerçek bir artış, gıda yoksulluğunun sonlandırılması, herkese nitelikli barınma, enerji faturalarının azaltılması, zenginlerin vergilendirilmesi.

***

Bu başlıklar altında kısa vadeli çözüm önerilerinin yanı sıra enerji şirketlerinin kamulaştırılması, petrol devlerinin gücünü kırmak için yenilenebilir enerjiye kamu yatırımı, okullarda ücretsiz yemek, topluluk mutfakları, çocuk açlığının sonlandırılması gibi hedeflere yönelik düzenleyici bağımsız kurumların oluşturulması, tatil evlerinin sayısının ve AirBnB’leri sınırlanması ve vergilendirilmesi, kiracı haklarına yönelik bir tüzük oluşturulması, toplu konutların yaratılması, emekçiler üzerindeki vergi yükünün azaltılıp zenginlerin ve büyük şirketlerden alınan vergilerin artırılmasına kadar bir dizi talebin örgütlenmesini de kapsayan uzun soluklu ve kapsayıcı bir çerçevesi bulunuyor. Bu çerçevede sokağa taşınacak bir dizi eylem planını da içeriyor.

***

Bu tür talepler etrafındaki itirazlar İngiltere ile de sınırlı değil. Avrupa’nın farklı kentlerinde insanlar artan yaşam maliyetlerine karşı sokağa çıkıyor. İtalya, Napoli’de “Faturalarımızı ödemiyoruz! Şimdi kaos vaktidir!” diyerek bir araya gelenler elektrik faturalarının 10 kat artmasını belediye binası önünde faturalarını yakarak protesto ettiler. Die Linke tarafından yapılan bir çağrı ile Berlin ve Leipzig’de de yükselen enerji faturalarına karşı “Pazartesi protestosu” planlanıyor. Fransa’da ulaştırma ve kamu hizmetleri çalışanları daha iyi ücret ve çalışma koşulları için Eylül ayı boyunca Fransa genelinde protesto gösterileri yapacak.

***

Coğrafyalar farklı da olsa itirazlar benzerlik gösteriyor. Toplumlar, sorumlu olmadıkları bu krizin faturasını ödemeye razı değil. Hükümetlerine itiraz ediyor, krizin gerçek sorumlularına yönelik yaptırımlar için sokakları dolduruyorlar. Talepler ve söylemler de gösteriyor ki yaşam maliyetinin tek bir çözümü var sermaye hâkimiyetinin son bulması ve demokratik, kamucu politikaları içerecek bir sistem değişikliği. Bunun yolu ise İngiltere’de “artık yeter” diyenlerin de işaret ettiği gibi farklı emek örgütleri, siyasi partiler, yerel taban hareketleri gibi farklı ölçeklerde mücadele yürüten örgütlü aktörlerin birliğinden, güçleri birleştirmekten geçiyor.