Bitcoin bir hayal satıyor, geleceğin para birimi olma hayalini. İnsanların bir kısmı bu hayali satın alıyor. Bir kısmınınsa bu hayali umursadığı yok, sadece fiyatlar sürekli arttığından piyasaya girip para kazanmaya çalışıyor

Bitcoin, çılgınlık, panik ve çöküş

ANIL ABA

Ekonomist, Tyumen Üniversitesi İleri Araştırmalar Okulu
anil.aba@boun.edu.tr

Bitcoin çılgınlığı bu aralar yerini ince bir gerginliğe bırakıyor gibi. Aralık ortası 19343 dolar ile rekor kıran bitcoin yüzde 30’luk bir düşüş yaşayarak 13000 dolarlara kadar gerilemişti. Şu aralar da 14000-15000 dolar bandında gidip geliyor. Aynı dönemde, ikinci büyük kripto para birimi olan Ethereum hızlı çıkış (yüzde 66) ve hızlı düşüşlerle (yüzde 25) çalkalansa da son üç aylık süreçte piyasa değerini üçe katlayarak kumarbazlarına en az bitcoin kadar kazandırmış oldu.

Bu inovasyonların kripto (ya da dijital) para birimi oldukları iddia ediliyor. Ancak paranın üç temel fonksiyonu olan mübadele vasıtası, hesap/ölçü birimi ve tasarruf aracı olma özelliklerini taşımadıklarından bitcoin ve türevlerinin para olmadıklarını biz aylardır izah etmeye çalışıyoruz. Peki nedir bu bitcoin?
Bitcoin’i ödeme yöntemi olarak kabul eden, yok denecek kadar az da olsa, mekanlar ve internet siteleri var. Fakat piyasa değeri sürekli artan ve artacağı düşünülen bir parayla gidip kitap ya da domates almak ahmaklık olacağından kimse bunu alışverişte kullanmak istemez. Öte yandan da bitcoin piyasası çökerken kimse bitcoin ile yapılan ödemeleri kabul etmek istemeyecektir.

Çok açık ki bugün bitcoin müritleri bunu alışverişte kullanmak, ödemelerini yapmak ya da açık pozisyonlarını kapatmak için değil ucuzken alıp ilerde pahalıya satmak için bitcoin’in peşinde koşuyorlar. Dolayısıyla bitcoin bir para birimi değil kendi borsası olan sanal ve çok riskli bir yatırım aracıdır. En azından öyle davranıyor. Ve diğer tüm finansal araçlar gibi bitcoin’in de balon yaratma eğilimi var.

Varlık fiyatı balonları nasıl oluşur?
Kâğıt üzerinde, borsadaki hisse senetleri şirketlerin gelecekteki kârlılık ve gelir akışlarının bugünkü değerini yansıtır. Tabii ki gelecek henüz yaşanmadığı için bu gelir akışları farazîdir. Ana-akım iktisat literatüründe geleceği öngörmeye yönelik stokastik (olasılıksal) piyasa modelleri geliştirilmişse de Keynes geleceğin esasen belirsiz olduğunu ve kesinlikle öngörülemeyeceğini savunur. Gerçekten de piyasa oyuncuları müneccim olmadıklarından gelecek beklentileri genellikle sezgisel bir şekilde belirlenir. Eğer genel hissiyat gelecekte fiyatların artacağı yönündeyse bugünkü satın almalar fiyatları arttırır. Yani, bir bakıma, sistemin kendi kendini gerçekleştiren bir tarafı vardır.

Fakat piyasa oyuncuları bu halihazırdaki olumlu gidişatı, geleceğe yönelik olumlu ama farazî beklentilerle harmanladığı zaman ortaya çıkan aşırı satın alma talebi piyasa fiyatlarını reel değerlerin üzerinde oluşturur. Milton Friedman’a göre sorun yoktur çünkü gerçek fiyatlardan sapmalar geçicidir ve arbitraj fırsatı doğduğunda rasyonel oyuncular satış yapar; böylece fiyatlar kısa sürede denge değerine geri döner.

