Biz burada fazla kalmayacağız. Her saniye akla ve ahlaka tecavüz edilen bu halde, utanmadan gelişi kutlanan bu cehennemde, bu dev işçi mezarında, Kürt ve Türk emekçilerin kanıyla yükselen iktidarınızda sizin, birbirimizle uğraşmaktan zaman zaman yorulsak da, biz burada fazla kalmayacağız

Biz burada fazla kalmayacağız

Biz burada fazla kalmayacağız. Her saniye akla ve ahlaka tecavüz edilen bu halde, utanmadan gelişi kutlanan bu cehennemde, bu dev işçi mezarında, Kürt ve Türk emekçilerin kanıyla yükselen iktidarınızda sizin, birbirimizle uğraşmaktan zaman zaman yorulsak da, biz burada fazla kalmayacağız.

Eğer şu an olup bitenden çok memnunsanız, bu cümleyi siz de gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz, aynı ölçüde geçerlidir. Söyleyin kendinize, rahatlayın: “Biz burada fazla kalmayacağız”. Evet, çünkü siz de burada fazla kalmayacaksınız.

Kalamayacaksınız; bir süredir her itiraza, her kuvvetli eleştiriye darbe dediğiniz için ve fıtraten de aşırı cesur(!) olduğunuz için sakın korkmayın; sizin bile darbe filan diyebileceğiniz bir şeyden bahsetmiyorum – ki, önce şakşakçısı olup sonra ayakkabı kutuları aşkına sefilliğine uyandığınız “hukukun iki para kalmış aklını da biz alalım” rüyanız ve bu rüyanızı demokrasi geliyor diye siz ayılana kadar destekleyen düşman kardeşleriniz sayesinde o kavramın da içini tamamen boşalttınız zaten. Başka bir şeyden bahsediyorum.

Burada çok fazla kalamayacaksınız, çünkü Gezi ve 17 Aralık’tan sonra ahlaki üstünlüğü kaybettiniz. Bir süredir maalesef eleştirilmesi teklif dahi edilemeyecek bir lideriniz ve ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmaktan ibaret bir vizyonunuz var. Bu yüzden hakikatle bağınız kopmuş durumda. İster interneti kapatın, ister elektriği kesin, dünya havuz medyasından, hakikat sizin medeniyet kaybınızdan, hayat sizin “Yeni Türkiye”nizden ibaret değil. Ve eminim ki, herkes biliyor ki, gerek iktidarın tam içindeki bazı zihinlerde, gerek onu destekleyen kalem erbabının arasında bir yerlerde ve gerekse alternatif görmediği için hâlâ tercihini değiştirmeyen milyonlarca insanın kalbinde artık kuşku var.

O kuşku yersiz değil. Bu dönem de bitecek çünkü. Ve bu dönem bittiğinde, eğer olanlardan biraz ders çıkarmayı başardıysak, kimseyi “yargılamakla” filan zaman kaybetmeyeceğiz. Gerçekten yeni bir hayat kurmakla uğraşmamız gerekecek çünkü: Ekolojik felaketlere önlem almakla, büyük İstanbul depremine hazırlanmakla, düzgün bir hukuk sistemi kurmakla, demokrasinin evrensel standartlarına yaklaşmakla, dindar, kindar ya da Kemalist değil ama dünyanın her yerinde iş bulabilecek bir gençlik üzerine kafa yormakla, inşaat çılgınlığınızdan geriye kalan çirkinliği dönüştürmekle, siz gidince hayatı kayacağını sanan kardeşlerimize sarılmakla uğraşacağız. Sizinle uğraşmayacağız.

Ama kocaman bir depresyonla da uğraşmak zorunda kalacağız. Halledilmezse bir felakete dönüşecek yeni bir suçluluk duygusu sağanağını karşılamamız gerekecek. Çünkü hep beraber bu kabustan uyanınca, çoğunuz çok ama çok üzüleceksiniz. “Biz ne yaptık” diyeceksiniz.

Gencecik bir çocuğun ölümünden ancak annesini kalabalığa yuhalatmak için bahseden birine yaptığınız kötülük için, ona doğruları söylemeye cesaret edemediğiniz için, adına hareket ettiğiniz ne varsa hepsine ölümcül zarar verdiğiniz için, ülkenin en parlak genç sendika başkanını fiili sürgüne mecbur bıraktığınız için, dünyanın en şerefli taraftar gruplarından birine darbe davası açmayı tahayyül edebilecek kadar izandan yoksun olduğunuz için, günahlarınıza başkalarının günahlarını bahane ettiğiniz için, bu arada yüz binlerce insanın ekmek parasıyla oynayıp partizanlığın kitabını yazdığınız için, siz gidince kalan enkaz bu kadar büyük olduğu için çok üzüleceksiniz.

Biz burada fazla kalmayacağız, çünkü burada kalmak istemiyoruz ve bir yere de gitmiyoruz. Biz burayı değiştirmenin yolunu bulacağız. Bulacağımız yolda elbette sizin de yeriniz olacak, çünkü sizin yaptıklarınızdan bunu öğrendik. İçimizde kalan son gayret kırıntısına kadar, yıllar önce bir televizyon programında rahmetli Ünsal Oskay Hoca’nın karşısındaki faşist gence söylediği gibi, sizi bile sevmeye çalışacağız. Çünkü sizden, bunu yapmamanın insanı nasıl çirkinleştirdiğini öğrendik.

Biz kim miyiz? Sizin insandan saymadığınız, duymadığınız, konuşmadığınız herkesiz biz.