Bugün 22 Eylül Dünya Otomobilsiz Yaşam Günü. Bir otomobil sadece kullanılırken çevreye zarar vermiyor. Örneğin bir cipin üretiminde 35 ton karbon gazı doğaya salınıyor. Mavi kapak toplamaktan önce bunu hesap etmeliyiz.

Bisiklet günlükleri: Cipe binip çevre için mavi kapak toplamak

AHMET YEŞİL - ahmetyesil08@gmail.com

Bugün 22 Eylül Dünya Otomobilsiz Yaşam Günü. Bir otomobil sadece kullanılırken çevreye zarar vermiyor. Örneğin bir cipin üretiminde 35 ton karbon gazı doğaya salınıyor. Mavi kapak toplamaktan önce bunu hesap etmeliyiz

2000'li yıllar, kapitalizmin kendini dünyaya daha çevreci ürünlerle güzel göstermeye başladığı yıllardı. Önce A sınıfı, sonra A+ sonra A+++ enerji sınıfı ürünleri pazarlama dönemine girilmişti. Yemyeşil çevre görüntüleriyle sunulan reklamlar insanları daha fazla tüketime teşvik ederken çok az kişi bir ürünün üretiminde harcanan enerjinin daha en başından doğayı yok ettiğini sorguladı.


Bugün giderek daha çok insan kullandığı ürünün karbon emisyonunu hesap etmekle kalmıyor, ürünün üretim sürecindeki emisyon maliyetini araştırmaya başlıyor.

Bu araştırma bazen şirketlerin yalanlarıyla yanlış bir sonuca ulaşabiliyor. Örneğin Volkswagen firmasının birkaç yıl önce dizel araçlarının karbon emisyon değerlerini manipüle ederek düşük göstermesi tüm dünyada duyulmuş, şirket büyük miktarda tazminat ödemişti.

Hükümetler bilimsel gerçekleri çıkarları için görmezden gelip belirli yükümlülükleri yerine getirmek konusunda zorluk çıkarsa da sivil toplum kuruluşlarının baskıları, bilim insanlarının raporları, mevsimlerin dengesizleşip doğa olaylarının artması insanların giderek çevre sorunlarına duyarlı hale gelmesini sağlıyor.

OTOMOBİL KULLANMANIN GERÇEK MALİYETİ

Kalemden kitaba, televizyondan mobilyaya, kıyafetten bisiklete her üretim aynı zamanda çevre için bir maliyet demek ve en çevreci üretim bile bu zararı sıfır atıkla gerçekleştirmekten uzak. Çevre için hem üretim hem de kullanımda en büyük maliyet kalemlerinden birisi elbette otomobil endüstrisi.

Bugün otomobil galerilerinde en çevreci ulaşım aracı gibi sunulan otomobillerin hemen yanında kilometre başına kaç gram karbon emisyonu harcadığı yazar. Ortalama bir araç için bu 300 gram civarındadır. Yani bir otomobille 20 kilometre yol gittiğiniz zaman doğaya 6 kilo karbon gazı yayarsınız. Buna trafikte durup kalkmanız, motorun ısınmasına kadar geçen süre, fazladan taşınan ağırlık dahil değildir. Aynı otomobili yılda 20 bin kilometre kullanırsanız doğaya 6 ton karbon gazı salgılarsınız. Bu sadece bir otomobilin kullanımında doğaya verilen zarardır. Bir de otomobil üretimi için harcanan enerji var. En çevreci görünen minik otomobillerin üretimi için 7-8 ton, ortalama büyüklükteki bir sedan otomobil için 15 ton, çok karizmatik görünen (!) büyük cipler için 35 ton karbon emisyonu demek.

Bir otomobil kullanıcısının doğaya verdiği tahribatı dengelemesi için pek fazla yapabileceği bir şey maalesef yok. Mavi kapak toplamak, çöpü geri dönüştürmek, hatta ağaç dikmek bir otomobilin doğaya verdiği zararı geri çevirmek için yeterli değil. Ağaç demişken; bir ağaç bir yılda ortalama 30 kilogram karbon gazını temizler. Yani bir otomobilin iki günde doğaya verdiği zararı telafi etmek için bir ağacın bir yıl çalışması gerekir.

GELECEĞİMİZ İÇİN KONFORDAN VAZGEÇMEK

Bugün doğayı yeniden düşünmemiz, ortak yaşam alanımız, geleceğimiz için bazı şeylerden vazgeçmemiz gerekiyor. Konfordan vazgeçmeden yapılan küçük çaplı hareketler vicdanımızı rahatlatmaktan öteye gitmez. Mavi kapak toplamaktan, çöplerimizi ayrıştırmaktan daha önce yapacağımız şey attığımız her adımda karbon emisyonumuzu düşünmektir. Yarım litre su içmek için plastik şişe satın aldıktan sonra o şişeyi çöpe atmak bizi çevreci yapmaz. Günde milyonlarca kez çöpe atılan plastik şişeler ya toprağa gömülerek ya da yakılarak yok edilir. Kapitalizm şişeyi dönüştürme maliyetine katlanmaz. Değiş tokuş yapmak, ikinci el kullanmak, gerçekten ihtiyaç olmayan bir ürünü almamak, bozulan ürünü tamir etmek çevre için atılacak adımların başında gelir. Bu yazdıklarıma itiraz edilebilir, zaten kötü olan ekonomimizde tüketimin azalması daha fazla işsizlik yaratır diye düşünülebilir.

Tam olarak öyle değil. Birçok çevreci gibi benim de önerim olan bu sistem kendi istihdamını yaratabilir. Yeniden küçük ölçekli tamir atölyeleri açılması, ikinci el mağazaların yaygınlaşması bazı ülkelerde olduğu gibi ekonomiye büyük katkılar sağlayabilir. Çevreyi önceleyen sistemler elbette şu anda bilmediğimiz başka iş kollarını da yaratacaktır. Bu konuya başka yazıda değineceğim, şimdilik yazı amacından çok da kopmasın.

Bisiklet, en çevreci ulaşım aracı olmakla beraber üretiminde 120 kilogram emisyon miktarı ile doğa için daha az tahribat anlamına gelir. Bisiklet sayesinde ulaşımı ve ulaşım sebebiyle çevreye verdiğimiz zararı yeniden düşünmenin zamanı. Doğadan aldığımızı nasıl yerine koyabiliriz, harcama maliyetlerimiz yanında doğa maliyetimizi nasıl hesap edebiliriz, sorgulamalıyız.

BİSİKLETÇİLİK YAŞAMI MERKEZE ALAN BİR FELSEFE

Otomobil için ödenen fahiş vergilere, yoğun trafiğin insan sağlığına zararlarına, bol şeritli yollar yapılması için doğal alanların, ormanların tahrip edilmesine, şehrin merkezlerindeki yaşam alanlarının ve evlerimizin bahçelerinin otopark alanı olarak ayrılmasına değinmedim bile. Bireysel dönüşüm ve hareketler elbette tek başına yeterli değildir. Kapitalizmi sorgulamak, çevre için örgütlenmek, hükümetlere daha insan ve çevre merkezli politikalar üretmeleri için baskı yapacak araçları oluşturmak her şeyin başı. Bisikletçilik sadece bir noktadan diğerine bisikletle ulaşmak değildir. İnsanı, hayvanı, çevreyi, kısaca yaşamı merkeze alan bir felsefe bisikletçiliğin temelidir. Bisiklet sürerken bu bağlamdan kopmamalı.