Ancak görüyoruz ki finansal piyasalar Friedman’ın anlattığı gibi işlemiyor. Piyasa fiyatı gerçek değerin üzerine çıktığında rasyonel olan satmak değil tutmak oluyor. Çünkü oyuncular biliyor ki fiyatlar ileride daha da artacak. Herkes böyle davranıp piyasaya yüklendiği zaman da varlık fiyatı balonu dediğimiz çılgınlık yaşanıyor.
Artan spekülatif hareketler büyüyerek Ponzi finansman ihtiyacını doğurur çünkü bir noktada nakit akışı borcun faizini bile karşılayamaz hale gelir. Bu tezgâh sonsuza kadar sürdürülemeyeceğinden zamanla sistemden çıkmak isteyen tasarrufların miktarı girmek isteyenleri geçer. İş bu raddeye vardığında artık, “Minsky anı” da denilen, çöküş kaçınılmaz olur.

Tarih boyunca aşağı yukarı bütün spekülatif balonlar aynı döngüyü yaşamıştır. 400 yıl önceki Lale çılgınlığı da 20 sene önceki dot-com balonu da 10 sene önce çöken mortgage piyasası da böyle gelişip böyle patlamıştır. Her şey yolundayken, biraz da sürü psikolojisiyle, alınan aşırı riskler ve artan spekülasyon aslında sistemin kendi mezarını kazar.

Bu defa farklı mı?!
Tarih, en azından finansal krizler açısından, tekerrürden ibaret olmasına rağmen her seferinde oyuncular “bu defa farklı” sendromuna girerler. Krizlerden alınması gereken dersler alınmış, hatta belki gerekli regülasyonlar da yapılmıştır. Doksanlı yıllarda, Robert Lucas gibi, kallavi liberal iktisatçılar bir daha asla kriz çıkmayacağını iddia etmişlerdi.

Fakat kapitalist sistem başka türlü çalışmaz. Çoğu zaman reel sektörde azalan kâr hadlerinin alternatifi finansal spekülasyon olur. Ne yapılır ne edilir, türlü dolambaçlarla sistem yeni bir balon yaratır, yaratmak zorundadır. Her seferinde piyasalar hem kendini hem de dışardakileri bu defanın farklı olduğuna inandırır, inandırmak zorundadır. Mortgage balonu da “farklıydı” çünkü ev fiyatları o zamana kadar hep artmıştı, düşmesi ihtimaller ve beklentiler dahilinde değildi. Şimdi de bitcoin “farklı.” Çünkü şudur, budur…

Ama aslında tamamen aynı dinamik bitcoin piyasası için işliyor. İşin kötüsü bu sefer üzerine kumar oynanan şey bir ev ya da internet şirketi bile değil. Bitcoin bir hayal satıyor, geleceğin para birimi olma hayalini. İnsanların bir kısmı bu hayali satın alıyor. Bir kısmınınsa bu hayali umursadığı yok, sadece fiyatlar sürekli arttığından piyasaya girip para kazanmaya çalışıyor.

Gelecekte blockchain teknolojisine dayanan, merkez bankalarının kontrol ettiği, bankacılık sistemi tarafından benimsenen ve arkasında bir devlet güvencesi olan dijital para fikri ihtimal dışı bir inovasyon değildir. Ancak bu inovasyon bitcoin olamaz. Kapitalist sistemin fiyat istikrarına ihtiyacı vardır çünkü yatırımcı ve tasarrufçu önünü görmek ister. Merkez bankalarının uyguladığı enflasyon hedeflemesinin bütün esprisi fiyat istikrarını sağlayarak geleceği daha belirli kılmak suretiyle özel yatırımcının riskini azaltmaktır. Bir ayda yüzde 60 artıp bir gecede yüzde 30 düşen bir şeyin dolaşım ve sözleşmelerde para olarak kullanılması mümkün değildir. Üstüne üstlük bitcoin’in arzının 21 milyon ile sınırlandırılması, misal, üretim ikiye katlandığında mal ve hizmetlerin fiyatlarının yarıya inmesi anlamına gelir. Ve biz biliyoruz ki kapitalist sistem için enflasyondan daha kötü bir şey varsa o da deflasyondur.

Bu noktadan sonra bitcoin fiyatları bir süre daha artabilir; 50 bin doları da görebilir 100 bin doları da… Ama görmeyebilir de… Finans balonlarının zarafeti de buradadır, ne zaman patlayacakları bilinmez. Zaten bilinse (ters tümevarım ile) balon olmazdı.