An itibarıyla Bitcoin’i para olarak kullananlar büyük ölçüde yasadışı işlerin içindeki kalpazanlar. Ama gelecekte böyle olmayacak, gündelik hayatımızın da içine Bitcoin girecek. En azından iddia bu. Peki, bu mevcut para sisteminde bankayla borç dışında bir ilişkisi olmayan milyonlarca ücretli çalışanın hayatında ne değiştirecek? Bu sorunun cevabı kocaman bir hiç…

Bitcoin’i savunmamalıyız

OZAN GÜNDOĞDU

22 Mayıs 2010’da Laszlo Hanyecz’in tam 10 bin Bitcoin karşılığında 2 adet büyük boy pizza siparişi vermesi tarihe Bitcoin’le yapılan ilk alışveriş olarak geçti. O tarihte 41 dolara karşılık gelen 10 bin Bitcoin 23 Nisan 2021 itibarıyla yaklaşık 500 milyon dolar ediyor. Bitcoin’in tüm dünyada tanınmasının altında da alışverişlerde kullanılan işlevsel bir araç olması değil, bu ürkütücü değer artışı yatıyor. Ürkütücü çünkü değeri roket hızında artan bu şeyin finansal bir balon olduğuna ilişkin çok sayıda görüş mevcut. Şimdilik haksız da sayılmazlar. Zira Bitcoin fanları, onu her ne kadar geleceğin para birimi olarak tanımlasa da şimdilik bir parada aradığımız özellikler Bitcoin’de yok.

15 Nisan’da 63 bin dolar seviyesinde olan 1 Bitcoin’in fiyatı bugün 50 bin dolara gerilemiş durumda. Bu nedenle Bitcoin vadeli hiçbir işleme açık değil. Türk Lirası geliri olan bizler, dolarla borçlanırken bile zorlanıyoruz, bir de Bitcoin’le borçlandığınızı veya borç verdiğinizi düşünün. “Bir para vadeli bir işleme açık değilse para değildir” demek de yanlış olmaz. Değeri bu kadar değişken bir şey de genel olarak para birimi olarak kullanılamaz. Bu eleştiriye karşı, Bitcoin fanları gelecekte bu sorunun çözüleceğini söylüyor.

O halde Bitcoin’le şu anda neden bu kadar çok insan ilgileniyor? Çünkü sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada milyonlarca insan Bitcoin’le paralarına para katmanın yollarını arıyor. Öyleyse Bitcoin nedir sorusunun en azından bugün için cevabı milyonlarca insan için “alıp satarak para kazandığımız bir şey” oluyor. Para değil, varlık değil… Bir şey…

Kripto paralar konusunda Türkiye’nin en önemli uzmanlarından Erkin Şahinöz hafta içi HaberTürk’te Fatih Altaylı’nın programına bağlanarak “Parayı para yapan şey onu ihraç eden devlet değil. Onun gelecekte değişim aracı, tasarruf aracı, ödeme aracı olacağına inanan insandır. Arkasında insan olduğunu sürece bu dalganın önünde kimse duramaz. Victor Hugo’nun dediği gibi zamanı gelmiş bir fikrin önünde hiçbir ordu duramaz” ifadelerini kullandı. Şahinöz haksız mı? An itibarıyla Bitcoin, değerini ona inanan milyonlarca insandan alıyor.

Bu haliyle Bitcoin’in bir realite olduğunu ve Şahinöz’ün haklı olduğunu kabul etmek gerekir. Peki, ne vadediyor bu şey? Yine Erkin Şahinöz’ün ifadeleriyle; “Geleneksel paralar değer kaybettiğinde müdahale eden merkez bankaları var. Bu tarafta aşırı oynaklık olduğunda müdahale eden bir merkez yok. Zaten özelliği de bu.”

Şahinöz’ün de dediği gibi Bitcoin’in insanlığın önüne koyduğu en önemli özelliği merkezsiz olmak. Geleneksel para birimlerinin her biri bir merkeze bağlı. Türk Lirası, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na, ABD Doları Fed’e, Avro ECB’ye… Bu merkeze bağlı olma durumu aynı zamanda para transferleri üzerinde de merkezlerin söz hakkı olması anlamına geliyor. Örneğin ABD Doları cinsinden bir parayı banka aracılığıyla transfer ederken bu transfer işlemi öncelikle Fed’den onay bekliyor. Gönderen belli, parayı alan belli. Her şey kayıt altında. Fed ise bu süreci takip ediyor. Zaten bunca prosedür yüzünden söz konusu para transferinin tamamlanması birkaç gün sürebiliyor. Bir ülkenin bankalarının SWIFT sisteminden atılması halinde, o ülkenin bankacılık sistemi ABD Doları cinsinden işlemleri gerçekleştiremiyor. Bu sayede ABD istediği ülkelere ambargo uygulayabiliyor, bu ülkeleri para sisteminden çıkarmakla tehdit edebiliyor. Tüm dünyada ABD Doları’yla işlemler yapıldığı düşünülürse bir ülkenin SWIFT sisteminden çıkarılması o ülkenin dünyayla ticari ve finansal bağlantısının büyük ölçüde koparılması anlamına geliyor.

Para merkezlerinin yetkileri sadece bunlarla da sınırlı değil. Aynı merkezler kontrolleri altındaki paranın miktarını ve dolayısıyla değerini de belirleyebiliyor. Örneğin TCMB piyasadaki TL miktarını kontrol edebileceği araçları elinde bulunduruyor. TL miktarı arttığında onu kısabiliyor, azaldığında artırabiliyor.

İşte Bitcoin’in merkezsizliği bu ceberut “merkez bankası paraları” rejiminde ışıl ışıl parlıyor. İnsanlığın 21’inci yüzyıldaki özlemleri Bitcoin’de vücut buluyor.

Sahiden öyle mi? Bir paranın merkezsiz olması zannettiğimiz kadar iyi bir şey mi? Gerçekten Bitcoin’i kontrol eden bir otorite yok. Böylece bir para transferi arkasında hiçbir iz bırakmadan gerçekleşebiliyor. Gündelik hayatımızda Bitcoin’i para olarak kullanmıyoruz ancak Dark WEB’de, uyuşturucu ticaretinden tutun da köle ticaretine kadar birçok yasadışı faaliyeti Bitcoin’le gerçekleştirebilirsiniz. Arkanızda hiçbir iz bırakmadan sizin için birini öldürecek bir kiralık katile Bitcoin’le ödeme yapabilirsiniz.

An itibarıyla Bitcoin’i para olarak kullananlar büyük ölçüde yasadışı işlerin içindeki kalpazanlar. Ama gelecekte böyle olmayacak, gündelik hayatımızın da içine Bitcoin girecek. En azından iddia bu. Peki, bu mevcut para sisteminde bankayla borç dışında bir ilişkisi olmayan milyonlarca ücretli çalışanın hayatında ne değiştirecek? Bu sorunun cevabı kocaman bir hiç… Belki üniversite öğrencisi kızınıza para gönderirken bu transferinizin gizli kalmasını isteyebilirsiniz. Bu isteğiniz Bitcoin’in para sistemimizin yerine geçtiği gelecekte mümkün. Aynı zamanda paranızı güvenle saklayabilmeniz de Bitcoin’le daha kolay. Yeter ki cüzdanınızın şifresini unutmayın…

Görüldüğü üzere gündelik hayatının en az 8 saatini bir işverenin nam ve hesabına çalışmakla geçiren, aldığı ücret ile mütevazı hayatını sürdüren milyonlar için Bitcoin’in vadettiği yenilikler son derece sınırlı. O halde Bitcoin sermayedarlara sesleniyor. Bakın kripto para borsası Paribu’da, Bitcoin’in vadettikleri nasıl sıralanmış;

BTC transferi yapılan cüzdanın sahibinin kimliği, kişi kendisi açıklamadıkça bilinmediğinden kişisel verilerin ve varlıkların gizliliğine imkân tanıyor.

BTC’nin en önemli avantajları arasında tüm dünyada, başka herhangi bir merkezi otorite ya da kurumun etkisi olmaksızın anında kripto para transferini mümkün kılması bulunuyor.

BTC’nin arzının sınırlı şekilde kurgulanmış olması enflasyonun önüne geçiyor.

Blokzincir üzerinde yapılan kayıtların merkeziyetsiz olması nedeniyle bu kayıtların değiştirilmesi de mümkün olmuyor.

Bankalar üzerinden yapılan para transferleriyle kıyaslandığında sağladığı transfer maliyetindeki avantaj da BTC’nin ilgi görmesindeki önemli etkenlerden biri.

Hepsi bu. Yurtdışına para transferi daha hızlı olacak, aynı zamanda transfer maliyeti de daha avantajlı olacak. Bu işlemleri yaparken kimliğinizin ve varlık büyüklüğünüzün gizliliğini de koruyabiliyorsunuz. Şimdi durup, 2-3 dakika düşünelim. Yurtdışına en son ne zaman para transfer ettiniz? Varlık büyüklüğünüz ne ki, gizli kalmasıyla bu kadar ilgileniyorsunuz? Para transferlerinde nasıl bir banka komisyonuyla karşı karşıya kalıyorsunuz?

Merkezsizlik, merkezlerin ceberrutluğu yüzünden ilk duyulduğunda kulağa devrimci bir fikir gibi gelebiliyor. Halbuki merkezsizlik, diye satılan şey, merkezlerin sermaye üzerindeki sınırlı kontrolünün tümüyle ortadan kalkması. Bu haliyle Bitcoin rejimi, finansal sermayenin, kendisi için tüm sınırları kaldırmasından başka bir anlam ifade etmiyor. Bunu halkın geri kalan yüzde 99’u neden istesin? Finansal sermaye vergilendirilme riskini tümüyle bertaraf ettiğinde, gizliliğini koruyarak tüm dünyayı dolaşabildiğinde, halkın yüzde 99’u daha rahat mı yaşayacak?